Bir varmış , bir yokmuş, 2000li yılların başına kadar kendi kendine yeten bir ülke varmış. Bu ülke hemen her türlü gıda ürününü kendi üretir, halkının ihtiyacını karşıladıktan sonra bir de güzel güzel ihracat yaparmış. Gel zaman git zaman, aradan 15 – 16 yıl geçmiş. Nüfus 80 milyonu bulmuş. İhtiyaçlar değişmiş. Tabii beslenme ihtiyacı hiç bitmez ama artık zaman teknolojik olarak da çağı yakalamak zamanıdır denmiş.Böylece, aranmış, taranmış ve ülkenin kendi araba markasını yaratacak beş babayiğit bulunmuş. Herkes mutlu mesut bu babayiğitleri alkışlaya dursun, Dolar ve Euro almış başını gitmiş. Benzine, mazato art arda yapılan fiyat artışlarıyla ( yani Türkçesi zamlarla) litre fiyatları 5,5 TL’ye dayanmış, hatta geçmiş. Bu arada sürekli artan et fiyatları nedeniyle 2010’dan beri yapılan et ithalatı hız kazanmış. Şili,Uruguay ve Fransa’dan yapılan büyük baş hayvan ithalatı yetmeyince, Bosna Hersek ve Sırbistan’dan lop et ithalatı başlatılmış. Canlı hayvan varlığı yarı yarıya azalmasına rağmen, HES’ler, termik santraller, taş ocakları, kömür ocakları, otoyollar, rezidanslar karşısında hiç önemi olmayan meralar, yeşil alanlar, ormanlar hızla yok edildiği için, Gürcistan ve Bulgaristan’dan saman ithalatı yapmak gerekmiş. Olsun varsın, önemli olan marka değeri olan teknolojik bir ürün ortaya çıkartmaktır, 80 milyon nasıl olsa bir şekilde doyurulur diyen yetkililer, son 14 yılda, 16 milyon dönüm tarım arazisinin şu veya bu nedenle yok olmasının önemli olmadığına karar verip, uzun zamandan beri yapılmakta olan her türlü gıda ithalatının devamını uygun görmüşler. Böylece ülke, buğdayını Rusya, Almanya ve Ukrayna’dan, arpasını,İngiltere ve Hırvatistan’dan, Mehmetçiğin kara şimşek dediği mercimeği ve nohutu Kanada’dan, ülkenin milli yemeği olan kurufasulyeyi Mısır ve Çin’den , Çukurova’nın meşhur pamuğu yetmediği için pamuğu Yunanistan,Amerika , Hindistan ve Türkmenistan’dan almaya devam etmiş. Bu listeyi 1001 Gece Masalları gibi uzatmak mümkünse de, bu kadar yeter deyip, kendi masalımıza geri dönmek gerekirse, alkışlar arasında yapılan “lansman “ sonrası babayiğitler son sürrat çalışmalara başlamışlar. Daha önceki yıllarda bu konuda harcanan milyon milyon liralarla ortaya çıkartılamayan arabanın nasıl bir şey olacağı halkın rüyalarının baş konusu ola dursun,yönetenlerin hiçbir dahli olmadan otomatik olarak gerçekleşen zamlar yağmur gibi yağmaya devam etmiş.... Bu masalın sonunu merak edenlere hemen söyleyeyim, masalın yazarı olarak bunu ben de merak ediyorum. Bu yazıyı pardon masalı okuyanlar, milli ve yerli bir araba yapmanın gururunu yaşamayı istemediğimi zannediyorlarsa, yanılıyorlar. Kıssadan hisse ben, 80 milyonluk nüfusuyla gelişmeye çalışan ve arabaya gelene kadar, beslenme, enerji,eğitim,geçim,sağlık gibi pek çok önemli sorunu olan bir ülkenin önceliğinin araba olamayacağını düşünenlerden biriyim. Milli içeceği olan ayranı içmekte bile zorlanan bu ülkede , keşke beş değil, on,yirmi,otuz babayiğit birleşse de tarımın ve hayvancılığın bugün geldiği kötü durumu düzeltecek projelere imza atsalar. Eskiden okul kitaplarımızda okuduğumuz gibi kendine yeten yedi ülkeden biri olsak keşke yeniden. Ya da yine bazı babayiğitler birleşip, alternatif enerji kaynakları ile ilgili projeler/teknolojiler geliştirse de , milyon milyon dolarlar harcanarak yapılmakta olan ve sadece 50 yıllık ömrü olacak bir barajın , bulunduğu yerdeki tüm doğayı ve12bin yıllık tarihi katletmesine engel olsalar. Halk olarak istemez misiniz ? Herhalde istenmiyor ki, hiçbir yetkili böyle şeylere kafa yormuyor.

Lütfen biraz düşünelim, sorgulayalım. Ayda evimize kaç kilo et alabiliyoruz ? Arabamız olsa bile, en son deposunu ne zaman tamamen doldurabildik ? Çocuklarımızın eğitim ve sağlıkla ilgili ihtiyaçlarını rahatça karşılayabiliyor muyuz ? Elektrik faturalarımızdaki rakam artıyor mu,azalıyor mu ? Kilosu 10 TL’ye domates yemek, çiftçinin 50 kuruşa satamadığı bir çok ürünü büyük şehirlerde 3-4 hatta 5 katı fiyatlarla satın almak hoşumuza gidiyor mu ? Gıda konusunda dışarıya bu derece bağımlı olmak doğru mu ?

Eğer cevaplarımız bizi mutlu ediyorsa, sorun yok ama ben etrafımda hiç mutlu insan görmüyorum. Lütfen, neye alkış tuttuğumuza dikkat edelim. Bu ülkenin önceliği aş ve iştir. Bunu gerçekleştirecek babayiğitleri hasretle bekliyoruz.

Sevgi ve doğayla kalın.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA