CHP'li Onur Öymen'in 'Dersim olaylarını' savunan szöleri yolu açtı. DTP'liler 'Tunceli'nin adı yine Dersim olsun' diye yasa teklifi hazırlıyor, AKP DE DESTEKLİYOR.

'YOLU ÖYMEN AÇTI'

Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya'nın yazısına göre AK Parti'nin etkin bir isimi şöyle dedi: 'Tam bunalmıştık ki Öymen yolumuzu açtı. DTP, Tunceli adının Dersim olmasını içeren yasa teklifi getiriyor. Biz de destekleyeceğiz. Niyetin iyiyse yolunu açan çok olur. CHP düşünsün.'

YASAYLA DEĞİŞTİ

Farsça'da 'Gümüşkapı' anlamına gelen Dersim'in adı 1935'te dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın teklifi üzerine yasayla 'Tunç gibi insanların vatanı' anlamına gelen Tunceli olarak değiştirilmişti.

TUNCELİ DERSİM OLUYOR

Tunceli ilinin adının Dersim olarak değiştirilmesi için DTP bir kanun teklifi hazırlıyor. Bu teklif AK Parti tarafından da destekleniyor. Öymen'in sözleriyle kamuoyunda tepki çeken CHP'nin de bu teklife sıcak baktığı ve destekleyeceği belirtiliyor


MECLİS Genel Kurulu'nun çalışmaya başlamasına çok az zaman kalmış...
CHP Lideri Deniz Baykal, her zamanki gibi Meclis Grubu'ndaki konuşmasını tamamlamış odasına doğru gidiyor.
Ardında da, "Dersim katliamını" savunan sözleri dolayısıyla CHP Grubu'nun da tepkisini toplayan Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen...
Öymen ile selamlaşıyoruz; ancak ardındaki basın ordusundan dolayı tek kelime edemiyoruz. Baykal hızlı adımlarla yol alırken, Öymen de aynen gruba gelişinde olduğu gibi birlikte CHP Lideri'nin odasına çıkıyor. Şu kadarını söyleyebilirim; Öymen'in Dersim katliamını destekler yöndeki sözleri CHP Grubu'nu ayağa kaldırmaya yetmiş.Baykal'ın, dün "Olayı büyütmeyin" diyerek bir anlamda Öymen'i sahiplenen yaklaşımı CHP Grubu'nda hoş karşılanmamış.Hatta istifalar da hazırlanmış.

YOLU ÖYMEN AÇTI

Tam bu gelişmeleri izlerken AK Parti'nin etkin isimlerinden biri yanıma gelip şunları söyledi:
"Niyetin iyiyse yolunu açan çok olur. Tam bunalmıştık ki sağ olsun Sayın Öymen de bizim yolumuzu açan oldu..."

Ardından şu önemli cümlesi geldi:
"Şimdi de Tunceli ilinin Dersim olmasını içeren yasa teklifi geliyor. AK Parti olarak biz de destek vereceğiz..."
Tunceli adı diğerleri gibi kökten gelen bir isim değil.
Yasayla bu isim konulduğu için yine yasayla kaldırılabilir.
Bunun için de DTP'nin bir kanun teklifi hazırladığını da belirtip, yanımızdan uzaklaşırken sözlerini tamamladı:
"Kanun teklifini hemen gündeme koyarız. AK Parti'den benim gibi birçok arkadaşımız da destek verir ve Tunceli adının Dersim olmasını sağlarız... CHP düşünsün..."

DTP'NİN HAZIRLIĞI

Bu kez muhalefet kulisine geçip DTP'li Sırrı Sakık'a sordum, anlatmaya başladı.
DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis'in Şubat 2009'da verdiği yasa
teklifinin İçişleri Komisyonu'nda beklediğini anımsatıp ekledi:
"Şimdi yeni bir teklif daha hazırlıyoruz. Tunceli'nin adının Dersim olmasına kim karşı çıkacak bir görelim..."
Sakık'm da söylediği gibi, Tunceli adının Dersim olmasına Meclis'te karşı çıkanların kimler olacağını bugünden kestirmek zor.
Ancak, teklife AK Parti ile birlikte CHP'den birçok kişinin de destek vereceğini söyleyebilirim.
DTP'nin teklifi de Öymen'in sözlerinin üzerine tuz biber ekeceğe benziyor.
NASIL TUNCEL OLDU?

