Başmüzakereci Bağış, 17 yıl yaşadığı New York"ta Ergun Babahan"a anavatana dönüşünü anlattı. Muhalefete Ticaret ve Borçlar Kanunu"ndaki tavrı için teşekkür etti.

Türkiye ilham kaynağı Başmüzakereci Bağış, Türkiye"nin Ortadoğu"daki ayaklanmalardan korkacak bir şeyi olmadığını belirterek “Türkiye yine imrenilen ülkedir, yine öncüdür. Türkiye bu dönüşümü 2002"de yaptı ve 2 yılda bir de referandumda güvenoyu aldı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarının umudu, ilham kaynağı, teorik olarak bir Jean Jacques Rousseau değil, pratik bir Türkiye"dir ve AK Parti"dir “ dedi.

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile New York"ta Central Park"ta başlayan, THY"nin İstanbul uçağında süren, İstanbul"da da bir kaç soruyla devam eden bir görüşme gerçekleştirdik. Bağış, AB konusunda rahat, Avrupa"nın çok uzak olmayan bir gelecekte mutlaka Türkiye"yi aday yapma çabasına gireceğini inanıyor.

Libya"daki gelişmeler Avrupa"nın bu coğrafyada Türkiye"ye olan ihtiyacını gösterdiği kadar Türkiye ile olan rekabetini de gösteriyor.

Türkiye"ye olan direncin asıl olarak bu rekabet ve Türkiye"nin gelecekteki rolünden kaynaklandığı görülüyor. Bağış, AB"nin Türkiye"ye yönelik sorgucu tavrını da doğal görüyor, adaylık aşamasını sorgulanma aşaması olarak değerlendiriyor bir bakıma. İşte o görüşme:

İyiki de dönmüşüm diyorum

-Amerikan rüyası sizin durumunuzda ters işlemiş oldu. Siz, siyasetteki gelişiminiz itibariyle Türkiye rüyası örneği oldunuz. Nasıl oldu bu?

Ben 15 yaşındayken rahmetli babam New York"a Eğitim Ataşesi olarak atanmıştı, Amerika"ya öyle geldim. Liseyi bitirdiğim yaz görev süresi doldu, ailem Türkiye"ye döndü; ben çalışarak okumayı denemek istedim. Daha sonra masterımı yaptım, daha sonra işimi kurdum. Eşimle bir Cumhuriyet Balosu"nda tanışıp evlendim.

Buradaki Türk derneklerinde faaliyet gösterirken tanıştığım zamanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, sayın Genel Başkan siyasete davet etti. Ben de eşimin de verdiği destekle bir daha eleştirme hakkını kaybetmemek için bu daveti kabul ettim ve Türkiye"ye döndüm.

Daha sonra bugün “Türkiye Rüyası” diyebileceğimiz bir hareketin çıkmasına neden olacak bir partinin mensubu oldum. İyiki de dönmüşüm diyorum.

Avrupalılar"ın beyinsel hesapları

Amerika ağırlıklı bir yaşam deneyimi. Şu anda Avrupa"nın belirlediği bir görev alanı var. İki anlayışı karşılaştırınca nasıl farklar görüyorsunuz?

ABD"de 17 yıl yaşamış ve New York gibi bir dünya başkentinde yetişmiş bir kişi olmanın verdiği pratiklik müzakere sürecinde de oldukça işime yarıyor. Avrupalılar"da zihin arkasında dönen beyinsel hesaplar daha yoğun, Amerikalılar daha şeffaf, daha olduğu gibi. Amerikalılar"da her şey olduğu gibidir ama Avrupalılar"da bazen bunu farklı yaşamak zorunda kalıyorsunuz. Size bir şey söylerken başka bir şey yapabiliyorlar ki, Türkiye"nin müzakere sürecinde bunu bayağı yaşadık.

Muhalefetin AB uyum yasalarına karşı tavrı konusunda bir değişiklik oldu mu son zamanda?

Kemal Bey (CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu) seçildikten sonra bu konuda biraz daha olumlu sinyaller gelmeye başladı. Hakkını da vermem gerekir, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu konusunda hem anamuhalefet partimiz, hem diğer muhalefet partilerimiz samimiyetle destek verdiler. Normal Meclis prosedürü uygulansa 5 yılımızı alacak bu yasalar Meclis"in 5 iş gününde çıkarıldı. Her geçen gün Avrupa"nın Türkiye"ye olan ihtiyacı artıyor. AB, ihtiyaç duyduğu için bizim peşimizden koşacağına, onların bizi iknaya çalışacağına hep inandım.

AİLEMDEN YANA ÇOK ŞANSLIYIM

Haftada bir gece evde yatıyorum

Ailenizle ilişkiniz nasıl etkileniyor?

Ben eşimin yerinde olsaydım bu kadar anlayışlı, hoşgörülü, sabırlı olabilir miydim, bilmiyorum. Eşimden yana çok şanslıyım. Çocuklarımdan yana çok şanslıyım. Şu anda ki biri 12, biri 8 yaşında, gösterdikleri olgunluk beni çok duygulandırıyor. Haftanın ortalama 1.5 gününü Ankara"da, 1.5 gününü bir Anadolu şehrinde, 1.5 gününü yurtdışında, 1.5 gününü de İstanbul"da geçiriyorum. Bir günüm de uçaklarda geçiyor. Buna rağmen haftada en az bir gece evde yatmaya çalışıyorum. Bazen iki-üç haftada bir çocuklarımla aynı sofrada yemek yiyebiliyorum.

