Konuyla ilgili olarak açıklama yapan TEMA Vakfı Aydın İl Temsilcisi Mehmet Özdemir, zengin topraklar, ekosistem, canlı türleri ve biyolojik çeşitlilik arasında çok yakın ilişki olduğunu söyledi. Toprakların zengin ve sağlıklı olmasının insanların toprağı nasıl kullandığı ile doğru orantılı olduğuna dikkat çeken Özdemir, “Zengin ve üretken tarım topraklarının korunması, biyoçeşitliliğin korunmasıyla mümkün olacaktır. Toprak verimliliği, toprak biyoçeşitliliğine bağlıdır. Her türlü ihtiyacımızın karşılandığı doğal varlığımız toprağın oluşumu çok uzun bir süreçtir. 1 cm yüzey toprağının oluşması için 400 ile 1000 yıl gerekmektedir. Ne acıdır ki ülkemiz her yıl 500 milyon ton, her saniye 16 ton verimli tarım toprağını erozyonla kaybetmektedir. Erozyonla kayıp yetmezmiş gibi, tarım arazileri üzerine sanayi tesisleri kurulmakta, tarım ve ormanlık alanlar yapılaşmaya açılmakta, ormanlık alanlar tarlaya çevrilmekte, sulak alanlar kurutulmakta, makilik ve fundalıklar türlü gerekçelerle yok edilmektedir” dedi.
Yılda 12 milyon kişi su kıtlığı ve kirli içme suyu nedeniyle ölmekte olduğunun altını çizen Özdemir, “Büyük Menderes Nehrini kimyasal ve evsel atıklarla, jeotermalin bor başta olmak üzere ağır metallerle yüklü suları kirletmektedir. Jeotermal kuyularından yüksek ısıdaki suların ısıs enerjisi alındıktan sonra, çıkarıldığı noktaya R enjekte edilmezse, bu ağır metal yüklü sular, toprağa, araziye, Büyük Menderes Nehrine veriliyorsa, sulama suyu yoluyla tarım alanlarına ulaşması durumunda, ovada çok hızlı çölleşme ve çoraklaşma yaşanacak, tarım alanlarında ürün verim miktarı ve kalitesi düşecek, birçok meyve ağacı kuruyacak, Büyük Menderes çanağında yaşayan 1 milyon vatandaşın sağlığı ve beslenmesi tehlikeye girecektir. Jeotermal enerjiden, çevreye, toprağa ve doğaya zarar vermeden, denetim sistemini tavizsiz çalıştırarak gerekli tüm önlemleri alarak faydalanmak gerekir”