Anlatılanlar farklı olmakla birlikte Meclis kayıtlarına bakıldığında "Tunç gibi insanların vatanı" anlamına gelen ilin adı Atatürk tarafından değil, dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın teklifi üzerine verilmiş.
Tunceli'nin ilginç de bir tarihçesi var.
Farsça'da "Gümüşkapı" anlamına gelen Dersim tam 7 kez (1877, 1885, 1907, 1911, 1914, 1916 ve 1936) isyana ve bastırma harekâtına tanıklık etmiş.
Son olayların ardından bölgede yaşayan halk, isyana katılıp katılmadığına bakılmaksızın katledilmiş.
İsyanların ilk filizlerini verdiği döneme de denk gelen 7 Kasım 1935 tarihine kadar asırlar boyu da adı Dersim olarak kalmış, adına vilayet kurulmuş.
Meclis'te "Munzur Vilayeti Teşkilatı ve İdaresi Hakkında Kanun Layihası" görüşmelerinin başladığı 7 Kasım 1935'te dönemin içişleri Bakanı Şükrü Kaya, Dersim adının akarsuyundan kaynaklı olarak "Munzur" diye değiştirilmek istenmesine karşı çıkar.
Bakan Kaya'nın, Dersim adının Munzur yerine Tunceli olmasını içeren teklifi kabul edilir.
Ardından Tunceli vilayetinin idaresi hakkındaki kanun hazırlığına başlanır.
İl, Aralık 1935'te Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Tunceli Kanunu'na dayanarak vali atanan General Abdullah Alpdogan tarafından uzun yıllar Erzincan merkezinden yönetilir.

Tunceli de adını aldıktan tam 11 yıl bir ay sonra il olabilir.
Tunceli il merkezi, 30 Aralık 1946 tarihinde 4993 sayılı kanunla Erzincan merkezden bugün vilayet merkezi olan Kalan Kasabası'na taşınır.

Dersim isyanı

25 Aralık 1935'te Tunceli Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna dayanılarak General Abdullah Alpdoğan geniş yetkilerle vali olarak atandı. Alpdoğan'ın sert tavrı ve bazı aileleri il dışına çıkarmak istemesi de tepki çekti, isyan, Ehlibeyt soyundan gelen Ab-basan aşireti reisi Seyit Rıza'nın önderliğinde 20-21 Mart 1937'de Harçik Köprü-sü'nün yıkılması ve telefon hatlarının kesilmesiyle başladı.
Kara harekatının başarısız olması üzerine hava kuvvetleri çağrıldı ve 3 filo bombalama faaliyetinde bulundu. Türkiye'nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen de Tunceli'yi bombalayan uçaklardan birinin pilotu olarak görev yaptı. Hava harekatıyla isyancıların ağırlıklı olarak barındığı Laş bölgesi bombalandı. Hava harekatının ardından başlatılan kara harekatı sonunda isyanın önderi Seyit Rıza diğer aşiret reisleri ile birlikte teslim oldu ve askeri harekat 13 Eylül 1937'de sona erdi.

Yapılan yargılama 15 Kasım'da tamamlandı ve 6 kişi idam edildi. Seyit Rıza ve oğlu da idam edilenler arasında yer aldı.

İdamlardan sonra Kureyşan aşireti yeniden ayaklandı ve ikinci isyan başladı. Bunun üzerine başlatılan askeri harekat ise Eylül 1938'de tamamlandı. Albay Reşat Hallı'nın İsyanlar kitabında 6-16 Eylül 1938 tarihleri arasında gerçekleşen harekat sonucunda,"... tarama bölgesi içinden ölü ve diri 7954 kişinin çıkarıldığı" belirtilmektedir. Ancak olaylar ve çatışmalar yaklaşık 10 yıl daha yer yer devam etti.

İsyan sırasında ölümlere ilişkin farklı kaynaklarda çok farklı rakamlar verilmektedir. Sayı 5 bin ile 90 bin arasında değişmektedir. Sürgüne gönderilenler konusunda ise bu sayı on binlerle ifade edilmektedir. Sadece Elazığ'dan 6 Ağustos 1938'de 15 farklı ile sürgüne gönderilen kişi sayısı 5 bindir./vatan