Kayseri eski Jandarma Komutanı Emekli Albay Cemal Temizöz ve eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına devam edildi.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince KCK davasının da görüldüğü özel salonda yapılan duruşmaya tutuklu sanıklar emekli Albay Cemal Temizöz, Kamil Atağ, Tamer Atağ, Fırat Altın, Hıdır Altuğ, Adem Yakin ve Kukel Atağ katıldı.

Sanık avukatları KCK davasını örnek göstererek, yargılamanın daha hızlı yapılması açısından, teknik araçlarla duruşmanın kayıt altına alınmasını talep etti. Mahkeme heyeti, yaptığı değerlendirme sonucu talebi kabul etti.

Duruşmanın sabahki bölümünde tanıklar Mehmet Nergiz, Abdulkerim Akbaş, Mehmet Efelti ve Mehmet Özdal dinlendi. Ramazan Uykur'un öldürülmesi olayıyla ilgili ifadesine başvurulan tanık Mehmet Nergiz, olayla ilgili bir bilgisinin olmadığını belirterek, "Benimle aynı isimde Cizre'de 3 kişi daha var. Söz konusu cinayetle ilgili bilgi sahibi değilim. Sanıklardan bazılarını tanırım. Çünkü ben de 1996 yılından bu yana koruculuk yaptım. 3 ay önce bu görevim sona erdi" dedi.

Diğer tanık Abdulkerim Akbaş da sanıklardan sadece Hıdır Altuğ'u tanımadığını diğerlerini tanıdığını anlattı. 1994 yılında İnci köyü muhtarı olduğu dönemde köydeki bir çobanın 2 ceset gördüğünü ve durumu kendisine bildirdiğini kaydeden Akbaş, "Ben de Jandarma Komutanı Cemal Temizöz'e durumu bildirdim. Köye, bir grup asker gönderildi. Cesetleri alıp götürdüler. Cesetlerin kime ait olduğunu bilmiyorum" diye konuştu.

"2 TOROS MARKA OTOMOBİL AĞABEYİMİ GÖTÜRDÜ"

Tanık Mehmet Efelti de öldürülen ağabeyi Abdullah Efelti ile ilgili beyanda bulundu. Ağabeyinin, pamuk ekmek için Cizre-Silopi arasında Salih Şık'tan bir arazi kiraladığını ancak dönemin jandarma komutanı Cemal Temizöz'ün buna karşı çıkarak, "Bu araziyi ekmeyeceksin. Yoksa zarar görürsün" dediğini ileri sürdü.

Yaşananları ağabeyi Abdullah ve yeğeni Mesut Efelti'nin kendisine anlattığını ifade eden tanık Efelti, şunları söyledi: "Ağabeyim, bunun üzerine Diyarbakır ve Mardin'deki sivil ve askeri yetkililere durumu anlattı. Onlar kendisine 'Tamam gidip tarlanı ekebilirsin' demişler. Cizre'ye döndü ancak köye bir süre gelmedi. Kavaközü Jandarma Bölük Komutanı ve Karakol Komutanı sürekli ağabeyimi sorup duruyorlardı. Ağabeyim bunun üzerine bölük komutanının yanına gitti.

Bölük komutanı ona 'yarın sana kahve içmeye geleceğiz' demiş. Ağabeyim köyde karakol komutanını beklerken 2 tane toros marka otomobil gelip ağabeyimi alıp götürmüş. Köyün girişinde nizamiye var. Köye girmek için mutlaka nizamiyeye uğramak gerekliydi. Aksi taktirde köye girilmezdi. Askerin haberi olmadan köye birinin girmesi mümkün değildi. Ağabeyimi götürenleri bölük komutanı ve karakol komutanı mutlaka biliyordur. Bir süre sonra ağabeyimin cesedi Silopi-Cizre karayolunda bulunan Katran Karakolu yakınlarındaki bir çukurda bulundu. Bu olaydan 3 gün önce araçla Silopi'den Cizre'ye giderken kimlik kontrolü yapan astsubay bana 'Abdullah Efelti'yi tanıyor musun?' diye sordu. Bende 'Benim ağabeyim olur. Ancak bir süredir kayıp' dedim. Ağabeyimin cesedini bulduktan sonra onu almaya giden babama, 'bu cesedi alırsan diğer oğlunda ölür' demişler. Ağabeyimin cesedini belediye mezarlığına gömdüler."

