"Unutkan Aşk" Nermin Bezmen'in bu yıl yayınlanmış kitabıdır. Kitabın ana konusu alzheimer hastalığıdır.

Beyin hücrelerinin zamanla ölümüne bağlı olarak hafıza kaybı, şeklinde gelişen tıbbi durum Alzheimer hastalığı olarak adlandırılır. Başlangıç evresinde yalnızca basit unutkanlıklarla kendini belli eden hastalık, zaman geçtikçe hastanın yakın geçmişte yaşadığı olayları unutmasına ve aile fertleri ile yakın çevresini tanıyamamasına kadar ilerleyebilir. Hastalığın daha ileri evrelerinde ise hastalar temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanarak bakıma muhtaç duruma gelir.

Bezmen "Unutkan Aşk" kitabında Maya ve Atlas isimli birbirine aşık bir çift üzerinden hastalığı anlatmakla kalmıyor, yarattığı her karakteri ve yaşanan her duyguyu bir nakkaş titizliğiyle ele alıyor.

"Unutkan Aşk" mutlu bir aşk hikayesiyle başlıyor. Mutluluklarını ikinci evliliklerinde bulan Maya ve Atlas, onların ilk evliliklerinden olan çocukları, bir oğullarının eşi, hatta Maya’nın torunu arasında geçenler anlatılıyor. Her şey yolunda giderken son derece üretken bir kadın olan Maya, son kitabını yazarken yavaş yavaş unutmaya başlıyor. Başta kendisi olmak üzere kimse Maya’ya hastalığı konduramıyor. Ailenin çekip çevireni, kol kanat gereni, evin çatısı, yaşı da çok değil, 70 ve üstü yaşlarda daha sık görülen hastalığın, 60’lı yaşlara kadar düştüğü de Maya’daki hastalığın teşhisiyle gözler önüne seriliyor. Maya hastalıkla başa çıkmak için hem ailesinden destek istiyor hem de kendisi her yolu deniyor. Olaylar bu hastalık ve etkilerinin yansıması ile devam ediyor.

"Unutkan Millet" kitabı henüz yok. Ama olsaydı kaç cilt olurdu bilemiyoruz. Gerek yaşadığımız çevrede, gerekse ülkemizde yapılmayanları, başarısızlıkları, verilip tutulmayan sözleri, konuşulan fakat tam tersi davranışları çok çabuk unutuyoruz. Çok çabuk unutan bir milletiz vesselam.

Şimdi birkaç örnek verelim:

Önce pandemiden başlayalım. Geçen çarşamba günü 980 bin olan hasta sayısı perşembe günü birden ikiye katlandı. Sebep gerçek rakamların açıklanması imiş. Artık bu açıklanan rakamlar ne kadar gerçekse. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin açıkladığı günlük ölüm rakamları bakanımızın açıkladığı bütün Türkiye rakamlarının üstünde. Üstelik Cumartesi günü bir milyon kişi iyileşmiş. Çok sürmez, bu yalanları da iki gün sonra unuturuz. Yeni yalanlara hazır duruma geliriz.

Rahmetli Necip Hablemitoğlu ve rahmetli Uğur Mumcu Fethullah'ın ülke için büyük bir tehdit olduğunu söylediğinde Fettullah'a övgüler yağdırıp Hablemitoğlu'na ve Mumcu'ya demediğini bırakmayanlar, Fettullah için salya sümük ağlayanlar bugünlerde ağızlarından köpükler saçarak Fettullah'a küfür ediyor. Halbuki o günlerde de, bugünde onun tehlikeli olduğunu söyleyen kesim aynı çizgisini koruyor. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere AKP’nin önde gelen siyasetçilerinin, ROK gibi gazetecilerin Fethullah için önce ve sonra söylediklerini YouTube sayfasına girip kolayca görebilirsiniz. Ama nedense bunların önceden söylediklerini başta kendileri olmak üzere unutup gittiler.

24 Haziran 2018 seçimlerine günler kala Cumhurbaşkanımız miting meydanında polislere, öğretmenlere ve sağlık çalışanlarına ek gösterge düzenlemesi (3600 gösterge) yapacağız dedi. Seçimden sonra ise bu sözünü önce kendisi, sonrada milletvekilleri unuttu. Halk ise daha ilk günlerde unuttu.

12 Haziran 2011 genel seçimlerinden yine kısa bir süre önce yapılan AKP seçim beyannamesinde ülkemizin 2023 yılında Dünyanın onuncu büyük ekonomisi olacağı açıklandığında büyük takdir toplamıştı. Ayrıca bu 2023 hedeflerini bugüne kadar bütün seçimlerde kullandılar.

Halbuki Türkiye 2011 yılında Dünyanın on sekizinci büyük ekonomisiydi. Bu yıl ise 2011 yılının gerisine düşüp on dokuzuncu ekonomisi olduk. İşin garip tarafı bu yıl açıklanan 2021-2023 Yeni Ekonomik Programda hedefimiz on sekizinci büyük ekonomi olmak. Bu program açıklandığında yine alkışladık halk olarak. 10 sene önce onuncu olacakken bugün o yılki seviyeye geri gelmek için çabalıyoruz.

İlk defa 2011 yılında açıklanan 2023 hedeflerindeki kişisel özgürlükler, basın özgürlüğü, adaletin tesis edilmesi, siyasi yasakların kaldırılması, daha kucaklayıcı bir anayasa yapılması, kamu hizmetlerinde eşitliğin sağlanması, yoksulluğun yok edilmesi, bölgeler arası gelir dengesizliğin giderilmesi, işsizliğin %5'in altına indirilmesi, kadınların iş hayatında daha fazla yer alması, engellilere yönelik yeni açılımlar, kişi başı milli gelirin 25 bin doları geçmesi, 500 milyar dolar ihracat, iki trilyon dolar milli gelir, AB hedeflerinin tutturulması gibi daha neler neler. Peki hangileri yapıldı, hayatımızda söylenenlerin hangisini olumlu olarak hissettik?

Millet olarak seçim döneminde verilen sözlere inanıyor, buna göre oy veriyoruz. Ancak verilen sözler tutulmayınca gülüp geçiyoruz ağlanacak halimize. Bunu gören siyasiler seçim dönemindeki söylemlerinde ipin ucunu iyice kaçırıp salladıkça sallıyor. Olan yine bizim insanımıza oluyor. Yazık oluyor hepimize.

"Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz?" (Saff Suresi 2.Ayet)