MHP'nin milliyetçilik anlayışında değişiklik olmadığını anlatan Uzunırmak, Eğer, 28 Şubat'ta 8 yıllık kesintisizi, “askerler dayattı” deniliyorsa, şimdi de "sivil kurşun askerler" karar aldı. Tartışmadılar bile... Muhalefeti yok saydılar. Toplumu dinlemediler.”
Uzunırmak, “Eğer mantık olarak bakıp objektif değerlendime yapmak gerekirse, 28 Şubat ta o kararı alanlarla bugün kesintili eğitim kararını alanlar arasında kafa olarak ne fark var? Hiç bir fark yok. Sen, “senin gibi düşünmeyenleri yok sayarsan, sadece kendi önergeni kabul ediyorsan farklı değilsin” demektir.
“Ama biz onlar gibi düşünmedik. “Bu bir milli davadır” dedik ve onların önergelerine destek verdik. Dolayısıyla MHP 1977'li yıllardan beri milletin maneviyatına sahip çıkma konusundaki istikrarını ve hassasiyetini göstermiştir.”
MHP Aydın milletvekili ve TBMM İdare Amiri Uzunırmak’ın, açıklamaları şöyle:
Türkiye'de günlerdir kesintili eğitim tartışmasıyla acayip bir gerginlik yaşanıyor.Tablo'yu nasıl görüyorsunuz?
Şimdi Türkiye'de 2002 den öncesine ve 2002 den sonrasına bakalım;
2002 öncesi siyasi geçmişe baktığımızda hem ülkemiz hem dünya çok farklıydı. Bunları iktidara getiren vatandaşlar, "Bunlar ötekilerden iyi, daha iyi işler yaparlar, daha deneyimliler, daha iyisi yapacaklar” diye oy vermedi. Geçmişteki siyasi anlayışı ve hükümet etme yönteminden memnun olmadığı için bunlara oy verdi.
AKP, söylediklerinin tersini yaptı
Kötü yaptı veya yapmadı demiyorum. Bugün fırsatı ganimet bilen bir anlayış hakim oldu, söyledikleri ile yaptıkları tamamen birbiri ile çelişen bir siyasi yapı var. Dünden bugüne ne söylediler, ne yaptılar? Bir mantık silsilesi içinde analizi yaptığımızda söylediklerinin tersini yapan bir siyaset tarzını benimsediklerine tanık oluyoruz. Dolayısıyla iyi ya da kötü değerlendirmesini bu çerçeve içinde görmek gerekir.
AKP ürkütüyor, korkutuyor
Örneğin, medyanın kuşatılmışlığı içerisinde yapılanları basit karton kabadayılıklarla gizliyorlar. Ürkütüyorlar korkutuyorlar, yanlış yönlendiriyorlar... Bunu bazen baskı ve güçle yapıyorlar, bazen de sempatiyle yapıyorlar. Ama toplumu bu yanlışa ses çıkarmaz hale getiriyorlar, alıştırıyorlar.
İran'da, skandal yaşandı, aşağılandık!
İktidara bakarsak her şey güllük gülistanlık. Dış politikada böyle, iç siyasette böyle... Seul'de Başbakan Obama ile görüştü. İki sıkı-fıkı dost, araları çok iyi iki arkadaş görüntüsü verildi. Ama, Obama'nın düşmanı olan İran ile Erdoğan dost; Obama'nın çok iyi olduğu İsrail ile düşman. Bunu görüyor muyuz? Bu kadar renkli, ihtiyaçlara cevap veren diplomatik anlayışın olması mümkün değil.
Obama ile Seul'de Suriye ilgili konuları istişare etti İran'a geçti. Ama Ahmedi Nejat Başbakanı karşılamadı. Hastalığını bahane edip randevu verdiği gün görüşmedi. Başbakanla hastalığını bahane ettiği sırada Ahmedi Nejat İran Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Suriye Dışişleri Bakanı ile görüştü. Bu bir skandaldır.
Başbakanın 'One Minutes' İngilizcesi...
İşte, medyanın kuşatılmışlığı, haber alma kanallarının ambargo altında olması ve tek yönlü bilgi akışına izin verilmesi nedeniyle felaketleri veya başarısızlıkları başarı gibi gösteriyorlar. Örneğin Başbakanın TBM'deki albümünde, “ingilizce biliyor” diye yazıyor ama Başbakan "one minüt" ten başka bir şey bilmiyor. Onu da "münüts" olarak telaffuz ediyor. Çünkü uluslar arası toplantıda, “one minutes” diyor. "Bir dakikalar' anlamına gelir bu. Böyle bir şey yok Ingilizce’de. Olsa olsa 'Just a moment' denmesi lazım. Ama bizim gazeteci-aydınlarımız bu yanlışı bile yazamıyorlar.
10 yıldır mağduru oynuyorlar
10 yıl olmuş iktidara geleli ama, hala mağduru oynuyorlar.. “28 Şubat” diyorlar sürekli. Oysa 28 Şubat’ın mağduru merhum Erbakan'dı. Erbakan'ı bırakıp kaçan bunlar değil miydi? Bunlar bir mantık silsilesi içinde değerlendirilemiyor..
AKP Bremen mızıkacıları gibi, eylemleriyle söylemleri uymuyor
AKP’yi, niye bu kadar çok eleştiriyorsunuz derseniz, eylemle söylemleri bir olmadığı için eleştiriyorum. AKP, Bremen Mızıkacıları gibi. Onlara oy veren halkı bir tarafta tutuyorum. Artık AKP yönetiminin ‘milli’liğinden endişem var. Uyguladıkları politikalar bunları düşündürtüyor bana. Hükümet içinde bir bakanın söylediğini diğeri düzeltiyor. Diğerinin söylediğini bir başkası yalanlıyor. Bakan Ertuğrul Günay, bir şey söylüyor,Gençlik Spor Bakanı Kılıç farklı şey söylüyor. Ben hayret ediyorum. Bu kadar uyumsuz bir topluluk bir arada nasıl hükümet ediyor, ülkeyi yönetiyor? Bu siyaset tarzı çok enteresan. AKP yönetimi tam bir Bremen mızıkacılarıdır..
Ama AKP'de tek yetkili başbakan... aksine söyleyebilen yok. Olursa da hemen uyarılıyor ve sesi kesiliyor.Yanlış mı düşünüyorum?.
Bazen dengeleri düşünmek zorunda başbakan. Aksi takdirde...
Sayın Uzunırmak cemaatler Türk siyasetinde gerçekten çok etkin mi?
Bu konuya cemaatler açısından baktığımızda ilginç bir durum çıkıyor ortaya. Bazen etkin olabiliyorlar. Cemaatler dini irşad etmeli. Ve irşad etmeyi sürdürmeliler. Cemaatlerin, partileri ve ülkeyi yönetme iddiası olmamalı. Partiler arasında ayrım da yapmamalı. Siyasi partiler içinde din irşad etmeye kalkarlarsa "İslam dini", "din" olmaktan çıkar. Ama bir cemaate mensup kişi kendisine yakın siyasi partilerde yer alabilmeli.
Kuran-ı Kerim'in seçmeli ders olarak okutulması öneriniz, AKP tarafından "ön alma" olarak değerlendirildi. Ne düşünüyorsunuz?
Bakın şimdi Türkiye bu noktaya çoktan gelmeliydi. O dersi seçenle seçmeyenin normal karşılanması gerektiği bir ortamdayız artık... seçmeyen suçlanmamalı.
TÜRKEŞ 1977’de önerdi
Bu bir ön alma falan değil. Merhum Türkeş 1977 yılında, Ülkü-Bir kongresinde, “Kuran-ı Kerim seçmeli ders olarak okutulmalı” dedi. Bu bizim için yeni değil. 1980 yıllarda yine Merhum Alparslan Türkeş parti programı ve seçim beyannamemizde benzer şeylere yer verdi. Ve en son daha bu teklif ortada yokken grup toplantısında Genel Başkanımız Devlet Bahçeli imam hatiplerin orta kısmının açılması gerektiğini söyledi
Biz 700 bin imzayı toplarken, Tayyip Bey top oynuyordu
Kuran-ı Kerim'in seçmeli ders olarak okutulması için 1980 öncesi 700 bin imza toplandı ve O imzalar arasında Başbakanın ismi ve imzası yok. O zaman futbolcu Tayyip bey. Bu işlerle ilgisi yok. Teklif genel kurula geldiğinde MHP önerge verdi ama AKP'liler reddetti. Kendileri önerge verdi. Biz o önergeyi destekledik. İnançlı bütün kesimler ikna edilerek bu teklif verilmeliydi. AKP demokrasi açısından burada da sınıfta kaldı maalesef. AKP Bu parlamentoda kendilerinden başkalarını yok sayıyor.
