MENEKŞE POLATCAN SERBEST

Güncel tahminler, 2030 yılından itibaren Avrupa nüfusunun yarısının 50 yaşın üzerinde olacağını gösteriyor. Türkiye ise bugün yaşlılıkla ilgili iki önemli gelişmenin odağında: Dünyanın en hızlı yaşlanan ülkelerinden biri olması ve halihazırda yaşlı bir toplum olması.

Yaşlı nüfusunun oranı yüzde 7'yi geçmiş ülkeler "yaşlı bir toplum" ve yüzde 10'u geçmiş ülkeler ise "çok yaşlı bir toplum" olarak tanımlanıyor. Toplumsal yaşlanma ise, 60 yaşın üzerindekilerin oranının artması, 15 yaşın altındakilerin de oranının azalması olarak ifade ediliyor. Bu tanıma göre Türkiye bugün yaşlı bir toplum olarak sınıflandırılıyor ve inanması zor, ama 5 yıl sonra çok yaşlı birtoplumolmaya aday!

Uzmanlar, toplumsal yaşlanma hususundaki asıl meselenin yaşlanan bir toplum olmak değil, zenginleşmeden yaşlanmak olduğunun altını çiziyor. Toplumunyaşlanmasürecine refah bir seviyeye ulaşmadan yakalanması, sağlık, eğitim, bakım, istihdam gibi alanlarda sorunlarayolaçabilir.

Türkiye, dünyanın en hızlı yaşlanan ülkelerinden biri olarak bu hızlı dönüşüme ayak uyduracak kalkınmayı yakalamak durumundadır. Çünkü, yaşlanma süreci, mevcut sorunları artırarak etkilerinin büyümesine sebep olabilir. Bu bağlamda ilk dikkati çeken, toplumsal cinsiyet temelinde yaşanan eşitsizliklerdir. Yaşamları boyunca dezavantajlı koşullarla karşı karşıya kalan kadınların daha uzun yaşıyor olması, ilerleyen yaşlarda kadınların sayısının artmasına ve bu da maddi kaynaklara ve güce sahip olmayan bu toplum kesiminin ilerleyen yaşlarda sorunlarının da artmasına sebep olmaktadır.

Türkiye'de ayrıca yaşlılığa dair önemli önyargılar bulunur. Gençlik, genç olmak, genç nüfusa sahip olmak kutsanır, öte yandan yaşlanma ve yaşlılık ise toplumun en büyük sorunu olarak kabul edilir. Modern dünyada, yaşlıların sağlık sistemi içinde en büyük yükü oluşturduğu varsayılır. Yaşlı bakımı, sosyal güvenlik sistemi için kriz olarak tanımlanır. Ancak, "Yaşlanmayı Aşmak" kitabının editörü Özgür Arun'a göre yaşlanma, yaşam boyu süren bir deneyimdir. Yaşlılık bir hastalık değildir. Kültürel, sosyoekonomik ve coğrafik etkiler, her yaş grubundaki kişinin yaşlanma sürecini farklılaştırır. Kitapta farklı analizlerle detaylandırılan demografik dönüşüm sürecinde dikkat çeken bir diğer nokta da özellikle "süper yaşlılar" olarak ifade edilen 80 yaş üstü kesimin en dramatik nüfus artışının yaşanacağı grubu oluşturmasıdır. Nitekim yüzyılın sonuna doğru dünya genelinde 60 yaş üzerindeki nüfus 3 kat artarken, süper yaşlıları oluşturan nüfusun 5 kat artacağı tahmin edilmektedir. Türkiye'de de yüzyılın sonunda nüfusun yüzde 10'ununu süper yaşlıların oluşturması beklenmektedir. Bu dönüşümün toplumsal etkileri geniş bir araştırma alanını işaret eder: Hukuk, şehir planlama, sağlık, eğitim, ekonomi ve tasarım/pazarlama gibi. Ve sorulması gereken temel soru şudur: Toplumsal yaşlanma Türkiye için demografik bir hediye mi yoksa bir sorun mu olacak?

YAŞLANMAYI AŞMAK, Kolektif, Editör: ÖzgürArun, PhoneixYayınları, 184s.