Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç"tan tüm siyasi aktörlere çarpıcı mesaj: Birbirine kapalı insanlar, partiler, liderler hiçbir açılım yapamaz. Siyasi aktörlerin yüz yüze, göz göze gelip konuşamaması terörden beter. Bir dokun bin ah işit.


Cuma günü yeni Anayasa Mahkemesi binasında ziyaret ettiğim Haşim Kılıç"ın bu kadar dolu olacağını bilmiyordum.

En son 30 Ağustos resepsiyonunda karşılaştık.

“Epey oldu uğramıyorsunuz, gelseniz de sohbet etsek” dedi. Ankara"nın kasvetli havasına rağmen Haşim Bey"le zaman zaman buluşup sohbet etmek bana hep iyi gelmiştir. Çünkü onun yapıcı üslubu, özgürlükçü ve objektif bakış açısı siyasetin bölen hatta kutuplaştıran anlayışına en güzel cevaptır. Bu yüzden hemen randevulaştık.

Daha ağzımı açmadan Kılıç, “Türkiye"nin içinde bulunduğu bu durum beni çok endişelendiriyor” dedi. “Hangi durum?” diye sormama fırsat vermeden arka arkaya şu çarpıcı mesajları verdi:

İhanet suçlaması kin ve öfkenin ürünü

Türkiye"nin bence terörden daha beter bir sorunu var, o da diyalogsuzluk. Yüz yüze, göz göze gelip konuşmayı beceremeyenler hangi sorunu çözebilirler. Hiçbir konuda aynı düşünmek zorunda değiliz, fakat bu durum daha baştan kapıları birbirimizin yüzüne kapatmamızı gerektirmez. Siyasi aktörler mevcut pozisyonlarını milim değiştirmeseler de bir araya gelip konuşmayı becermek zorundalar. Birbirinin üzerine kapıları daha baştan kapatan, atılan her adımı “ihanet” olarak değerlendiren, dolayısıyla kin ve nefret üreten iktidar, muhalefet, yargı, medya hangi sorunu nasıl çözebilir?

Yargıtay Başkanı"nın sözlerine "İşte bu" dedim

Bugün Türkiye"de birçok sorun göz göze gelip samimi bir biçimde konuşamadığımız için çözülemiyor. Çözülemedikçe de öteleniyor ve kartopu gibi büyüyor. Bakın geçen hafta Yargıtay Başkanımız Hasan Gerçeker çok önemli bir Adli Açış Konuşması yaptı. Söyleyeceği her şeyi söyledi, ki ben önemli bir bölümüne kesinlikle katılmıyorum, fakat düşüncelerini o kadar güzel bir üslupla anlattı ki Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak şahsen çok etkilendim. Kendi kendime “İşte bu” dedim. Şimdi ben tüm farklı fikirlerime rağmen bu üsluptan dolayı oturup Hasan Bey"le her konuyu tartışabilirim. Yargıtay Başkanı"nın üslubu hukuk dünyasının dışındakilere de örnek olsun.

En büyük görev Cumhurbaşkanı"nın

Zaman zaman siyasi liderlerin ayaküstü iki dakikalığına bile olsa bir araya gelmeleri toplumda çok olumlu yankılanıyor, tansiyon düşüyor. Bunu sık sık yapmak niye bu kadar zor? Bu noktada Cumhurbaşkanımıza çok büyük görev düşüyor. Uyuşmazlıkların çözümü koordinasyonun sağlanması cumhurbaşkanlarının anayasal görevi. Nitekim cumhurbaşkanımızın bu konuda açık bir gayreti var, fakat onun davetine bile olumsuz yanıt verildiğini duyuyoruz. Tekrar ediyorum bu sorun terörden daha beter. Karşılıklı konuşmayı beceremeyenler hiçbir sorunu çözemez. Birbirimize kalplerimizin kapılarını açmadan, hiçbir açılımı gerçekleştiremeyiz. Toplum liderlerin oturup sorunları şeffaf bir biçimde tartışabildiğini görsün, varsın hiçbir sonuç alınmasın, inanın bu aşamada ondan bile vazgeçtim, yeter ki konuşmayı becerelim. Güneydoğu, Kıbrıs, Ermenistan gibi temel sorunları iktidarın tek başına çözmesi mümkün değil. Elbette bu noktada en büyük sorumluluk iktidarın. Fakat muhalefet ve sivil toplum örgütlerinin de diyaloğa açık olması lazım. Demokrasi sadece fikir hürriyeti değil aynı zamanda farklı fikirlerin ortak çözümler üretebildiği sistemin adıdır. Türkiye"de maalesef ortak çözüm üretebilecek mekanizmalar iyi işlemiyor. Bu da farklılıkların giderek ayrışmasına, önyargı, öfke ve nefretin büyümesine yol açıyor.

Yargı yanlı ya da yandaş olmaz

Devam etmekte olan davalarla ilgili kendimizi avukat-hâkim ya da savcı yerine koyarak konuşmamayı hepimizin öğrenmesi gerekiyor. Hiç kimse dışardan ben bu davanın avukatıyım ya da savcısıyım diyemez, dersek hukuk devletini işletemeyiz. O yargıcın, savcının, avukatın elinde neler olduğunu siz dışardan bilemezsiniz. Bırakalım davalar hukuk kuralları içinde mahkemelerde görülsün. Yargılamada en önemli mesele insan onurudur. Usule ve esasa ilişkin yanlışlar elbette eleştirilecek, ama bunun da bir yolu ve ölçüsü olmalı. Toplumdaki kutuplaşma maalesef yargıya da yansıtılıyor. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı en temel ilke. Hangi taraf olursa olsun yargı yanlı-yandaş olamaz. Olursa bu hepimizi çok tehlikeli yerlere götürür. Yargının tarafsızlığı ile ilgili maalesef toplumda olumsuz düşünceler hâkim olmaya başladı. Bununla çok yönlü mücadele etmemiz gerekiyor.

En büyük üzüntüm AİHM"ye giden davalar

Yargı Reformu Strateji Belgesi"ni gördüm, fakat henüz eylem belgesi elimize ulaşmadı. Anayasa Mahkemesi"nin yeniden yapılandırılması 2003"ten bu yana tartışılıyor. Biz o tarihte önerimizi yapmıştık, yasamanın ne yapmak istediğini gördükten sonra tekrar değerlendirme yaparız. Anayasa Mahkemesi"ne bireysel müracaatın yolunu mutlaka açmamız gerekiyor. Bundan korkmaya gerek yok. Bakın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"ne yapılan müracaatların sayısı 1900"ün üzerinde. Bunu üzülerek söylüyorum, neredeyse aleyhimize açılan davaların tamamında devlet olarak mahkûm olmuşuz. Kimi usulden, kimi esastan. Oysa Anayasa Mahkemesi"ne bireysel müracaatın yolunu açsak bu davaların birçoğunu AİHM"ye gitmeden burada çözeriz. Yargıtay"ın, Danıştay"ın tedirgin olmasına gerek yok, samimiyetle söylüyorum, burada amaç onların üstünde bir teftiş mekanizması kurmak değil, vatandaşlarımıza AHİM öncesi bir imkân sunmak. Yargıtay Başkanı Yüce Divan"ın Yargıtay"a bağlanması gerektiğini söyledi. Ben kurumsal milliyetçilik yapmam, bu konuları oturup konuşmaya hazırım, ülke için yararlı olacak en iyi mekanizmayı bulmak hepimizin görevi. / hürriyet