AYDINPOST HABER MERKEZİ-TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Aydın Başkanı Kazım Zeyrek, 17 Ağustos depreminin yıldönümünde basın açıklaması yayınladı.
Başkan Zeyrek açıklamasında, 17 Ağustos depreminden bahsederken “Büyük depremin üzerinden yıllar geçti” yorumunda bulundu.
Zeyrek, “On bir yılda yaşanan felaketin sebeplerine ve önlemlerine ilişkin; çok şey söylendi, birçok yazı yazıldı, mesajlar verildi, bilimsel çalışmalar, uzman toplantıları, araştırmalar yapıldı, sonuçlar, veriler, öneriler yetkili mercilere iletildi, toplumsal bilincin artması için mücadele edildi. TMMOB bileşenleri olarak, bizler için deprem ve diğer afetler hep yaşam alanımızın, meslek alanımızın, araştırmalarımızın içinde oldu. Afetler üzerine yapılan tüm çalışmalar basın yayın araçları ile kamuoyuna sunuldu, ilgili makamlara iletildi, diğer disiplinlerce yapılan çalışmalara katkı verildi” dedi.
Başkan Kazım Zeyrek, “Yine bir 17 Ağustos tarihindeyiz ve geriye baktığımızda; bizler gibi birçok bilim insanının, üniversitenin ve birçok sivil örgütün afetlere hazır olma konusunda ciddi mücadelesini görmekteyiz. Ancak, benzer çalışmalar ve hatta yasal düzenlemeler yapan yetki sahibi makamlara rağmen, afet konusunda sağlıklı ve güvenli kentleşmeyi sağlayabilecek somut bir çözüme, henüz ulaşılamamıştır. Aradan on bir yıl geçmiş olmasına rağmen ülkemizde hala iyi işleyen bir afet yönetim sistemi kurulamamış, yerleşme ve yapılaşmaların etkin denetimi sağlanamamış ve deprem zararlarının azaltılması konusunda bir devlet politikası oluşturulamamıştır. On bir yıllık süreçte; kentsel planlamadan tek yapı boyutuna kadar, yasal yeniliklere gereksinim varken, yetki sahiplerinin duruma parçacıl bakışları ile ancak kısmi düzenlemeler yapılabilmiştir. Bütünsellikten uzak, parça çözümlerin zamanla değişeceği, esneyeceği ve yaşamımıza katkı veremeyeceği ortadadır. Sürekli değişen deprem yönetmelikleri, sürekli değişen plan kararları, sürekli değişen imar kararları, yapı denetiminin devamlı içerik değiştirmesi, denetim sisteminin ülke geneline yaygınlaşmaması, birbiriyle ilişkilendirilmeyen karmaşa yaratan, ayrı ayrı yapılan yasal düzenlemeler gibi yaşadığımız bu gerçekler, yapı sürecine parçacıl bakan ve insan merkezli olmayan yaklaşımların göstergesidir” diye konuştu.
HAREKETE GEÇİRİLMESİ GEREKEN NOKTALARI SIRALADI
Zeyrek açıklamasında ayrıca, “Doğal afetlerin yol açtığı, doğrudan ekonomik kayıpların, en iyimser tahminle, her yıl GSMH"nın %1"i düzeyinde olmasına rağmen, sürdürülebilir bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi için, doğal afet zararlarının mutlaka azaltılması gerektiği gerçeği, planlı dönemde kavranamamış ve kalkınma planları ile afet yönetimi arasında gerekli bağlantılar kurulamamıştır. Bu anlayışın doğal sonucu olarak da, afet zararlarının azaltılmasında en akılcı yol olan, her ölçekteki planlama çalışmaları sırasında, doğal afet zararlarını azaltmaya yönelik planlama önlem ve faaliyetleri ihmal edilmiştir. Bu nedenlerle tekrar söylüyoruz; yaşam alanlarımız hala afetler bakımından risk altındadır. Evrensel bir hak olan, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkımız ihmal edilmektedir. Planlama kararlarından başlayan, tasarım-uygulama-denetim ve kullanım süreçlerinden oluşan, yapı üretim sürecine ilişkin bütünsel bir sistemimizin hala bulunmaması, bizleri bu evrensel haktan mahrum etmektedir. Büyüyen, değişen ve nüfusu hızla artan kentlerimizde; afetlerden etkilenme riski büyüyerek devam etmekte iken, hızla harekete geçilmesi gereken noktaları tekrar ediyoruz:
1. İmar Kanunu, tek yapı ölçeğinden çıkarılmalı, bütünsel bir yaklaşımla, şehircilik ve planlama ilkelerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
