Aydın’da malum geçtiğimiz günlerde (09.11.2017) Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanı Faruk Özlü’nün katılımıyla ADÜ bünyesinde Teknokent adı altında bir “barakakent” açılışı yapıldı.

Teknokent nedir, ne işe yarar kısaca özetleyelim.

Teknokentler teknolojik bilgi üreten, verimliliği artıran, teknolojik bilgiyi ticarileştiren, teknoloji yoğun girişimciliği destekleyen kurumlardır.

Bunun yanında girişimcilere yatırım imkânları sağlamada, araştırmacı ve vasıflı insanlara istihdam sağlamada, teknoloji transferinde, yabancı girişimcileri teşvikte yardımcı kuruluşlardır.

Her ne kadar üniversiteler bünyesinde kurulsa da teknokentler ayrı yönetmeliği ve paydaşları olan bağımsız şirket konumundadır.

Ticari şirketler, TOBB’a bağlı odalar, yerel yönetimler, bankalar, yerli ve yabancı hukuk tüzel kişilikleri, Ar-Ge ile uğraşan dernek, kooperatif, vakıflar ve ihracatçı birlikleri teknokentlere ortak olabilirler.

Buraya kadar sözünü ettiğimiz tanıma ADÜ Teknokent pek uymuyor.

Birinci neden sadece Türkiye’de bir eşi benzeri olmayan bir icat olan “barakakent” değildir. Onun da öncesinde kuruluşundaki ve yönetim teşkilindeki yanlışlıktır.

Tamamı Adnan Menderes Üniversitesi’ne ait 2 milyon TL sermaye ile kurulan Teknokentin üniversite dışında ne bir şirket ne bir oda ne de başka bir tüzel kişilik ortağı vardır.

3 yıl görev yapacak 7 üyeden oluşan yönetici kadronun da hepsi ADÜ personelidir.

1-Cavit Bircan,2-Halil Şimşek,3-Mustafa Aslan,4-Hüseyin Aslan,5-Mustafa Ali Sarılı 6-Recai Tunca 7-Törün Özer….(30 Haziran 2016 Tarih ve 9108 say. Tic.Sic. Gaz.)

Eğer başlangıçta “az olsun, benim olsun” mantığını çağrıştıracak bir girişimle işe başlarsanız o kuruma iştirakçi bulmakta zorlanmakla kalmaz millete mal etmekte de güçlük çekersiniz.

Bizim insanımız geçmişte bu tür kuruluşların sahtelerinden çok çektiği için üye olacağı ya da hizmet satın alacağı kuruluşun temsilcilerinin kimler olduğuna yönetiminde kimlerin bulunduğuna bakar.

Kuruluş aşamasında dışlandığı, yönetiminde söz sahibi olmadığı ne bir şirkete ne de bir ticari amaç güden kuruma güvenir.

Sonuçta kâğıt üzerinde bir teknokentiniz olur ama fiiliyatta ne maksat hâsıl olur ne de o kurumu geleceğe taşıyabilirsiniz. Kaybeden de bölge ekonomisi olur.

Acil hallerde, genelin menfaatini ilgilendiren konularda bazen “göç yolda düzülür” mantalitesi gerekli olabilir ancak bu kuruluşu kadük hale getirecek hiçbir altyapısı bulunmayan sözü edilen teknokent gibi kuruluşlar için geçerli değildir. 

Bilinen bir sözdür… Nasıl başlarsa öyle gider… Eğer gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz sil baştan yapmadığınız sürece o çarpıklığı gideremezsiniz.

Peki, nedir yanlış iliklenen düğme?

Bölgemizdeki üç il Muğla, Manisa ve Balıkesir Teknokentlerinin kuruluşuna ve yönetim teşkiline bakmak soruyu yanıtlamak için yeterli olur sanırım.

52 iştirakçi 10 milyon sermeyeli Muğla Teknokent’in kurucuları başta Sıtkı Koçman Üniversitesi, Muğla büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri, il ve ilçe ticaret ve sanayi odaları ve özel şirketlerdir.

11üyeli yönetim kurulunda bir üye Sıtkı Koçman Üniversitesinden diğer on üye üniversite dışında kalan iştirakçilerdendir.(20 Aralık 2016 tarih 9223say.Tic.Sic. Gaz)

2 milyon 250 bin TL sermayeli Balıkesir Teknokenti’nin iştirakçileri de Büyükşehir Belediyesi, Balıkesir Sanayi ve Ticaret Odaları, Balıkesir Ticaret Borsası, Burhaniye Ticaret Odası, Bandırma Organize Sanayi Bölgesi ve Ticaret Borsası’dır.

5 Üyeli yönetim kurulunda da Muğla’da olduğu gibi Balıkesir Üniversitesi bir üyeyle temsil edilmektedir.(16 Eylül 2015 tarih 8907 say.Tic.Sic. Gaz.)

4 milyon sermayeli Manisa Teknokent’in kurucuları Celal Bayar Üniversitesi ile birlikte Manisa Ticaret ve Sanayi Odaları ve başta Keskinoğlu özel şirketlerdir.

9 Üyeli yönetim kurulunda ise iki üye Celal Bayar Üniversitesi’nden diğer yedisi de iştirakçilerdendir.(10 Ekim 2013 Tarih ve 8423.say. Tic.Sic. Gaz)

Görüldüğü üzere üniversitelerin teknokentlerdeki görevi sadece aracılıktır yönetimdeki payı ise eşitler arasında birincidir.

Başka yerlerde bırakın yönetimin tamamının üniversiteden olmasını iş dünyası, üniversite dengesinin bozulması dahi tartışmanın fitilini ateşlemeye yetecek bir nedendir.

Buna en iyi örnek Denizli Pamukkale Teknokentte yaşanan olaydır.

Rektörün yönetimden habersiz genel müdür değiştirmesi ve yönetimde dengeyle oynama girişimi sanayicilerin istifaları ile sonuçlanmıştır. (Dünya,26.07.2017)

Şimdi sormak lazım.

Aydın’ın gerek yerel yönetimler gerek STK gerekse özel şirket ölçeğinde Muğla, Balıkesir ve Manisa’dan eksiği nedir ki, Teknokent’e ADÜ dışında ortak bulunamadı?

Hani nerede Aydın Ticaret Odası, nerede Ticaret Borsası, nerede Sanayi Odası, nerede Nazilli, Söke, Didim ve Söke Ticaret Odaları, nerede Büyükşehir Belediyesi?

Alpler Pulluk, Sur Kapı, Kaltun Madencilik, Ok Kardeşler, Polatlar Makine gibi güzide işletmeler niye iştirakçi olmadılar?

Teklif mi yapılmadı?

Yoksa havuza başkası ortak olmasın mı, istendi?

Yazık… Hem de üç kere…

BİR: Aydınlıların aklının bu kadar küçümsenmesine,

İKİ: Bölge kalkınmasında lokomotif görevi görecek bir kuruluşun şahsi çıkarlara alet edilerek ölü doğmasına…

ÜÇ: Bazılarının teldeki cambaza çanak tutmasına...

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA