Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı, onbinlerin buluştuğu Prof. Saylan"ın cenazesine katılmadı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı"nın "kavuşturmaya yer olmadığı"kararına karşın Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz"ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül"e yargı yolunu açma girişimi tartışma yarattı. Çoğunluk, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi"nin Cumhuşbaşkanı Gül"ü "Kayıp Trilyon"davasında yargılamayı kararlaştırmasını aşırı ve hatalı buldu. Bazı hukukçulara göre de mahkemenin kararını yerinde buldu. İşte görüşler şöyle
Tamamen politik karar
- Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok: Cumhurbaşkanı Anayasa"ya göre "vatana ihanet"dışında başka hiçbir iddia ile yargılanamaz. Cumhurbaşkanı geçmişteki eylemleri nedeniyle cezai takibata uğratılamaz. Kaldı ki Cumhurbaşkanı sıfatının öncesinde milletvekili sıfatı da var. Oradaki dokunulmazlığı sözkonusu. Oradaki dokunulmazlığı neticesinde bu makama seçildi. Bu karar tamamen devletin tepe noktasındaki Cumhurbaşkanlığı makamını yıpratmak için verilen bir karardır. Anayasa"da boşluk arama çalışmalarını hukuki, politik buluyorum. Devletin en üst makamını rencide edecek bir karar alınamaz, alınmamalı.
Mantıken kabul edilemez


Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun: Anayasa"da Cumhurbaşkanı"nın kişisel suçları hakkında açık bir hüküm yok. 1924 Anayasası"nda cumhurbaşkanının kişisel suçlarından dolayı milletevekili dokunulmazlığı hükümlerine tabi olacağına dair açık bir hüküm vardı. 1961 ve 1982 Anayasaları"nda böyle bir hükme yer verilmemiş olması günümüzdeki tartışmayı yaratmaktadır. Ancak Anayasa amaçsal olarak yorumlandığında milletvekillerine ve dışardan atanan bakanlara tanınmış olan dokunulmazlığın devletin en yüksek makamını işgal eden Cumhurbaşkanı"ndan esirgenmiş olabileceğini kabule mantıken imkan yoktur. Ayrıca 1982 Anayasası"nın geçici maddesi konseyin Kenan Evren hariç, 4 üyesini "Cumhurbaşkanlığı Konseyi" olarak tanımlamış ve onlara da milletvekili okunulmazlığını vermiştir. Konseyin 4 üyesi dokunulmazlığa sahip olacak fakat konsey başkanı Evren"in sahip olmayacağı yolunda bir mantık herhalde kabul edilemez. Burada bence Anayasa"da açık hükmün olmayışı bir ihmal sonucudur. Bu sorunu aşmanın kesin yolu bir Anayasa değişikliğidir.

Hukuki bir temeli yok

- Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Kayar: Anayasa"nın 105. maddesine göre, Cumhurbaşkanı sadece "vatana ihanetten" suçlanabilir. Bunun dışında Cumhurbaşkanı sıfatını taşıdığı sürece yargılanamaz. Anayasa, adi suç işlemeyeceğini var sayarak, dokunulmazlığın ötesinde devletin başı olarak Cumhurbaşkanı"na adeta kusursuzluk izafe etmiştir. Bu durum karşısında Cumhurbaşkanı"nın dokunulmazlığının bulunmadığını ve yargılanabileceğini kabul etmenin hukuki temeli yoktur.

Sade vatandaştan farksız

- Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu: Cumhurbaşkanı"nın kişisel suçlarından sorumlu olduğuna ilişkin Anayasa"da herhangi bir hüküm yok. Hiçbir ülke, yargı önünde aklanmadan, mahkûmiyeti halinde milletvekili seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran zimmet, rüşvet, sahtecilik vs. gibi suçlarla itham edilenlerin cumhurbaşkanlığına seçileceğini tahmin etmediği için anayasalarına bu yolda bir düzenleme getirmemiştir. İster görevi sırasında suç işleyen cumhurbaşkanları olsun, isterse milletvekiliyken suç işlediği iddia olunan ve milletvekili dokunulmazlığından yararlanan, cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle dokunulmazlığı sona eren cumhurbaşkanları olsun, bu hallerde haklarında sade bir vatandaş gibi işlem yapılması gerekir.