Türkiye’de lüks ayakkabı, çanta ve giyim gibi alanlarda taklit pazarının önüne geçilemiyor. Taklit üreticileri çıtayı her geçen gün bir üst seviyeye çıkarırken, ‘Ürünlerimiz X lüks markanın vitrininde bile satılıyor’ diyecek kadar büyük bir rahatlık içerisinde işlerini yürütüyor.

Dünya'dan Özge Yavuz'un haberine göre Tarihi Yarımada bölgesi başta olmak üzere, lüks semtlerde, 5 yıldızlı otellerde, semt pazarlarında, stantlar, dükkanlar açan satıcıların sayısı sürekli artıyor.

İşin ilginci, bu ürünler öyle ucuz da değil… 40-50 bin TL’lik çantalar 5-6 bin TL’den, 15- 20 bin TL’lik ayakkabılar 3-4 bin TL’den alıcı buluyor. Alıcılar arasında özellikle Arap turistler de var.

Türkiye, yurt dışında taklitin cenneti olarak anılırken, yabancı markalar Türkiye’de mağaza açma konusunda tereddüt yaşıyor, markaların; ‘Türkiye’de hakkımızı savunacak bir mekanizma yok’ dedikleri konuşuluyor.

Sizlere geçtiğimiz günlerde lüks markalar satan bir mağazanın başına gelen bir olaydan bahsetmek isterim.

Konu, Türkiye’de taklit ürünlerin kalitesinin ne kadar yüksek bir standarda ulaştığını gösteriyor. Bir dolandırıcı, lüks ürünler satan bu mağazadan dünyaca ünlü bir markanın ayakkabısını satın alıyor. Sonra bir bahaneyle ürünü iade etmek istiyor ancak orijinal ürünü sahtesiyle değiştiriyor. Mağaza çalışanları sahte ürünü bilmeden geri alıyor ve o ürün yeniden satışa çıkıyor. Sirkülasyonun ikinci halkasında eğer yeni tüketici, ürünün sahte olduğunu anlamadıysa, kandırılmış oluyor.

GÜZENGE: HADDİNİ AŞMIŞ VAZİYETTE

Konuyla ilgili iki sonuç ortaya çıkıyor. Bu olaylar elbette yurt dışındaki yabancı markaların kulağına gidiyor ve Türkiye’deki bu duruma karşı bir güvensizlik oluşuyor. İkinci konu da, lüks tüketimde çalıştırılacak kalifiye eleman bulma sıkıntısı. Yıllarca Tescilli Markalar Derneği’nin başkanlığını yapan, başkanlık yaptığı dönemde de taklitle mücadeleye büyük önem veren, halen Tescilli Markalar Derneği’nin Onursal Başkanı olan Selçuk Güzenge ile gündemdeki konuları konuştuk.

Güzenge, bir an önce taklitle mücadele konusunda Türkiye’de bir platform kurulması ya da bir lobi çalışmasına başlanması gerektiği görüşünde… Güzenge şunları anlatıyor: “Bu, milletimizi karalayan bir olay. Artık haddini aşmış vaziyette. Sahte olayı o kadar büyümüş durumda ki, şaşırıyorum. 60-70 bin TL’lik çantaya 5 bin TL verip alanlar var maalesef. Lüks markalarla sürekli iletişim halindeyim. Türkiye’deki taklit ürünlere karşı kontrol mekanizmasının kaybolduğunu hissediyorlar. Taklitle mücadele çalışmalarına hız vermek zorundayız. Ne yargı karar alabiliyor, ne baskın yapılabiliyor, herkes zorda. Yabancı markaların da güveni azalıyor. ‘Yarın öbür gün bizim için tehlike arz edebilir, ayrıca lüks markalarda çalışacak eleman az’ diyorlar.

Güzenge, bir dönem bir devlet üniversitesinde perakende ve mağazacılık bölümü açtıklarını ancak yıllar itibarıyla bölümün kapandığını söylüyor. Yine böyle bir girişimin olması gerektiğini vurgulayan Güzenge, “Bazı satış danışmanlarına lüks ürünlerle ilgili o kadar az eğitim veriliyor ki, sahte ürünle orijinal ürünü ayırt edemiyorlar. Orada bir ihtisas şart. Taklitçiler artık ürünlerin orijinal kodlarını bile bire bir yapıyorlar. Bu durum avukatları da zor duruma düşürdü. Yabancı gruplar avukatlara da çok güvenemiyor” diyor. Satıcı bile ürünü gerçek mi sahte mi diye ayırt edemezken, orijinal ürün aldığını zanneden tüketici bu ayrımı nasıl yapacak? Güzenge, bu konuda tüm sorumluluğun işin İK tarafında olduğunu vurguluyor.