Demokrasi AKP için bir araç mı?
Şimdi Başbakan çıkıp diyor ki, “halk iradesi tecelli etti parlamentoda.” O zaman halk iradesi, çoğunluğu oydu. Ve 8 yıllık kesintisiz eğitimi kabul etti. Eğer, 28 Şubat'ta 8 yıllık kesintisizi askerler dayattı deniliyorsa, şimdi de "sivil kurşun askerler" karar aldı. Tartışmadılar bile... Muhalefeti yok saydılar. Toplumu dinlemediler. Eğer mantık olarak bakıp objektif değerlendime yapmak gerekirse, 28 Şubat ta o kararı alanlarla bugün kesintili eğitim kararını alanlar arasında kafa olarak ne fark var? Hiç bir fark yok. Sen, “senin gibi düşünmeyenleri yok sayarsan, sadece kendi önergeni kabul ediyorsan farklı değilsin” demektir. Ama biz onlar gibi düşünmedik. “Bu bir milli davadır” dedik ve onların önergelerine destek verdik. Dolayısıyla MHP 1977'li yıllardan beri milletin maneviyatına sahip çıkma konusundaki istikrarını ve hassasiyetini göstermiştir.
Daha önce de başörtüsü önergesi vermiştiniz...
Evet..Çünkü medyada yaratılan, “karton kabadayılıklardan”, “polyannacılık”tan, milletin gerçek derdini konuşamıyoruz...
Siyasetçi yol-su-elektrik götürme memuru değil. Siyasetçi mantık inşaa etmek zorunda... sayın başbakanın söyledikleri bir mantık silsilesine dayanmıyor.
Ümmetçilik, milliyetçiliğin önüne mi geçti?
Bu önerge ile kimileri sizin milliyetçiliğinizi de tartışmaya başladı. Sanki "ümmetçilik" milliyetçiliğin önüne geçti" diye değerlendirmeler var... Bu doğru mu?
Milliyetçiliği doğru tanımlamak lazım. Milliyetçilik ekonomik, kültür, sanat olarak ve hizmet olarak en iyisi yapmak ama aynı zamanda bir milleti meydana getiren ve milletin meydana getirdiği değerleri savunmaktır.
Milleti meydana getiren değerler arasında "din" de vardır. Bu manada baktığımızda islam dini bizim ayrılmaz bir parçamızdır. Bu milletin dinini yaşaması anlaması, gerekir. Türk Milliyetçiliği Kuru bir milliyetçilik değildir.
Bizim milliyetçilik anlayışımız kaynağını bilimden ve inançlarımızdan alıyor. Bilim millet gerçeğini kabul ediyor. Bunun yanında bizim dinimiz de milliyetçiliği kabul ediyor. İlahi vahiy'de ne deniyor ben sizleri kavim kavim yarattım diyor. Benim yanımda en hayırlı olanınız takvaca en üstün olanınızdır diyor. Dolayısıyla ilahi kitapta da milliyetçiliğe işaret ediliyor.
Bizim anlayışımız hem modern bilime hem ilahi vahiye ters düşmeyen bir milliyetçiliktir. Ben soy mensubiyeti olarak bir Türküm soy akrabalarım var. Bir de inanç akrabalarım. Soy akrabalarım arasında Yakut, Hazara vb.var. Bunlar Türk ama inanç akrabalarım değil. Bunun yanında inanç akrabalarım var. Araplar, Boşnaklar vb.
Yani bizim milliyetçiliğimiz bu. Eğer kavramları bilimsel gerçekten ve ilahi vahiyden uzak çözmeye çalışırsanız değerlendirmeleriniz yanlış olur. Bizi, “milliyetçilikten uzaklaştı” diye eleştirenler, bunlara bakmalı.