Şemdin Sakık'ın kardeşine öfkesi bitmiyor!

Birçok kanlı eyleme imza atan PKK"nın eski yöneticilerinden Şemdin Sakık, babasının kardeşleri arasında ayrım yaptığı için dağa çıktığını söyledi: Sırrı pahalı ciplere binip hovardalık yaparken biz çöpte ekmek topluyorduk



Mardin"in Bilge köyünde, 44 kişinin öldürüldüğü katliamı araştıran Hayat Boyu Eğitim Gelişim Derneği, Diyarbakır Cezaevi"nde bulunan Şemdin Sakık ile de “şiddet olgusu” üzerine bir görüştü.

Terör örgütünün elebaşılarından biriyken Kuzey Irak"ta yakalanıp Türkiye"ye getirilip müebbet hapse çarptırılan Şemdin Sakık, çoğu Doğulu çocuk gibi şiddet görerek büyüdüğünü anlattı. Sakık dağa çıkış nedenlerinin gerekçelerini anlatırken üvey kardeşi DTP Milletvekili Sırrı Sakık"a öfke kustu:

BABAM İTTİ: Beni, annemi ve kardeşlerimi yoksulluğa ama daha önemlisi yoksunluğa düşüren babamdı. Babam Muş"un o zamanki zenginlerinden olduğu halde ikinci eşi olan annemi, beni ve kardeşlerimi dışladı, ortada bıraktı. Birinci ve üçüncü eşi ve onlardan olan üvey kardeşlerim bolluk, refah içinde yaşarken biz karnımızı doyurma, kışı donmadan geçirebilme mücadelesi veriyorduk. Böyle bir durumda kendi acılarından çok annenin, öz kardeşlerinin sefaletine öfke duyuyor insan.

HOVARDALIK YAPIYORDU: Üvey kardeşlerimin, özellikle Sırrı Sakık"ın günlük hovardaca harcamaları bizim terk edilmiş aile olarak aylık geçim bütçemizden fazla idi. O altında 300-400 bin liralık pahalı ciplerle gününü gün ederken biz karnımızı doyurmak için ekmek bulamıyorduk. O günlerin bilinçaltı öfkesidir ki Sırrı Sakık ile ilgili ne zaman bir TV programı rastlasam bindiği uçağın parçalanmasını ve onun da yok olmasını hayal ederim.

YOKSUNLUK: İşte çocukluğumda bütün hücrelerimin şiddet dolu hale gelmesine sebep olan tablo. Tablonun gerisini zihninizde fiziksel, sözel, duygusal, sosyal şiddet figürleriyle dopdolu hale getirin işte. Burada esas kahredici olan yoksulluk değil, haklarının insanın elinden alınmış olması, yani yoksunluktur.

ÇÖPLÜKTE EKMEK TOPLADIM: Muş"un zenginleri arasındaki babam ile üvey kardeşlerim bu şekilde yaşarken ben çöplüklerde, annem ise köylünün kapısında yiyecek bulmaya çalıştı. Bize yapılan adaletsizliğin, insafsızlığın doruğuydu. İnsanoğlunun kendi türüne, hem de kardeşine, evladına karşı ne kadar insafsızlaşabileceğinin açık bir örneğiydi.

İLK KURŞUNU YEDİM: “Bana "ilk kurşunu babasına sıkan adam"diyorlar. Doğrusu hak etmişti, ama ben yapmadım. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da yalan söylediler. Ben ilk kurşunu babasına sıkan adam değil, mahkeme tutanaklarında da görüldüğü gibi ilk kurşunu üvey kardeşlerimden yiyen adamım.

REFAH İÇİNDEN GELEN YOK: Ben 18 yıl dağda kaldım. Örgüte katılan herkesten, önce geniş bir öz geçmiş alıyordum. Güçlü bir aşiretten, zengin bir aileden, mutlu bir ortamdan gelip örgüte katılan hiç kimseye rastlamadım. Örgüte katılanlar, benim gibi dışlanmış, ailesinden, çevreden şiddet görmüş insanlardı.

ŞİDDET DAĞA İTİYOR: Üvey anne dayağı, baba, amca, ağabey, komşu şiddetiyle büyüyor bölge çocukları. Çok kalabalık aile ortamlarında ihtiyaçları olan sevgiden, ilgiden yoksun kalıyorlar. Bu da onları, öfkeye, öç almaya itiyor. Büyüyüp bir genç olunca devlette iş bulanlar bir şekilde kendini güçlü hissediyor, kurtulmuş sayıyor. Ama ortada kalanlar ki bunlar büyük çoğunluğu teşkil ediyor, ister istemez bir kurtuluş arayışına giriyor. İşte dağa çıkanlar bu grup içinde kalanlardır.