Türker mektubunda, kendisinin Balyoz davasından gözaltına alınan 250 subaydan (55'i amiral ve general) biri olduğunu ve güç ve şiddet kullanarak hükümeti devirme girişiminde bulunmakla suçlandığını belirtiyor.

16 Eylül 2011 tarihinden beri tutuklu bulunduğunu kaydeden Türker, tutukluluk durumunu halen neden devam ettiğini bilmediğini belirtiyor.

Türker mektubuna şöyle devam ediyor:

"Tüm dava imzasız ve basılmamış dijital materyal üzerine kurulu. Sanıkların tümü suçlamaları kesinlikle redediyor. Soruşturma aşamasında çeşitli birimler tarafından yazılan dijital belgelerde sayısız kronolojik hata bulunuyor. Türk ve ABD teknik uzmanları tarafından ortaya çıkarılan yeni kanıtta CD'lerin (suçlayıcı belgeler içeriyor) 2003'ten önce hazırlanıp redakte edilmiş olması mümkün değil (ki savcılık bunu iddia ediyor.)"

Avrupa Parlementosu'nun dış ilişkiler komitesinin 2011 Türkiye ilerleme raporunda balyoz davasına değindiğini de kaydeden Türker, komitenin, "Bu davalarda sanıklar aleyhine tutarsız kanıtlar kullanılması konusundaki iddialarla ilgili endişe duyduğunu" da ekliyor.

Kendi davasının, isminin iki dosyadaki listelerde bulunmuş olmasından kaynaklandığını belirten Türker, "Ben suçlanmadan önce bu dosyaların varlığından haberdar değildim ve adımın böyle bir listeye dahil edilmesine izin vermedim. Aslında, bu dosyalar hazırlandığı sırada ben hastanede ameliyat geçirmiş olup daha sonra da sağlık nedenleriyle izinliydim" sözlerine yer veriyor.

Dava hakiminin şimdiye dek sanıkların adli kanıtlar gösterilmesi ya da adlarını temize çıkarabilecek tanıkların dinlenmesi yönünde yaptıkları çağrılara aldırış etmediğini de belirten Türker, "Bir hakimin sanıkların savcılık delillerinin incelenmesi yönündeki isteklerini atlayıp, davanın son aşamasına geçme kararı vermesiyle, adaletsizlik yeni boyutlara ulaştı. Hala, sayısız tarih hatası, tutarsızlık ve fiziksel imkansızlıklar var. Suçlu hükmü neredeyse kesin hale geldi" diyor.

Balyoz davasının toplu mantıksızlığının ağırlığı altında sonunda çökeceğini kaydeden Türker şöyle devam ediyor:

"Ama verdiği zarar, yanlış beyanlar nedeniyle hapse atılan yüzlerce masum kişinin çektiği acıdan da fazla olacak. Şu anda, kimin karlı çıkacağı bilinmiyor, ama şu açık ki bu sorumlulğun maliyeti sadece Türkiye için değil, NATO için de artıyor."