Değerli Aydın Post okuyucuları, bu yazımda daha evvel gittiğimiz rüya gibi Yunan adalarından biri olan Mikonos’u dilimin döndüğünce anlatmaya çalışacağım. Covid-19’un ülkemize geleli bir yıl oldu ve bir yıldan beri seyahat acentaları olarak hiçbir etkinlik veya gezi yapamadık. Sadece Türkiye’dekiler değil tüm dünya seyahat acentaları bizler gibi yapılan tüm rezervasyonları iptal ettiler. Uçuşlar durdu, kapılar kapandı.
Konumuza dönecek olursak, bir yıl öncesine hiç bitmeyen partileri ile nam salsa da Mikonos masmavi denizi, yeldeğirmenleri ve bembeyaz evleri ile ziyaretçilerine eğlenceden çok daha fazlasını sunan büyülü yerlerden birisi. Bütün dünya sosyetesini burada görebiliyordunuz. Eğlenceden çok daha fazlasını sunan yerlerde buı yıl ne olacak durumu covid-19 yüzünden belirsiz. Sadece Mikonos mu? Hayır, bütün Yunan adaları ve tüm dünyadaki turistik yerler ve ülkemizde de durum aynı. Karamsar olmamak gerek, bir turizmci olarak böyle düşünüyorum. Geçmişte yani bir yıl öncesinde bu yerler size kendinizi benzersiz bir Akdeniz rüyası içinde hissettiren bu güzel ada, herkesin derin uykuda olduğu sessiz sabahları, yabancılık çekemeyeceğiniz meşhur sofraları, sakin ve aheste ada hayatı ile bir parçası olmayı hayal edeceğiniz yerlerden biri. Üstelik geçmişte dinsel ve ticari merkez olması ile öne çıkan ada, kadim bir tarihe sahiptir. Efsane bu ya Mikonos’un Tanrı Apollon ile Tanrıça Artemis’in doğum yeri olduğu anlatılıyor. Kimi efsaneler adını Apollon’un torunu Mikonos’tan, kimileri ise Delos kralının oğlundan aldığı anlatışır. Öyle ya da böyle en nihayetinde Mikonos’un yaklaşık dört mil mesafesinde bulunan Delos adasının hikayesinin bir parçası olduğunu görürüz. Antik dönemde Delos adasında Apollon adına bir tapınak inşaa edilmiş, bölgeyi dini ve ticari bir merkez haline getirmiştir. Turizmin gözbebeği olmuştur. Ayrıca deniz ticaretine uygun coğrafi konumu ve korunaklı limanı sayesinde Mikonos roma döneminde Delos ile birlikte önemli bir liman bölgesi haline gelir. Kiklad adaları içinde önemli bir yere sahip olan ada 1207’de Venedik, 1537 sonrası Osmanlı yönetimine girer ve 1830 yılında bağımsızlığını ilan eder.

Gelelim Mikonos’un en güzel duraklarına, turizm trafiği hiç azalmayan Mikonos’a yanaşan gemilerin Ayna limanı Hora (Chora) adanın merkezi ve en büyük yerleşim konumunda Hora denize karşı yemek yeyip sohbet edebileceğiniz restaurantlarıyla adadaki günlerinizin merkezi olabilir.


16.yy’da limanın hemen yanıbaşında yükselen tepelere inşa edilen yer değirmenleri Görmekli, Paraportiani kilisesi ile, denizi ile iç içe geçen küçük bir Venedik de yine Hora’dadır. Küçük Venedik’in Mikonos’un en özel yerlerden biri olduğunun altını çizelim. Dalgaların dövdüğü tarihi binalar 16 ve 17. Yylarda konut olarak inşa edilmiş olsa da bugün hemen hepsi restaurant ve cafe olarak hizmet veriyor. 15.yyda bir kaya bloğu üzerine inşaa edilen Paraportiani kilisesi asimetrik yapısı, Agios Nikolaos kilisesi de mavi kubbeleri ve derli toplu yapısı ile turistlerin gözdesidir.
Armenistis Deniz Feneri de yel değirmenleri gibi adanın diğer turistik noktalarından biridir. Ayrıca 1800lü yılların sonunda Hora’nın kuzeybatısındaki Arnistis burnuna inşaa edilen 100 yıl kadar sorunsuz çalışmış, şimdilerde ise ikonik bir yapı olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.

Ünlü plajları, ünlü sokakları, korunaklı plajları vardır. En popüler plajı Agios Sostis, en merkezi konumlu sahil Agios Stefanos huzur dolu sahili. Eğlence yeri Kalolivadi ve Bitmeyen Paradise ve Süper Paradise plajları olmazsa olmazlarındandır. Sörf tutkunları ise Ftelia ve Kalafatis plajlarının yolunun tutabilir.


Adada bulunan müzeleri ziyaret ettiğimizde antik dünyaya dair birçok öykü gözümüzde canlanacaktır. Limandaki arkeoloji müzesi, Herkül Heykeli ve Truva Savaşından sahnelerin betimlendiği rölyefler bulunuyor.

