''Balyoz Planı'' davası kapsamında esas hakkındaki savunmasını yapan MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, ''(Ülkeyi, devleti böldürmem) diyen bir Engin Alan'ın, 'Biz bu ülkeyi, bu milleti böleceğiz' diyen bir Sebahat Tuncel kadar kıymeti harbiyesi olmadığı gerçeğiyle yüzleştim'' dedi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada esas hakkındaki savunmasını yapan emekli Korgeneral Alan, hakkında öne sürülen suçlamalara ilişkin beyanlarını yazılı olarak hazırladığını belirterek, ''Umarım okursunuz'' diyerek mahkeme heyetine sundu.

Alan, ömrünün 40 yılını Türk Silahlı Kuvvetleri'nde devlete ve ülkeye hizmetle geçirdiğini, uzun yıllar bölücü terör örgütüyle mücadele ettiğini söyledi.

''Bu mücadelede hayatlarını bu vatan için feda eden birkaç değil, birçok Mehmet'i al bayrağa sarıp, kutsal vatan topraklarına, Yüce Tanrı'nın şefkat ve merhametine teslim ettim'' diyen Alan, ''Gözünü, kolunu, bacağını kaybeden gazilerim oldu. Onlardan bazıları buraya, bu mahkeme salonuna da geldi. Kucaklaştık. Hep gözlerime baktılar, 'Komutanım ne oluyor-' dercesine. Sadece 'Allah devlete, millete zeval vermesin' diyebildim. Çünkü söyleyebilecek başka bir söz yoktu'' diye konuştu.

Alan, tutuklanma sürecine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Göğsüme madalya takıldı. Televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında ismimle, resimlerimle yere göğe sığdırılamaz oldum. Sonra aradan yıllar geçti. Bir sabah uyandığımda, 'Sen darbeci oldun' dediler. Bu sefer güzergahım PKK ile mücadele ettiğim dağlar değil, emniyet-mahkeme-hapishane üçgeni oldu. Tutuklandım. Ne hazindir ki hakkımızdaki övgülerin, methiyelerin, sitayişkar sözlerin yerini onurumuza, gururumuza itibarımıza alçakça saldırılar aldı. Yağmur yağmış, salyangozlar ortaya çıkmıştı.''

14 ayı milletvekili olarak, 22 aydır tutuklu bulunduğunu belirten Alan, ''Hani siz hep 'maddi gerçek' diyorsunuz ya benimle ilgili maddi gerçek bu'' dedi.

Sözcü Gazetesi'nin 17 Ağustos tarihli manşetini gösteren Alan, şunları kaydetti:

''Ancak bütün bunların yanında beni en çok yaralayan, en çok canımı yakan bir konuyu burada ifade etmeden geçemeyeceğim. BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, PKK'nın Eruh, Şemdinli baskınının yıl dönümünde halay çekiyor. Bu 29 Ekim ve 30 Ağustos kutlaması filan değil. PKK'nın 15 Ağustos 1984'te silahlı eylemi başlatmasının ve devlete başkaldırmasının yıl dönümü. Milletvekili Sabahat Tuncel, hem halay çekiyor, hem de şöyle diyor, 'Tek yol vardır. O da Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüdür. Şimdi bir Engin Alan'ın bir de bu muhterem bayanın durumuna bakalım. Bu çok sayın hanımefendi, 'PKK terör örgütü' üyeliği suçundan tutukluyken, 2007'de milletvekili seçildi ve yanılmıyorsam, bu mahkemenin farklı üyelerinden oluşan heyeti tarafından serbest bırakıldı. Ben de 2011 seçim sonucu milletin verdiği oylarla milletvekili seçildim. Siz ise Anayasa'nın 14. maddesini gerekçe göstererek tutukluluğumu devam ettirdiniz. Oysa aynı anayasa, aynı CMK, aynı TCK 2007'de de yürürlüklükteydi. Siz böyle takdir ettiniz. Diyecek bir şey yok. Ancak ne var ki bu durum karşısında bir acı gerçek tokat gibi suratıma çarptı. 'Ülkeyi, devleti böldürmem' diyen bir Engin Alan'ın, 'Biz bu ülkeyi, bu milleti böleceğiz' diyen bir Sebahat Tuncel kadar kıymeti harbiyesi olmadığı gerçeğiyle yüzleştim.

Sokaklarda, 'Öcalan'a özgürlük, Kürtlere, Kürdistan'a özgürlük' diye bas bas bağıran, devletin görevini yapmaya çalışmaktan başka hiçbir günahı olmayan şerefli bir polis amirini pervasızca tokatlayan, bayramdan hemen önce yanındaki BDP'li 8 milletvekiliyle Şemdinli kırsalında, üstelik milleti geri zekalı yerine koyup sanki tesadüfmüş gibi PKK'lı teröristlerle buluşup, onlarla kucaklaşan, öpüşüp koklaşan, çok sayın milletvekili Sabahat Tuncel'in yanında, yıllardır bunlar olmasın diye mücadele eden, sonunda da akıllara zarar bir darbe teşebbüsü iddiasıyla 22 aydır tutuklu yargılanan milletvekili Engin Alan'ın esamesi mi okunur- İşte günümüz gerçekliği tam da budur. Bu durum Türk devletine ve necip Türk milletine hayırlı, uğurlu olsun.''

Alan, mahkeme heyetine de seslenerek, ''Ülkede oluk gibi kan akarken, şehirlerde bombalar patlatılırken, masum insanlar, günahsız çocuklar hayatlarını kaybederken, her gün 2-3 vatan evladı şehit düşerken, buna karşın milletvekilleri teröristlerle kucaklaşıp, onlar 'terörist değil, gerilla. Onlar bizim çocuklarımız' derken, siz ne yapacaksınız- Az kaldı. Ne yapacağınızı hep beraber göreceğiz'' diye konuştu.

Emekli Albay Hakan Büyük ise evinde bulunduğu öne sürülen flash diskin kendisine ait olmadığını, içindeki dokümanların delil sayılamayacağını ileri sürdü.