Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, gizlilik kararı nedeniyle savunma alamadıklarını belirterek, kararın gizlilik kalktıktan sonra verileceğini açıkladı. Bu kararla ilgili görüşünüz nedir?

ŞİMDİ
 bu karar, hukuksal bir karar. Ama yürekli bir karar değil. Günümüzde hukuk değişik boyutlara geldi. Geçen hafta köşemde Almanya'dan çok ilginç bir kararı yazdım. Adam, 9 yaşında bir çocuğu kaçırmış, çocuk ortada yok. Polis şüpheliyi yakalamış ve çocuğun hayatını kurtarması için acele etmesi lazım. Adama demişler ki; "İtiraf etmezsen seni işkence ile konuştururuz." Adam bülbül gibi konuşmuş. Çocuğu kendisini ele verir diye korktuğu için öldürdüğünü söylemiş. Çocuğun cesedini bulmuşlar, adamı yargılamışlar, müebbet hapse mahkum etmişler. Aradan aylar geçtikten sonra adam bu defa Almanya devletini mahkemeye vermiş. "Beni işkence ile tehdit ettiler. Bu, insan haklarına aykırı"diye. Ve mahkeme Alman Hükümeti'nin bu caniye 3 bin Euro tazminat ödemesine karar vermiş. Adama işkence yapılmamış, yalnız "Tehdit edildim" dediği için tazminat ödenmiş.
Şimdi hukuk bu boyuttayken, herhangi bir kurum ve kişi hakkında savunma hakkı kullanılmaksızın alınar karar, ileride büyük tazminata sebep olabilir.
Ki bu belgeler gizli olduğu için kimseye gösterip, savunmayı da alamıyorsun. "Ben hukuken savunma alınmadan bir karar vermem" diyorsun. Bu hukuksal bir durumdur. Ama yürekli bir karar değil. Yürekli olsa şöyle olurdu: "Çıkabilecek bütün sonuçları göze alıyorum. 9 Eylül'de başlayacak ligin selameti uğruna, bu kararları bugün bu koşullarda olmama rağmen alıyorum" derdi ve 9 Eylül'de insanların güvendikleri, inandıkları, rahat izleyecekleri bir lig başlardı.
Bu hukuksal karar, 9 Eylül'de başlayacak ligi karanlıkta bıraktı.
Ben, bırak gazeteciyi, bir seyirci olarak, kaderi belli olmayan bir ligi seyretmek istemem. Bana heyecan vermez. Sayın Başkan bir tarih koydu. "İddiamanenin kabulü ile gizlilik kalkar. O zaman ben bütün bu iddiaları sanıklara ve şüphelilere açıklarım, savunmalarını alırım ve kararımı veririm" dedi. Şimdi ligin ikinci, dördüncü ya da dokuzuncu haftasında iddianame kabul edildi. Ne olacak? Başlamış olan lige,"Durun bakalım, arkadaş durum değişti. Ben şu takımlara küme düşme cezası verdim. Bunun yerine Bank Asya'dan takım alıp Banka Asya'yı da alt üst ettim!" Yani bütün Türkiye ligleri bir kaosa girecek.
Basın toplantısından sonra, bir yığın alakasız soru soruldu. Sonuncu arkadaşımız, "9 Eylül'de başlayacak lig sürerken bu kararlar alınırsa ne olacak?" dedi. Başkan orada tamamen kaçamak yanıt verdi: "Onu o zaman düşünürüz." Böyle bir yöneticilik olur mu? Tsunami geliyor, ben diyorum ki "Geldiği zaman düşünürüz." Orada deprem olmuş, deprem dalgası oluşmuş sahile doğru geliyor, cevap "Gelsin, düşünürüz." Böyle bir cevap yok. Ama bu cevaptan benim çıkardığım bir sonuç var. Bu sene ligler 9 Eylül'de başladığı gibi bitecek. Arada diyelim ki, iddianame kabul edildi.
Tabii edilmezse bütün bunlar düşer. Edilirse, TFF bütün bu savunmaları alıp karar verecek. Bu karar, kesin mi? Hayır. Kulüplerin Tahkim Kurulu'na gitme hakları var. Tahkim Kurulu da federasyonun kurulu. Yani federasyon kararını uzatabilir, tahkim de uzatabilir ve de ligin sonuna yaklaşılır. Ligin sonuna doğru Tahkim de onayladı diyelim. Uluslararası mahkeme CAS'a başvuru hakları var. "Efendim işte bunu da bekleyelim ki, ileride büyük tazminatlarla karşı karşıya kalmayalım"denebilir. CAS'ın son sözü ancak kararı kesinleştirir. O zaman da bu sezon biter.
Ama bu sezon bittiği gün, inanmadığımız bir ligi izlemiş, o kupayı belki alıp almayacağı belli olmayan bir takıma vermiş olacağız. Özetle; bu liglerin hepsi Haziran ayına kadar oynanacak bitecek. Kararlar, ondan sonra verilecek ve kesinleşecek.
Ama bu ligler kimse için heyecan taşımayacak. 
Aydınlar'ın Etik Kurulu raporundan okuduğu bölümde "Mevcut şartlarda kesin hüküm verilecek bilgi ve bulgulara rastlanmamış, kanaat oluşturulamamıştır.
Bazı maçlarda şike ve teşvik primi iddiaları kapsamında adı geçen kişiler hakkında yeterli kanıt bulunmamaktadır" ifadesi yer alıyordu. Ancak 52 kişi PFDK'ya sevk edildi. Bu nasıl yorumlanmalı? 

Aydınlar'ın Etik Kurulu raporundan okuduğu bölümde "Mevcut şartlarda kesin hüküm verilecek bilgi ve bulgulara rastlanmamış, kanaat oluşturulamamıştır. Bazı maçlarda şike ve teşvik primi iddiaları kapsamında adı geçen kişiler hakkında yeterli kanıt bulunmamaktadır" ifadesi yer alıyordu. Ancak 52 kişi PFDK'ya sevk edildi. Bu nasıl yorumlanmalı? 

ŞİMDİ,
Federasyon da, Etik Kurul da kendi kendilerini tekzip ediyorlar. "Yeterli kanıt bulunmamaktadır" şeklinde rapor hazırlanıyor. Buna rağmen, halen tutuklu bulunan herkes tedbirli olarak PFDK'ya gidiyor. Tedbirli ne demek? Tutuklu yargılanmanın futboldaki karşılığı tedbirli olmaktır.
Yani yargının tutukladığı herkes için 
"Ben de sana katılıyorum. Bunların futbolun içinde bulunmaları ben de istemiyorum" diyor. "Senin tutuklamadan dava açtıklarını ben de aynen tutuklamadan yani tedbirsiz olarak Disiplin Kurulu'na veriyorum" diyor.
Kararlar baştan aşağı savcı ve mahkeme kararlarına pararel, bire bir uyumlu. Ama iş kulüplere gelince, "Ben yeterli belge bulamadım. Onun için bir kanaate ulaşamadık." Savcı kimi tutuklamışsa hangi sebeple olursa olsun, bire bir bu doğrultuda karar veriliyor. Savcı kimi tutuklamadan mahkemeye vermişse, onlar da aynen tedbirsiz olarak PFDK'ya sevk ediliyor.
Yeterli değilse neden aynen uyuyorsun? Bu bir çelişki değil mi?