Muhalefet bir anda özgürlükçü kesildi

Basın özgürlüğü konusunda Türkiye kendini yeterince anlatabildi mi?

Türkiye kendini iyi anlatamadı. Bunu yurtdışına çıktığımızda muhatap olduğumuz sorulardan çok iyi anlıyoruz. Seçim ortamının önümüze getirdiği platform, muhalefetin her olayı çarpıtma çabası, yurtdışında da yankı bulmuş. Bizim muhalefet, kendi gelecek vizyonunu ortaya koymaktansa, insanların korkuları, endişeleri üzerinden siyaset yapmayı hep tercih etti. Bakın biz 2002"de iktidara geldik, 2002"den 2011"e kadar geçen 9 yıl boyunca hep muhalefetin aynı stratejisiyle karşı karşıya kaldık. Bu süreçte partimizi kapattırmaya çalıştılar, darbe çığırtkanlığı yaptılar, yurtdışında kapı kapı dolaşıp kendi ülkelerini şikayet etmeye kalktılar. Sanki insanların yaşam tarzına müdahale ediliyormuş gibi bir intiba yaşatmaya çalıştılar. Şu anda Türkiye"de basınla ilgili sorunlar yok mu? Var elbette. Ama bu sadece tutuklanan son iki gazetecimizle ilgili değil, eğer onlar suçsuzsa, sıkıntılarını paylaşıyorum.

Bugün ben basın deyince basın mensuplarının sendika hakkının olmamasından da rahatsızlık duyuyorum. Onların her gün bir haber yapabilmek için hayatlarını riske atmalarından endişe duyuyorum. Onların çalışma şartlarının AB standartlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını da düşünüyorum. Bugüne kadar cezası kesinleşmiş gazetecilerimizle ilgili hiçbir tepki göstermeyen muhalafetin son bir ay içinde birden bire basın özgürlüğü kahramanı kesilmesini çok manidar buluyorum. Bunu hükümeti köşeye sıkıştırmak için kullanılmak istenmesi beni rahatsız ediyor. Türkiye"de basın mensuplarıyla ilgili olarak da, tüm vatandaşlarımız için de tutukluluk sürelerini gözden geçirmemiz gerekiyorsa, hep birlikte oturup yapalım.

Bu kadar büyük bir orduya ihtiyaç var mı?

Türkiye"de bir muhalefet boşluğu var, bu durum AK Parti"yi nasıl etkiliyor?

Aslında anamuhalefet partisinin lideri değiştiğinde bütün Türkiye umutlanmıştı. Yeni bir heyecan gelecek diye. Ama geleneksel olarak Türkiye"de statükonun sözcülüğüne soyunmuş partinin geleneklerinden vazgeçemediğini görüyoruz. Yeni Genel Başkanı"nın etrafını saran çevrenin de gittikçe eskiden çok farklı olmadığını ve eskiye bir dönüşüm içinde olduğunu gördük. Bir de populist vaatler Türkiye"nin ekonomik gerçekleriyle uyumlu değil. Bu durum hayalkırıklığı yaşattı.

Ancak askerlik konusunda AK Parti"yi biraz zorladığı da bir gerçek.

Aslında elele verip terör belasından kurtulup profesyonel orduya geçiş için kafa yormamız gerekir. Bedelli sadece bir pansuman çözümü, o da toplumun çok dar bir kesimi için çözüm olur. Türkiye"de biz partimizin adında olan adaleti gerçekleştirmek için çabalıyoruz. Asıl yapılması gereken iyi donatılmış, eğitilmiş, az sayıda askerden bir profesyonel orduya nasıl kavuşacağımız üzerine kafa yormak. Bunu nasıl sağlarız. Dünyanın en güçlü ordularından birine sahip bir ülkeyiz. Bu kadar büyük bir orduya ihtiyacımız var mı? Yani Fransa, İngiltere gibi ülkelerde asker sayısı bizim 5"te birimiz ise ve bu ülkeler dünyadaki etkileme kapasiteleri neredeyse bizimkiyle eşitse; buradaki bir dengesizliği oturup masaya yatırmanın vakti geldi.

Ulusal Türkiye Milletvekilliği geliyor

Bu yüzde 10 barajı yüzde 7"ye düşürmek gerekmez mi?

Barajı düşük ülkelerde yaşanan istikrarsızlıktan bir ders çıkarmak gerekli. Yani barajı düşürmek sadece temsil sağlamaz aynı zamanda istikrarsızlığın ve yeniden koalisyon dönemlerinin başlamasına yolaçabilir. Bizim çok farklı bir önerimiz var. 550 milletvekilinin 450"sinin baraja tabi olmasını 100"ünün de yüzde 1 barajına tabi olacak "Ulusal Türkiye Listesi" içinden seçilmesini öneriyoruz. Şimdi seçimlerden sonra yeni bir anayasa müzakere süreci başlayacak. Bu süreçte bunu da değerlendirmemiz gerekir. Bugün İsrail"in içine düştüğü durum, barajın olmamasındandır. Bu da Liebarman gibi marjinal fikirleri olan birisinin İsrail dış politikasını rehin almasına yolaçıyor.