'Türkiye ekonomisi büşümedi, şişti. Her an patlayabilir' diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Oran, iktidar cephesinden yapılan tasarruf çağrısını ise 'Acı bir itiraf' olarak niteledi: Kriz hep kapıdaydı. Ancak hükümet 'Bizi teğet geçti' lafları ederek ciddiye almadı. Sanayiden çekiliyoruz, tarımda küçülüyoruz. Tüketen bir toplum haline geldik. Ekonomik pakete ihtiyaç var.
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Türkiye'nin önceliğinin terör ve ekonomi olduğunu belirterek, 'Bir ülkede can güvenliği yoksa, Meclis niye 1 Ekim'e kadar tatil?' diye sordu. Bakan ve ekonomi kurmaylarının küresel krize karşı halkı tasarrufa çağırmasını 'Acı itiraf' olarak niteleyen Oran'ın tespitleri şöyle: 
- Hükümet programındaki eksiklikleri vurgu yapıyorsunuz. Nedir bunlar?
Demokrasi ve insan haklarında sıkıntılar var. Ama programda bunlara çözüm ortaya konmuyor. Cezaevlerinde yaklaşık 56 bin 500 hükümlü bulunuyor. Bunların, 14 bin 500'ü hükmen tutuklu, 40 bin 400'ü tutuklu. Yani, Türkiye'de, tutukluların hükümlülere oranı yüzde 70. İran'da bile bu oran yüzde 25. Almanya ve İngiltere’de yüzde 15'lerde. Devletin yapısı, biraz polis devletine dönmüş durumda. Yargı siyalaşmış durumda, tutuklu yargılamayı kural yapmış bir sistem var...  Düşünce özgürlüğü suçuyla ilgili 2010 yılında 596 kişiye 1219 yıl hapis cezası verilmiş. İleri demokrasi dediğimiz şey, kısıtlı demokrasi haline gelmiş. Anayasayla ilgili bir ipucu yok. Katılımcı paylaşımcı mantık yok. Doğru bildiklerini zorla kabul ettirme anlayışı var.
Ekonomide çok başlılık devam ediyor. Yeni düzenleme eskisinden daha karışık. Aceleyle hazırlanmış. Ticaret hizmetlerinin birleştirileceği söylendi ama yapılmadı. Sanayi ile ticaret, dış ticaretle de gümrüğün ayrılması doğru olmadı. Ekonomi çok başlılıktan kurtarılacaktı ama başarılamadı. 
 
KÜRESEL KRİZ CİDDİYE ALINMADI
- Nasıl olması gerekirdi?
Dış ticaretle gümrüğün, sanayi ile ticaretin bir arada olması gerekiyordu. Yeni yapılanma işleri daha verimli, etkin hale getirmedi.
-  Ekonomi demişken, küresel krizden bahsedilip tasarruf çağrıları yapılıyor...
Ben buna acı itiraf diyorum. Kriz hep kapıdaydı. 2008'in ilk çeyreğinde dünya, bu küresel ekonomik krizi yüzyılın krizi olarak değerlendirdi. Dünyada bu kriz dikkate alındı. Ama bizde, 'Küresel kriz bizi teğet geçti' lafları edilerek, hükümet bunu ciddiye almadı.
- Türkiye'deki bu büyüme risk mi?
 
Risk. Sağlıklı büyümede, temel sorunlarınız o büyümeyle birlikte çözülmeli. Yani içerde yan sektörlerin, üretimin ve kapasite kullanımının artması lazım. Bugün Türk Lirası yüzde yirmi iki değerde hala. Bu ihracat-ithalat dengesinde, rekabet şartı açısından ihracat için olumsuz. Türkiye büyümedi, şişti. Her an patlayabilir. Balon havayla şişer ve yukarı çıkar. Şişti, şişti ama artık inişe geçecek. Açıklamayı yapanları, hepimizi endişelendiren nokta ise bu düşüsün sert mi yoksa yumuşak mı olacağı? Büyüme varsa iş hacmi artmalı. Biz sanayiden uzaklaşıyoruz, tarımda küçülüyoruz... Sanayimizin milli hasıladaki oranı %25'lerden %19'lara düştü. Ne oluyoruz? Hizmet sektörü ve tüketen bir ülke haline geldik.
 
