Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları, krizle mücadeleyi yeni önlemlerle desteklemek amacıyla bir kez daha Brüksel’de bir araya geldi. Krizin vardığı ve domino etkisinin çok daha yakından hissedildiği nokta somut ve kararlı adımlar atılmasını gerektirse de üye ülkeler arasındaki görüş ayrılıklarının derinliği AB’nin işini zorlaştırıyor. “Bir kokpitte 27 pilot” izlenimi veren AB ülkeleri açısından Almanya ile Fransa arasındaki “kemer sıkma-büyüme” çekişmesi de giderek “tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan” denklemine benzemeye başladı.

120 milyar eurolu pakette anlaştılar

Her ne kadar sorun sadece Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande arasındaki çekişme gibi görünse de üyeler arasındaki farklılıklar, önlem alınmaması halinde krizin ekonomi temelli olmaktan çıkıp siyasi ve hatta stratejik bir boyut alma riskinin bulunduğuna işaret ediyor. Merkel’in “Kriz konusunda çabuk çözüm” yok mesajına, Hollande daha zirveye gelir gelmez, “Piyasalarda en fazla sorun yaşayan ülkeleri desteklemek amacıyla çok çabuk çözümler bulmaya geldim” dedi. Fransa, Almanya, İspanya ve İtalya’nın önceden üzerinde anlaştığı büyüme paketi üzerinde en çabuk anlaşılan konuyu oluşturdu. Hollande’ın, “Bir an önce harcanmasını istiyoruz” dediği paketin 120 milyar euro olması konusunda uzlaşıldı. Paket büyüme ve istihdam alanında kullanılacak.

Merkel, krizin pençesindeki Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın liderleriyle

derin bir sohbete girdi.

İtalya’nın kaderi zirveye bağlı

İtalya ve İspanya’yı kısa vadede rahatlatacak adımları masaya yatıran liderler bu alanda da sorunlarla karşı karşıya. Üzerindeki baskı giderek artan İtalya Başbakanı Mario Monti, borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi için Avrupa Mali İstikrar Fonu‘nun (EFSF) doğrudan devreye sokulması için bastırdı. Bu talebin çarptığı duvarın adı da yine Merkel. Almanya borçlara yönelik her türlü müdahalenin çok sıkı şartlara bağlanmasını istiyor. İtalya’nın siyasi bir krize yelken açıp açmayacağını zirveden çıkan sonuçların Roma’da tatmin edici bulunma düzeyi belirleyecek. İspanya da Fransa’ya tam destek vererek zirveden kısa vadede etki yaratacak somut sonuçlar çıkması için uğraşan ülkeler arasında yer aldı.

İngiltere’nin bazı garantiler talep ettiği “bankalar birliği”, Almanya’nın karşı çıktığı Fransa, İspanya ve İtalya’nın ise ısrarla istediği EFSF’in doğrudan müdahalesi, Almanya ve Avusturya’nın destek verip İtalya ve Fransa’nın sıcak bakmadığı “bütçesel birlik”, Fransa ve İtalya’nın ısrarla istediği ancak Almanya’nın frenlediği ortak tahviller (Eurobonds) ve meşhur “büyüme-kemer sıkma”, Almanya-İtalya maçının gölgesinde geçen zirvede liderler tarafından masaya yatırılan ana konuları oluşturdu.

Plan Avrupa Birleşik Devletleri mi?

Almanya Başbakanı Angela Merkel euro’yu kurtarmanın yolunun ‘siyasi birlik’ten geçtiğini düşünüyor. Merkel planlarını açıkça anlatmasa da bakanlarının açıklamaları Almanya’nın aklında Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) benzer federal bir sistem, ortak bir başkan ve birleşik bir Avrupa ordusunun olduğunu ortaya koyuyor.

Merkel’in Maliye Bakanı Wolfgang Schauble Avrupa Komisyonu Başkanı’nın doğrudan halk tarafından seçilmesi gerektiğini ve ulusal hükümetlerin üzerinde bir Avrupa Maliye Bakanı’nın yer alması gerektiğini dile getiriyor.

Alman Savunma Bakanı Guido Westerwell ise Avrupa devletlerinin askeri kuvvetlerinin entegre edilmesiyle ‘ortak ordu’ oluşturulması gerektiğini söylüyor. Brüksel’deki zirvede böyle bir sistemin ilk adımının da tartışılması bekleniyor. Bu yıl kurulması planlanan bölgesel banka denetim kurulu da ulusal hükümetlerin otorite alanlarının kısıtlanması anlamına geliyor.

Milliyet