"TEK İSTEĞİ TOPRAĞI EKİP BİÇMEKTİ"

Tanığın beyanının ardından söz alan sanık Cemal Temizöz, tanık Efelti'ye 'O dönemde savcılıkta verdiğin ifadede olayla ilgili bilgi sahibi olmadığını söylemişsin. Bu çelişki neden? " diye sordu. Bunun üzerine tanık Efelti, "O dönemde bir insanın değeri yumurta kadar bile değildi. Kimi kime şikayet edelim. Korkumuzdan şikayetçi olamadık. Sen benim gözümün önünde bile ağabeyimi öldürseydin şikayetçi olamazdım. Eğer şikayetçi olsaydım babamı ve bizleri de alırdın. Ben niye başka birinin ismini vermiyorum da seni söylüyorum. Ağabeyim, bir gözü görmüyordu. Tek isteği o toprağı ekip biçmekti. 7 çocuğu yetim kaldı" dedi.

Sanık Temizöz'ün avukatı Hikmet İşler, tanığın beyanlarının görgüye dayalı olmadığını ifade ederek, kabul etmediklerini söyledi. Tanık Mehmet Özdal da Türkçe bilmediği için tercüman aracılığıyla beyanda bulundu. Özdal, sanıklardan Kamil, Kukel ve Tamer Atağ'ı tanıdığını diğer sanıkları tanımadığını belirtti.

Mustafa Aydın'ın öldürülmesi olayıyla ilgili bildiklerini anlatan tanık Özdal, 1994 yılında Bozalan köyünde Mustafa Aydın ve Arafat Aydın'ın ruhsatlı silahları olduğu gerekçesiyle askerler tarafından operasyona katılmalarının istenildiğini ileri sürdü.

Korucu olmayan Mustafa ve Arafat Aydın'ın silahlarıyla operasyona katılmak üzere Hisar Jandarma Tabur Komutanlığına gittiğini anlatan Özdal, şöyle dedi: "Birkaç gün sonra köyümüzün ileri gelenlerinden Abdulcabbar Özkan, beni ve Ramazan Aydın'ı çağırarak, 'Onlara biraz yemek götürün' dedi. Biz de atlara binip Hisar Jandarma Tabur Komutanlığına gittik. Karakolda, yaklaşık 20 metre ötemizde elleri bağlı bir şekilde yere uzatılan Mustafa Aydın'ı sopalarla dövdüklerini gördüm. Oradaki yetkili bizi görünce askerlere bağırarak uzaklaştırılmamızı istedi. Bizi uzaklaştırdılar. Birkaç gün sonra Arafat Aydın'ı gördüm. Bana, 'Bize Bedran, Tayfun ve Mehmet olarak bilinen 3 itirafçı işkence yaptı. Size bağıran kişi de Cemal Temizöz. Beni daha sonra bıraktılar' dedi. Bir süre sonra Mustafa'nın cesedi bulundu"

Yeniden mahkemeden söz hakkı isteyen sanık Temizöz, o tarihte ilk kez Cudi Dağı'nda terör örgütü PKK'ya yönelik büyük kapsamlı bir operasyon düzenlendiğini anlatarak, söz konusu Abdulcabbar Özkan'ın da korucubaşı olduğunu ve bizzat operasyona katıldığını söyledi. Temizöz, tanığın beyanlarının çelişkili olduğunu ve yönlendirildiğini ileri sürdü. Sanık Adem Yakin de tanığın beyanlarının hukuku bir değerinin bulunmadığını ifade etti. Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verildi.

İSTENEN CEZALAR

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 104 sayfalık iddianamede, sanıkların TCK'nın "adam öldürmek", "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak" ve "adam öldürmeye azmettirmek" suçlarından cezalandırılmaları isteniyor. Sanıklardan Cemal Temizöz'ün dokuz, Kamil Atağ'ın yedi, Tamer Atağ'ın iki, Adem Yakin'in yedi, Hıdır Altuğ'un üç, Fırat Altın'ın (Abdulhakim Güven) altı, Kukel Atağ'ın ise bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.

Sanık Temizöz'ün 1993'te Cizre'de "terörle mücadele ediliyor" görüntüsü altında "korucu, itirafçı ve uzman çavuşlardan bir grup oluşturduğu, grubun, süreç içerisinde asli görevinden ayrılarak, terör örgütü PKK'ya yardım ettiğinin değerlendirildiği ya da özel sebeplerden dolayı gözaltına aldıkları kişileri sorguladığı" ileri sürülen iddianamede, grubun sorgulanan bu kişilerden bir kısmını öldürdüğü öne sürülüyor.