İHTİYATLI HARCAMA YAPILMALI
- Eğer bakanların söylediği gibi krizden etkilenme olursa, vatandaşa dokunacak ama...
Zaten dokunmuş vaziyette, daha beter dokunacak. Çünkü bu büyümeyi yaşatacak yatırım, fabrika, istihdam artışı yok. İthalata dayalı bir büyüme oluyor. Bunu da sıcak parayla şişiriyorsunuz. Çok büyük açıklar veriyoruz. Son beş aylık rakamlara göre ihracat yüzde 20, ithalat yüzde 44 artmış. Bakanlar, Başbakan ihracatı anlatıyor. 2011'de dış ticaret açığı % 90 artmış ve ithalatın ihracatı karşılama oranı %55'e gerilemiş. Dış ticaret açığı da cari açığı patlatıyor. Ama biz ithalat rakamlarını değil sadece ihracat rakamlarını konuşuyoruz. Sıcak para kesildiği zaman ne yapacaksınız?  
- Kriz küresel olunca...
Bırakın anamuhalefet partisiyle toplantıyı, üç yıldır ekonomik sosyal konseyi toplamıyorsunuz. Utanmadan ekonomik sosyal konsey yasasını çıkartıyorsunuz. Konseyi oluşturanlar (Sendikalar vs) ekonominin aktörleri. Bu aktörleri dinlemezseniz nasıl çözeceksiniz?
- Vatandaş ne yapsın?
İhtiyatlı bir harcama yapması lazım. Borçlarını gözden geçirsin. Borca girmeden iş yapsın. Esas sorunu çözmesi gereken yine hükümet. Bir ekonomi programına ihtiyaç var. Hükümet önlem almalı.
 
Terör öncelikli sorun ise neden Meclis tatilde
- Programdaki bir diğer açık terör dediniz... 
Bir hükümetin en öncelikli görevi vatandaşın can ve mal güvenliğini koruması. Eğer bir ülkede hükümet, vatandaşın can ve mal güvenliğini koruyamıyorsa o hükümetin meşruiyeti sorgulanmalı. Güvenoyu oylamasında, ben eğer terörle ilgili bir satır samimi, gerçekçi, somut bir plan görmezsem buna nasıl güvenoyu verebilirim.
- Yemin etmediğiniz için Meclis'te bunu dile getiremediniz tabi..
Güvenoyu olduğu gün yemin ettik ve biz zaten red verdik. Başbakan hep şu hatayı yapıyor; 'OHAL'i biz kaldırdık' diyor. OHAL, 57. hükümet döneminde kaldırılmıştı ve 2001'de terör durmuştu, şehit yoktu. Şehit, tekrar 2002 yılında başladı. Sonraki yıllarda da arttı ve son 15 günde 23 şehit verdik. Terör ciddi bir sorun, can yakıyor. Bunun hükümet programında olmamasını son derece yanlış buluyorum. Hükümetin bu konuda daha duyarlı, somut, ciddi politika ortaya koyup öncelikleri arasına alması lazım. Şehitlere başsağlığı, yaralılara geçmiş  olsun demekle bu işler olmuyor. Burada partiler üstü hareket edilmeli. İcraatın başı adım atmalı.
- Siz sorunu nasıl tanımlıyorsunuz?
 