2. Afet tehlike ve etki alanı haritaları yapılarak, her ölçekteki planlamanın ana girdisi haline getirilmelidir.
3. Yapı denetim sistemine ilişkin sorunlar giderilmelidir. Yapı denetim sistemi, yapı üretim sürecinin bütününü denetleyecek bir bakışla ele alınmalıdır.
4. Yapı denetiminde bütünselliği sağlamak için; mali denetim yani sigorta sistemi ve planlama süreçleri birlikte düşünülerek, yasal düzenleme yapılmalıdır.
5. Birçok güvenlik etkeninin göz önüne alındığı, yapı kalite güvence sistemi oluşturulmalıdır. Yapı kalitesi, standart malzeme kullanımını, malzeme ve işçilik kalitesini artırmak amacıyla, "Kalite Güvence Sistemi" geliştirilmelidir
6. İmar sorunları için uzmanlaşma öngörülmeli ve "İmar İhtisas Mahkemeleri" oluşturulmalıdır.
7. Bilirkişilik sistemi yeniden düzenlenmeli, ihtisaslaşma sağlanmalıdır.
8. Afet riski ve sorumluluğunun ile sorumlulukların tanımlanması; kent planlamasının ve yapım sistemi sürecinin önemli ve ilk parçasını oluşturmalıdır.
9. Yapı üretim sürecindeki tüm meslekler, bilimsel olarak yeniden tüm yetki ve sorumlulukları ile tanımlanmalıdır.
10. TUS ve Yapı Denetim Sorumluğu, yasal olarak eşitlenmeli ve uzmanlık ayırımı ilkesine göre yeniden tanımlanmalı, yapıdaki denetim sorumluluğu süresi, mimar-mühendis ve firma bağlamında netlik kazanmalıdır.
11. Cezalar kusur oranında belirlenmeli ve diğer yapı sürecindeki aktörler gibi, kusur oranı alan kamu yöneticilerinin de cezalarının uygulanması sağlanmalıdır.
12. Zorunlu Yapı Sigortası ve Mesleki Sorumluluk Sigortası uygulaması başlamalıdır.
"KATKI VERMEYE HER ZAMAN HAZIRIZ"
TMMOB İnşaat Mühendisleri Aydın Şube Başkanı Kazım Zeyrek, son olarak, “1999 afetinden sonra yaşadığımız yaşamsal sonuçlara baktığımızda; doğal veya teknolojik olaylar olarak görünen afetler için, yeni bir tanımlama yapmak gerekmektedir. Afet; insanın doğayı esas almayan yapılaşmaları ve bu yapılaşmalarla ilgili yanlış uygulama ya da kullanım kusurları sonucu ortaya çıkan olumsuzluklardır. Depremlerin afete dönüşmemesi için; bilime, bilim insanlarına ve sivil toplum kuruluşlarına kulak vermek, önem vermek, eğitim, planlama ve denetim çalışmalarında görev almalarını sağlamak, disiplinler arası birliktelikte toplumsal bilinçlendirme kampanyaları ve etkinlikleri başlatmak gerekli ve zorunludur. TMMOB İnşaat Mühendisleri Aydın Şube Yönetim Kurulu olarak, konu ile ilgili yapılacak çalışmaların tümüne, bilimin ışığı, mühendislik, mimarlık bilgi, kural ve ahlakı ile katkı vermeye devam edeceğimizi yeniden hatırlatırız. Ülkemizde doğal olarak yine yaşanacak olan depremlerde, can ve mal kaybetmeden yaşamanın yolunun, eğitimli ve bilimsel esasları benimseyen, denetim ve kontrol yapabilen bir toplumsal yapıdan geçtiğini artık herkesin anlamış olmasını umuyor, yaşadığımız depremlerde yaşamını kaybeden vatandaşlarımızı saygıyla anıyor, depremzede yakınlarına ve tüm ulusumuza bir kez daha başsağlığı diliyoruz” şeklinde konuştu.