Birçok davada, hukukun halihazırda sağlamış olduğu kefaletle serbest bırakma gibi, tutuklamanın yerine geçebilecek seçenekler gözönüne alınmalı. Yetkili makamların bu ciddi sorun üzerinde düşünmeleri ve masumiyet karinesi temel ilkesini tamamen koruyarak, kişi özgürlüğü üzerinde alternatif kısıtlamaların kullanımını genişletmeleri gerekiyor.

AVRUPA Konseyi bu hafta, Türkiye’deki yargı sistemini ciddi olarak eleştiren bir rapor yayımlayacak. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg’in ekim ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaret sonrasında hazırladığı rapor, bu hafta kamuoyuna duyurulacak.

Hürriyet’in içeriğine ulaştığı raporda, “Türk adalet sisteminde uzun zamandır devam eden ve tüm sistemi etkileyen bazı işlevsel bozukluklar var. Bunlar insan hakları ve temel özgürlüklerin kullanımını olumsuz biçimde etkiliyor” deniliyor. Raporda ayrıca, tutuklama kararlarında ‘masumiyet karinesinin’ gözönüne alınmamasının ‘büyük sorun’ olduğu belirtiliyor.

Tarafsızlıkta sorular var

Hakim ve savcıların bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili sorunlar olduğu belirtilen raporda, yargılama öncesi tutukluluk ve adli kovuşturma sürelerinin uzunluğuna eleştiri getiriliyor. Raporda, ‘Kefaletle serbest bırakma’ gibi tutuklamanın yerine geçebilecek seçeneklerin gözönüne alınması gerektiği belirtilerek, “Yetkili makamların bu ciddi sorun üzerinde düşünmeleri ve masumiyet karinesi temel ilkesini tamamen koruyarak, kişi özgürlüğü üzerinde alternatif kısıtlamaların kullanımını genişletmeleri gerekiyor” deniliyor. Raporda şu unsurlara dikkat çekiliyor:

Aşırı gecikme ciddi sorun

- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1995-2010 yılları arasında Türkiye aleyhine 2 bin 200’ü aşan karar aldı. Bu kararlardan neredeyse 700 tanesi adil yargılanma hakkının ihlal edilmesiyle ve 500’den fazlası kişi özgürlüğü ve güvenliğiyle ilgiliydi.

- Yapısal eksiklikleri gidermek ve Türkiye’de adaleti Avrupa Konseyi standartları ve AİHM içtihatıyla tamamen uyumlu hale getirmek üzere 2009’da başlatılan yargı reformu stratejisinin yürürlüğe konulması gerekiyor.

- Türkiye’de mahkemelerdeki aşırı gecikmeler, şimdiye kadar alınan birtakım önlemlere rağmen etkin bir biçimde ele alınmamış ciddi bir sorundur. Gecikmenin tazmin edilmesi veya kovuşturmayı hızlandırabilecek bir mekanizmaya erişim gibi söz konusu kişilerin zararını yeterli biçimde telafi edecek etkili bir yasal çözüm yolunun ülke hukukunda yokluğu, uzun adli kovuşturma süreleri sorununu daha da büyütüyor.

Dava açılması bile ceza oldu

- Birçok davada, hukukun halihazırda sağlamış olduğu kefaletle serbest bırakma gibi, tutuklamanın yerine geçebilecek seçenekler gözönüne alınmalı. Yetkili makamların bu ciddi sorun üzerinde düşünmeleri ve masumiyet karinesi temel ilkesini tamamen koruyarak, kişi özgürlüğü üzerinde alternatif kısıtlamaların kullanımını genişletmeleri gerekiyor.

- Türk hukukunda yer alan bazı suçlardaki muğlaklık, başlı başına bir sorun. Özellikle suç örgütleriyle bağlantılı olduğu iddia edilen suçlardaki muğlaklık, sadece dava açılmasının bile fiili ceza haline gelebilmesine yol açıyor.

Zeynel LÜLE/Hürriyet