Bahçeşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şenay Yalçın,
Türkiye'de sınavın bir amaç haline gelmesi nedeniyle büyük sorunlar yaşandığını belirterek, sınavlar araç haline gelene kadar çözüm olmayacağını söyledi.
Aydın'ın Nazilli ilçesinde, Bahçeşehir Üniversitesi ve Uğur Dershaneleri'nin işbirliği ile düzenlenen "Değişen Üniversite Giriş Sistemi" konulu panel büyük ilgi gördü. Belediye Tiyatro Salonu'nda gerçekleştirilen panele Uğur Dershaneleri Genel Müdürü Kaya Aydın, Eğitim Öğretim Koordinatörü Alparslan Alemdar, Uğur Dershaneleri Nazilli Şube Kurucusu Ramazan Ererişkin, öğretmenler, öğrenciler ve veliler katıldı.
Panele konuşmacı olarak katılan Bahçeşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şenay Yalçın, Türkiye'de üniversitelileşme oranının Avrupa'nın 1970'li yıllarda sahip olduğu yüzde 12 oranında olduğunu belirterek, "Eğitim sosyologları böylesine düşük orandaki eğitimi 'seçkinci eğitim' olarak adlandırıyorlar. Her dönemde üniversite konusunda yeterli olan Amerika'yı ayrı ele alırsak, 1990'lara gelindiğinde Avrupa'da nüfusun yüzde 40'ı üniversite eğitimi alır hale geldi ve eğitim sosyologları bu yeni
durumu 'kitle eğitimi' olarak adlandırdı. Kitle eğitimi öylesine gelişim gösterdi ki 2000'lerden sonra 4 yıllık lisans programlarını ve 2 yıllık programları içine alan üniversite eğitiminde yüzde 70'i geçen ülkeler oldu. Ülkemizde üniversitelerimizdeki örgün eğitim göz önüne alınırsa bu alanda daha çok mesafe almamız gerektiğini görürüz. Ülkemizde yaklaşık 8 milyon üniversite mezunu bulunmakta ve bu sayının 2023'te 15 milyon olması hedeflenmektedir. Elbette böyle iddialı bir hedefe ulaşmak için şu anda
sayıları 35 bine yaklaşan öğretim üye sayısının da 2023'te bugünkü artış hızı ile 70 bine ulaşması söz konusu olacaktır. Ancak yapılan planlamalarda bu sayı 90 bin olarak tespit edilmiştir. Oysa çok gibi görülen bu sayının Avrupa Birliği'nin en düşük ortalamaları göz önüne alındığında 150 bin olması gerekmektedir. Bir başka deyişle öğretim üyesi açığını kapatmak için yurt içinde ve dışında deyim yerinde ise çok ciddi bir seferberlik ilan etmemiz kaçınılmaz olacaktır" dedi.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin 20. yüzyılın son çeyreğinde baş döndürücü hıza ulaşan "bilgiye dayalı küresel ekonomik yarış"ta geride kalmamak için her alanda olduğu gibi yükseköğretim alanında da sistemlerini yeniden yapılandırmaya gittiklerini ifade eden Yalçın, "Yükseköğretim ve araştırma alanlarında giderek rekabet gücünü kaybeden Avrupa, 2010 yılına kadar dinamik ve etkin bir bilgi toplumu ve ekonomiyi oluşturmayı hedeflemiş, ilk ciddi adımlarını da Lizbon (1997) ve Bologna (1999) süreçlerini
başlatarak atmıştır. Avrupa ülkeleri, Türkiye'nin de dahil olduğu bu iki önemli sürecin sunmuş olduğu ortak anlayış, ilke ve yaklaşımlar çerçevesinde yükseköğretim sistemlerini yeniden gözden geçirmekte ve yeniden yapılandırmaktadır. Her iki süreç de yükseköğretimin ulusal ve uluslararası boyutta karşılaştırılabilirlik ve şeffaflığın sağlanmasında, öğrencilerin ve mezunların hareketliliğinin kolaylaştırılmasında, yükseköğretimin yeniden yapılandırılmasında, kalite düzeylerinin geliştirilmesinde önemli ve
değerli araçlar sunmaktadır. Bu kapsamda her iki sürecin de önemli çalışma ve eylem konularından biri, aynı hedef doğrultusunda ancak farklı yaklaşımlarla geliştirilen 'Avrupa Yeterlikler Çerçeveleri' ve bu çerçeveler ile ilişkilendirilmiş 'Ulusal Yeterlikler Çerçeveleri'dir" diye konuştu.
Yalçın, en önemli sermayenin insan olduğunu vurgulayarak, sınavın bir amaç değil araç olduğunu kaydetti. Türkiye'de sınavın bir amaç haline gelmesi nedeniyle büyük sorunlar yaşandığını ifade eden Yalçın, sınavların araç olana kadar çözüm olmayacağını savundu.
Uğur Dershaneleri ÖSS Koordinatörü Turgay Polat ise, eğitimin bir sonuç değil süreç olduğunu, eğitimin sadece devletin işi olmadığını ifade etti. Ancak bu şekilde GSMH'nin artacağını dile getiren Polat, panelde 2010 yılında uygulamaya geçecek olan yeni ÖSS hakkında bilgi verdi.