Baktığınız zaman terör, Kürt ve bölgenin kalkınma sorunu ayrı. Terörü ayırıyorum. Terör yaşanıyor. Kürt sorunu da var. İkisi birbiriyle ilgili. Ama Kürt sorunu eşittir terör sorunu demiyorum. Kürt sorunu içinde ekonomik, sosyal, kültürel konular da var. Terör de etkiliyor. Birebir bağdaştırmayı doğru bulmuyorum.
-  Ama partinizde bu konuda söylem ve politika birliği yok.
Var aslında. Kürt politikasıyla ilgili 13 aydır çalışma yürütüyoruz. İllere gittik, bölge halkıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla görüştük. Büyük bir sorun olarak Kürt sorunu olduğunu kabul ettik. Daha doğrusu Güneydoğu'nun kalkınma sorunu dedik. Biz '3. yol' dedik. Güneydoğu, Kürt sorunu içinde etnik sorun da sosyal devlet sorunu da ekonomik kalkınma sorunu da var...
Hükümet programında doğu ve güneydoğu ile ilgili herhangi bir şey yok. Ama en önemlisi terörle ilgili tek bir satır yok. Söz konusu can güvenliğiyse bu konu öncelikli olmalı. Bu konuyu ne kadar dikkate alıyorsunuz, ben şuna bakarım: Niye Meclis 1 Ekim'e kadar tatil? Bu, Türkiye'nin en önemli konusuysa hükümet o zaman bu konuya ağırlık vermeli. Hükümetin 9 senedir performansı ortada. Tek başına çözme şansı yok. Meclis'te ciddi bir çalışma yapmalı. 
-  Bu sorun varken 1 Ekime kadar tatil yapmayalım mı diyorsunuz?
Hükümetin terörü ciddiye almadığını söylüyorum. Programda tek bir satır yok. Yani bu kadar önemli sorun varsa Meclis'i olağanüstü çalıştırması gerekir. Bana göre vatandaşın can güvenliğini sağlayamıyorsa o başbakanın meşruiyeti tartışılır. Hükümetin istifa etmesi gerekir.
 
Kadına şiddet partiler üstü çözülecek bir sorun
Bence bu, siyasete malzeme yapılmadan tüm partilerin birleşerek çözmesi gereken bir sorun. Cumhurbaşkanı da el attı konuya. Kadına şiddette son 9 senede yüzde 1400 artış var. Radikal tedbirlerin alınması gerekiyor. Bakan Fatma Şahin'in tasarısındaki gibi en sıkı tedbirlerin alınması gerektiğine katılıyorum. Kelepçe takılmasını da desteklerim. Önemli bir nokta da kadını mutlaka çalışan kadın haline getirmek gerekiyor. Bu konuda ciddi bir teşvik politikası olmalı. Nüfusun yarısı kadın ancak kadınların dörtte biri ancak çalışıyor.
 
Şike ciddi bir olay ama zamanında müdahale edilmedi
Ben eski bir futbolcuyum. Galatasaray'ın veteran takımında oynuyorum. Son olarak Ali Sami Yen'in kapatıldığı gün ben de oynadım. Aynı zamanda kongre üyesiyim. Şike olayı, ciddi bir olay ama bu kadar uzun zamandır inceleniyorsa niye zamanında müdahale edilmemiş. Bu kadar izlenip kabahatin, cezanın, suçun artmaması lazımdı. Ben öyle düşünüyorum.
 
BAĞIMSIZ KURUM ŞART
İkincisi, Türkiye'de bağımsız kurumların olması gerektiğine inanıyorum. Yani sivil toplum örgütleri, medya, yargının bağımsız olması gerektiği gibi Futbol Federasyonu'nun da bağımsız olması lazım. Şimdi siyasetin eli federasyonunun da içinde.
Federasyon başkanlarının belirlenme şekli, yani siyaset- ticaret, siyaset- bürokrasi, siyaset- spor her şey biraz bir birine girdi. Futbolla ilgisi olmayanlar federasyon başkanı yapıldı.. O zaman kurumlar da gerekli denetimi yapamıyor. Burada federasyonu suçlamıyorum. Eski futbolcu ve genel başkan yardımcısı olarak tanıdığım FB'nin yönetimdeki arkadaşlara geçmiş olsun dileğimi ilettim
 
İmralı görüşmeleri kamuoyu ile paylaşılmalı
- Özerklik ilanı, birçok ilde miting, Aynur Doğan protestosu... Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda baş sorumlu olarak gösterilen Abdullah Öcalan, terörist başı sıfatıyla bazı açıklamalarda bulunuyor ve  ‘Devletle görüşüyoruz, devlet telkinlerimi dinliyor hatta uyguluyor’ diyor. Yine “BDP, devletin dinlediği kadar beni dinlemiyor' ifadelerinde bulunuyor. Buradaki vahim durum, hükümetin bunu yalanlamaması. Bir görüşme yapılıyorsa bu görüşmenin içeriği kamuoyuyla, ana muhalefetle paylaşılmalı. Çünkü, terör sadece AK Parti’nin sorunu değil. Türkiye’nin öncelikli sorunu.
 
akşam