ANKA"ya değerlendirmelerde bulunan Bekaroğlu, Üzmez"in dini değerleri, cinsel istismar suçuna kılıf yaptığını belirterek, "Yapmış olduğu pisliklere ve ahlaki düşkünlüğe, dini ve peygamberi de ortak ederek terbiyesizliğin ötesinde bir şey yapıyor" dedi.
Vakit Gazetesi başta olmak üzere Üzmez"e sesini çıkarmayan kesimlerin olduğunu belirten Bekaroğlu, “En son Yeni Şafak"ın "utan be adam" manşetini atması mahallenin namusunu biraz kurtardı. Bu sadece bir Hüseyin Üzmez vakası ve sadece İslami kesimin bir problemi de değil. Hüseyin Üzmez gibi tipler artık her mahallede mevcut ve maalesef bu toplum bunları taşıyor. Çelişkiye bakın, adamı bütün televizyonlar reyting uğruna kapışıyor. Yani sadece Hüseyin Üzmez diplere inmiyor, çukurlara düşmüyor. Bir TV kanalında Müjde Ar "Bunun penisini kesmek lazım" diyor. Bu anlaşılır bir şey mi? Penis sorunu değil ki bu. Bu kalp, kafa ve beyin, ahlak, insanlık sorunu. Bunun beynini, kalbini de mi çıkarıp atacaksınız? Attığınız zaman sorun çözülecek mi? Ya bilmediklerimiz, ya polisin teknik takibine takılmayanlar, ya her kesimin kendi mahallesinde sakladıkları? Bu sadece basit bir ahlaksızlık değil ve sadece Hüseyin Üzmez"in mahallesinin sorunu değil. Bütün toplumu ilgilendiren ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Toplumun ar damarı çatladı, insani olan en temel şeyleri kaybediyoruz, insan fıtratı bozuldu" diye konuştu.

“HÜSEYİN ÜZMEZLERİ BİZ YARATIP, BESLİYORUZ"

Aynı zamanda psikiyatri profesörü olan Bekaroğlu şöyle devam etti:
“Elbette tarihin her döneminde, her toplumda, her din mensubu arasında sapıklıklar, pedofili ve diğer sapmalar görülmüştür, görülmektedir. Bugün en önemli sorunlardan biri çocuk pornosudur. Ama bu şahit olduğumuz olay bireysel sapmanın çok ötesinde, neredeyse bütün bir medya, toplumun tamamı olayın içinde, kınayanlar bile teşhirin, gösterinin içinde yer alıyor. Televizyon kanallarının bu mide bulandıran adamın peşinde bu kadar koşmalarının başka ne anlamı olabilir? Adamı cezaevinden karısının alması ve birlikte kameralara sırıtmaları başka nasıl izah edilebilir? Kimse kusura bakmasın, böyle davranarak Hüseyin Üzmezleri biz yaratıp, biz besliyoruz."

“TARİHİN NERESİNDE KARUN OLMUŞ TARİKAT ŞEYHİ VAR?"

Üzmez olayıyla birlikte eş zamanlı olarak RTÜK Başkanı Zahid Akman"la ilgili iddiaların da toplumda tartışıldığına işaret eden Bekaroğlu şöyle dedi:
“Bir taraftan çocuk istismarının yapıldığı bir ahlaksızlık diğer taraftan hayır kurumları kurarak vatandaşın duygularını istismar etmek. Şu Zahid Akman"a bakın, ismini bile şeyhinin ismi ile değiştirmiş. Yani istismara isminden başlamış. Hani siz tarikat ehliydiniz, dünya işlerinden elinizi eteğinizi çekmiştiniz. Ama bakıyorsunuz her taşın altından Zahid Akman ve arkadaşları çıkıyor. Tüm şirketleri onlar kurmuş, her türlü ortaklıkta onlar var. Adamlar doymuyor; tarikat onların, şirketler, holdingler, hisseler onların. Yetmiyor, adam aynı zamanda gazeteci, televizyoncu, bu da yetmemiş, RTÜK Başkanı olmuş. Şu işe bakın bütün tarikat liderleri şirket kurdular, neredeyse holding oldular. Nerde görülmüş, tarihin hangi döneminde "Karun" olmuş tarikat şeyhi vardı? Din adamlarının, manevi önderlerin saraylarda, malikhanelerde yaşamaları neyin işareti? Bunlar çürümenin emareleri, rezaletin ötesinde bu olup bitenler."
“Elbette asıl tartışılması gereken İslami kesimin bu pislikleri nasıl barındırmış ve buraya kadar taşımış olduğudur" diye konuşan Bekaroğlu, “Üzmez olayının üzerinden ancak o kadar zaman geçtikten sonra Yeni Şafak "Utan be adam" başlığını atabildi. Bu namusu kurtarmaya yeter mi, bilemiyorum. Akman"a da başta Başbakan Erdoğan olmak üzere kimse dokunamadığı gibi İslami kesimde kimse sesini bile çıkarmıyor" dedi.

“ŞAŞIRTICI BENZERLİK"

Bekaroğlu, olayların çok farklı olmasına karşın, Akman ve Üzmez"in şaşırtıcı bir benzerliği olduğunu belirterek, “İkisi de Erbakan"a karşı Recep Tayyip Erdoğan"ı destekleyen ve kazanmasında önemli rol oynayan medya kuruluşlarından çıktılar" tespitinde bulundu. “Bunları hak etmiyoruz" diye yakınan Bekaroğlu, “Bir şeye bahane olsun diye söylemiyorum, asla olayı meşrulaştırmıyorum, ama bütün bunların hangi şartlarda oluştuğuna da bakmak gerekir. 28 Şubat sürecinde İslami kesime yaşama alanı tanınmadı, baskılar sonucunda mahalle içe kapandı, sağlıklı bir özdenetim yapılamadı, savunma psikolojisi, Üzmez ile Akman gibilere alan açtı" dedi.

MİLLİYET