Kimi zaman aşırı sıcaklar, düşen yıldırımlar, kimi zaman insanların dikkatsizliği, kasten çıkarılan yangınlar vs nedeniyle hem ülkemizde hem de dünyada her yıl binlerce hektarlık ormanlık alanın küle dönüşmesine yol açıyor.

Binlerce canlıya ev sahipliği yapan ormanların yok olması, birçok canlı türünün neslini tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor, hava kalitesini düşürüyor, toprak verimliliğini etkiliyor, kısacası üzerinde yaşadığımız gezegeni nefessiz bırakıyor.

Dünya üzerinde bilinen en büyük orman yangını çok yakın bir tarihte, 2003 yılında Rusya'da yaşandı. Sibirya orman yangınında 470 milyon dönümlük alan küle döndü.

İkinci büyük yangın 2019 yılının Haziran ayında Avustralya'da başlayan yangın 2020 Şubat ayına kadar 240 gün sürdü. Alan olarak olmasa da süre olarak en uzun bu yangında yaklaşık 80 milyon dönüm orman alanı yok oldu. Bu yangında 2500'den fazla bina kullanılmaz hale geldi, 28 kişi hayatını kaybetti. Bir milyardan çok fazla hayvan yaşamını yitirdi. Bu yangınları;

2014 Kuzeybatı Toprakları yangınları - 8.4 milyon dönüm, Kanada.

1989 Manitoba Orman yangınları - 8.1 milyon dönüm, Kanada.

1939 Kara Cuma çalı yangını - 5 milyon dönüm, Avustralya.

1919 Büyük Ateşi yangını - 5 milyon dönüm, Kanada

1950 Chinchaga yangını, 4 milyon dönüm, Kanada.

2010 Bolivya Orman Yangını, 3,7 milyon dönüm, Bolivya.

1910 Büyük Ateşi, 3 milyon dönüm, ABD izlemekte.

Ülkemizde ise orman yangınlarına ait kayıtlar çok eskilere dayanmasa da çok sayıda büyük orman yangınları görülmektedir. İklim şartlarından dolayı Akdeniz, Ege ve Marmara kıyıları en çok orman yangınlarının görüldüğü alanlardır.

Ülkemiz tarihinin bilinen en büyük orman yangını geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Manavgat yangınıdır. Manavgat yangını 500 bin dönümden fazla orman alanının yanmasıyla Türkiye’de yaşanmış en büyük yangın felaketi olarak kayıtlara geçmiştir. Bu yangının büyüklüğünü şöyle tarif edebiliriz; Aydın'dan Ankara'ya düz bir hat üzerinde bir kilometre genişliğinde yol düşünün. Evet, Aydın Ankara arası bir kilometre genişliğinde bir yol.

Manavgat yangını ile birlikte Muğla, Isparta, Aydın ve Antalya'daki diğer yangınları da hesaba katarsak yaklaşık bir milyon dönüm ormanlık alan küle dönmüştür. Yangınlarda çok sayıda kişinin tarım arazileri, meyve bahçeleri, konutları ve besi hayvanları zarar görmüş, doğadaki çok sayıda canlı türü de etkilenmiştir. Bu yangınlarla insanların malı, canı yok olmakla kalmamış, gelecek hayalleri bile yok olmuştur.

Durum böyleyken bir belediye başkanının çıkıp Toki'nin ev yapacak olması nedeniyle "Keşke Bizim evlerimiz de yansaydı" diyecek kadar seviyesizce konuşması, Orman Bakanımızın yangınlara zamanında müdahale edememesi, günlerce konuşulmasına rağmen termik santral çevresinde güvenli alan oluşturmayanlar ve bölgeye zamanında denizden karaya müdahale edebilen gemileri gönderemeyenler yangınlardaki olumsuzluklardan ve utanılacak durumlardan bir kaçıydı.

Ama felaket boyutundaki yangınlarda halk olarak dayanışmanın nasıl olması gerektiğini en iyi şekilde göstermesini de bildik. Karacasu başta olmak üzere çok sayıdaki yerde köylülerin su havuzunu tankerlerle doldurması, Antalya, Manavgat, Milas, Muğla, Aydın gibi belediyelerin duyarlı davranışları, Haluk levent ve Ahbap Derneği ve isimsiz binlerce kahraman insan. Adeta yangının büyüklüğü ile yaratılan yardımlaşma destanının büyüklüğü boy ölçüştü. Bu arada bazı marjinal grupların yangınlar için ölçüsüz paylaşımları da oldu. Zaten biliyorduk ama bu paylaşımlar onların insanlıktan nasibini almamış kişiler olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Her türlü felaketin ülkemizden uzak olması ve süren söndürme çalışmalarının bir an önce bitmesi dileği ile.

"Sağlam göz ağlasa, kör gözden yaş çıkar." (Uygur Atasözü)