Vali Yavuz Selim Köşger demiş ki:

“Aydın tarımda gelebileceği noktanın en üstünde. Tarımla zengin olmazsınız, karnınızı doyurursunuz.

***

Fakat eldeki verilere bakıldığında Marmara’dan Hatay’a kadar deniz kenarındaki vilayetler içinde Kişi Başı Gayri Safi Milli Hâsılası(GSMH) en düşük olan il Aydın.

Bir sıçrama yapmamız lazım.

Bu şehir patinaj yapar durursa daha geriye düşecek. Sıçrama yapması katma değer yapabilirse olur.”

O bu cümleleri “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” münasebetiyle Aymira tesislerinde düzenlediği yemekte kurmuş.

Tespit benim açımdan sürpriz değil, malumun ilamı niteliğinde, yani bilinen bir olayın tekrardan ibaret…

Ama bunu söylerken son derece önemli olduğunu belirmeliyim.

Çünkü birinci derecede yönetimde yetkili ilin Valisi bu kadar açıktan “Kral Çıplak” diyor.

Vali Bey’in dile getirdiği yoksullaşma tartışma götürmez bir gerçektir ve sorumluları da bir tane değil içten içe birbirinden beslenen paydaşlar kümesidir.

O kümenin elemanları:

1-Başta büyükşehir olmak üzere belediyeler,

2-OSB yönetimleri,

 3- Milletvekilinden tutun da il ve ilçe başkanlarına kadar siyaset kurumunun temsilcileridir.

Eğer her kim seçim öncesinde millete iş imkânı sağlama yerine sosyal yardım adı altında oy devşirmek için sadaka sözü verirse iyi bilinsin ki, o yoksullaşmanın sözünü veriyordur.

Düşük gelirin asıl kaynağı budur.

Konuya dikkat çekmek için on yılı geçkin bir süredir “bu gidişat sadaka toplumu yaratır” diye diye neredeyse dilimizde tüy, kalemimizde mürekkep bitti.

Küreselleşmenin başlangıcı 1990’lı yıllarla birlikte artık dünyadaki Ülkeler yarışının yerini iller aldı. Yarışta öne çıkmak da belediyeleri “Kalkınma Ajansı” yapmaktan geçer.

Refahı artırmak için belediye başkanlarının kendi iç dinamiklerine ek olarak dünyaya açılmaları ve bölgelerine yatırımcı çekmede öncü olmaları gerekir.

Örnekleri ortada:

Erzurum Büyükşehrin bu gün -45 derecede seracılık yaptığını, Bursa Büyükşehrin raylı sistemin parçalarını kurduğu fabrikada ürettiğini, Başkanın bir yılda 600 milyar dolarlık yatırımı Gaziantep’e getirmiştir.

Başkanları sayesinde Eskişehir ve Ankara Beypazarı’nın nasıl birer cazibe merkezi olduğunu meydandadır.

Büyükşehir yasasının asıl ruhu budur.

Aydın büyükşehir örnekleri gibi dışa açılacağına içine kapandı ve hizmet yerine mazeret üretmek seçim kazanmada araç oldu.

Siyaseten denetlemekle görevli muhalefet ise “ne siz bize karışın ne de biz size ses çıkaralım” tavrıyla olanlara çanak tuttu.

Sonuçta Aydın’ın Tarım Havzası özelliğini korumasını savunanlar bırakın içten ya da dıştan girişimci aramayı üreticinin malını pazarlayabileceği bir modern hal tesisi kuramadı.

Tarımın can damarı Menderes Nehri’nin kirliğine çözüm üretmek yerine arıtma tesisi yapmama konusunda bahane üstüne bahane üretildi.

Tarımla uğraşan kitlelerin zenginleşmesi 1- Yetişen ürünün katma değerini artırıcı entegre tesis kurmaktan 2-Marka ürün yaratmaktan geçtiğini herkes bilir.

Hal böyleyken Aydın’da büyükşehrin işlettiği Özel İdare’den devraldığı tek kuruluş Ege Et Entegre Tesislerine büyükşehir yönetimi bir yenisini daha ekleyemedi.

Yerine tarıma destek adına üreticiden doğrudan alınan patates, portakal, karpuz gibi sebze ve meyvelerin halka dağıtımı yoluna gidildi.

Bunlar yapılırken Aydın’ın adıyla özdeşleşmiş bir incire, bir kestaneye, bir çileğe ya da zeytine dayalı marka ürün yaratmada ne belediyeler ne de sivil toplum örgütleri bir çalışma içine girdi.

Aydın’ın yoksullaşmasında etkili olan kümenin diğer bir elemanı da OSB yönetimleridir.

Buharkent hariç bütün OSB’ler kâğıt üzerinde dolu görünüyor ama Çine, Nazilli ve Söke dışında kalanlardan bakanlığın ısrarına rağmen genişleme başvurusu yapan yok.

ASTİM Organize’de ise 2 bin dekar arazi parsellenmeyi bekliyor ancak ne müteşebbis heyet ne de yönetim buna istekli görünüyor.

Dahası her güçlüğü aşarak işletme kurmayı başaran girişimciye ASTİM yönetimi engel çıkarmada sanki özel gayret sarf ediyor.

Nedeni az olsun bizim olsun mantalitesidir.

İlginç olansa sorunu çözmekle görevli siyasetçilerin olaya kayıtsızlığı….

Politika bu olunca bakanlığın OSB’lere yatırım yapacak girişimciye yüzde 100’leri bulan arsa teşvikinin ne önemi kalıyor?

Bu anlayışın geçerli olduğu bir yerde insanların gayri safi milli hâsıladan aldığı pay yükselir mi?

Aksi iddia edilse buna kim inanır?

O nedenle Vali Yavuz Selim Köşger’in o sözleri boşa edilmiş değil bütün Aydın’ın üzerinde düşünmesi gereken acı gerçeğin ifadesidir.