Denizcilik müzesi ise ev sahipliği yaptığı eserlerle antik dönemden Ege denizciliğinin hikayesini anlatıyor.
Lena’nın Evi yine 18.yyda bir kaptana ev sahipliği yapan, şimdi etnografya müzesi olarak hizmet veren ve yel değirmenlerinden birinin dönüştürülmesi ile yapılan tarım müzesi adada ziyaret edeceğimiz duraklar arasındadır.
Mikonos’un merkezinin dışında bulunan ANOMERA KÖYÜ adanın mutlaka görülmesi gereken yerler arasındandır. Bu köy Mikonos denizinden uzak tek yerleşim alanı, 16.yyda Girit adasından gelen göçmenler tarafından kurulan köyün yakınında ise yine aynı yüzyılın eseri Panagias (Tourlianis) Manastırı mermer kaplı cam kulesi ile yükseliyor.


Adada ne yemeli, hangi eğlence mekanına ve beach clublara gitmeli?
Fresh Patisseria: Hora’da bulunan pastane, taze hamurişleri, kahvaltıları, kahveleri ile ünlü.
Spilia Seaside: 30 yıllık bir geçmişe sahip bir kayanın en uç noktasına inşaa edilen otantik akdeniz mutfağı, özellikle ıstakoz ve kalamar gibi deniz ürünleri ile ünlüdür. Rezervasyon yapılmadan gidilmez.
Agia Anna Restaurant Coctail Bar: Agia Anna plajında ünlü sahil clubu hem sahilde keyifli zaman geçirip hem de gün boyu lezzetli yemeklerinden yeme imkanı vardır.


Super Paradise Beach Club: Güneşi batırmak için popüler bir plajdır. Partilerin ve eğlencenin öğleden sonra başlayıp sabahın erken saatlerine kadar sürdüğü süper partilerdir.


Burada aklıma gelmişken Bodrum’dan örnek verecek olursa, Halikarnas diskosu vardı. Şimdi yerinde yerler esiyor. Düşünebiliyor musunuz? Yabancılar mekanlarını korurken biz ise ünlü yerlerimizi yıkıyoruz.
Aglio E Olio: Mikonos’un en başarılı İtalyan mutfağı ve Yunan mutfağı deniz ürünleri ile birleştiriyor.
Babylon: Ünlü Paragia, Paraportianı kilisesinin yakında bulunan mekan iddialı şovlara ve tema partilerine ev sahipliği yapıyor.

SONUÇ: Mikonos’un labirenti andıran dar sokakları adaya gelen turistlere türlü sürprizler sunuyor. Mavi ve beyazın yalın ada mimarisi ile birleştiği bu hoş sokaklar bazen bir tabloyu andıran güzel bir ev ile, bazen de adaya özgü el emeği ürünlerin satıldığı tezgahlarla buluşturuyor. Egenin incisi Mikonos masmavi denizi, yalın mimarisi ve kadim tarihi ile eşsiz bir ada hayatı sunuyor ve bu adalar bir yıldır öksüz, boş, gelen giden yok.
Bu yazıyı bu hafta neden kaleme aldım? 5 Şubat Cuma günü ofise geldiğimde çalışma arkadaşım Mervegül hanım online olarak eğitim alıyordu kuruvaziyer gemileri ile seyahat hakkında. Ben de eğitimi dinledim, çok mutlu oldum. Kruvaziyer gemilerin yurt dışında yeniden sefere başladıklarını ve ülkemizde de sefere başlayacaklarını öğrendim. Gemi seyahati güvenilir seyahat seçenekleri arasında olacaktır. İnsanların seyahat tercihleri değişecektir. Bireyselleşme artacaktır. Anlaşılan seyahatler eskisi gibi olmayacaktır. Aşılar, covid-19 testleri istenilecektir. Seyahat insanlığın en önemli, en keyifli, en öğretici etkinliği ve en büyük macerasıdır. Bilinmeyene duyulan merak, uzaklara hissedilen özlem, öğrenme arzusu, özgürlük arayışı, yenilik beklentisi, yabancı yörelerin değişik gelenek ve göreneklerine çağrısına cevap vermektir.
Sizleri geçmişte gezdiğim yerlere götürdüm ve bundan oldukça keyif aldım. Yazarken bile o günleri yaşadım. Asıl olan yolculuktur, yol teferruattır demeyip sürekli çıtayı yükselttik geçmişte. Tur kelimesini gezi ile, turist kelimesini gezgin ile ikame ettim.
Aydın AVCI olarak temennim kısa zaman içinde eski günlerin geri gelmesidir. Ama şimdi görmekteyiz ki ihtiyar Avrupa genç dünya nüfusu üzerinde bir virüs yüzünden karmaşa rüzgarları hala esmektedir. Genç Türkiyemizde tam bir sükunet hüküm sürmektedir. Sağlıklı bir atılım ile yepyeni bir dünya yeni bir medeniyet yaratmaktadır. Türkiye’de gezi kavramının gerçek anlamına kavuşmasının kısa süre içerisinde olması temennimdir.
Bu haftalık benden bu kadar, umarım keyif alırsınız.
Değerli yorumlarınızı bekliyorum.
Saygılarımla,