Tarih Günü Geldiğinde Her Haddini Aşandan Hesabını Sorar

Abone Ol

Gerek iktidarın gerek maddi imkânların sağladığı güç insanların en büyük sınavı olmuştur. O gücü kullanırken sınırı aşanlara tarih günü geldiğinde mutlaka haddini bildirir.

Eskilerin deyimiyle “mahkeme kadıya mülk değildir,” elbet günü gelecek koltukta oturanlar yerlerini yenilere bırakacaklardır, dünya kurulalıdan beridir devran böyle dönegelmiştir.

Her dönem, her iktidar da kendinden sonra gelecek nesillere yönlerini tayinde pusulalık yapacak bir bilgi birikimi bırakır ve hayat böyle devam eder, gider.

Bu anlamda tarih insanoğlunun ortak mirasıdır. İster bürokrat ister politikacı bir yöneticinin başarısının yarısı karakterine bağlı ise diğer yarısı da tarihi ve tarih felsefesini bilmesi ile mümkündür.

Konuya ilişkin yakınlarda vefat eden(8 Eylül) eski bakanlardan Dr.Agah Oktay Güner:

Tarih bilmeyen politikacının bu memlekete ancak zarar vereceğini söylerdi. Bilmeyen söyleneni de anlayamaz. Dökme suyla değirmenin dönmeyeceği yer devlet idaresidir.

Devlet yönetmeye talip olan bazı temel konuları bilecek ki, danıştıklarını anlayabilsin ve değerlendirebilsin,” der.(Yağmur Tunalı, Karar,09.08.2025)

Ancak insanoğlunun aklı nisyan ile malul olmakla yani unutma hastalığı bulunmakla tarihe karşı nankörlüğü vardır,iyiler unutulur, akılda kalanlar ve kuşaktan kuşağa aktarılanlar ve yeri geldiğinde aleyhine kullanılanlar olumsuz olaylardır. Konuya ilişkin Siyasi Tarih bizlere eşsiz örnekler sunar.

Atatürk’ün vefatı üzerine Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü CHP karşıtı siyasi rakiplerine olumsuz olaylarla kendisinden söz ettiren en şanssız devlet adamıydı, dense yeridir..

İlk şanssızlığı Cumhurbaşkanı seçildiğinde Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin duyuluyor, olmasıydı.

Ve Türkiye’nin de savaşa girme ihtimaline hazırlıklı olmak amacıyla çıkarılan yasayla Varlık Vergisi, büyük ve küçük baş hayvanlardan alınacak Ağnam Vergisi, ekmeğin ve bazı temel gıda maddelerinin karneye bağlanması gibi halkın canını acıtacak bir dizi vergi konmuştu..

İsmet İnönü’nün diploması becerisiyle Türkiye savaşa girmemişti ama ne zaman tek parti İnönü dönemi dense hatırlanacak olan ya Varlık Vergisi ya da ekmeğin karneye bağlanması oldu.

İsmet İnönü dönemine ilişkin ikinci olumsuz örnek ise çok partili dönemin ilk seçimi olan. 21 Temmuz 1946’da yapılan halkın “açık oy gizli tasnif” tanımını uygun gördüğü genel seçimlerdir.

1946 seçimlerinde yaşanan şaibelerin tekrarlanmaması için CHP ve Demokrat Parti aralarında anlaşarak 14 Mayıs 1950 seçimleri öncesi Yüksek Seçim Kurulu ve Siyasi Partiler Yasasını çıkarmışlardı.

Ona rağmen İsmet İnönü hileli1946 seçimleriyle ancak 1967 yılında bir CHP toplantısında yüzleşebilmişti.” Bir talihsizliktir... Demokratik rejime girmek kararı aldığımız zaman bazı zekâlar, ehemmiyetli ölçüde bu seçim mekanizmasına ne ölçüde hile karışabilir, bunu keşfetmeye gayret sarf etmişlerdir.

Biz 1946 seçimlerinde İstanbul’daki marifet yüzünden zedelendik. Bütün Ülke lekelendi,” diyecektir ve faturayı Recep Peker ve Cevdet Kerim’e kesecektir.

İnönü’de olduğu gibi tarihin hükmü sizin peşinizi bırakmaz, ta ki, onunla yüzleşinceye kadar, onun içindir ki, iyi bir devlet adamlığında tarih bilgisi ve şuuru şartı aranıyor.

14 Mayıs 1950 seçimlerinin bir nedeni halkın tek partiden yılgınlığı ise ikinci nedeni de 1946 seçimlerinde milli iradeye yapılan sandık hilelerine halkın oylarıyla verdiği yanıttır.

Bunlar 1946 seçimlerinden alınacak olan derslerdir. Ancak insanoğlu, hırslarına mağlup olmaya, gücün şehvetine kapılmaya meyillidir. Kısaca egosuna yenik düşebilir.

Ama ne var ki,1950 seçimlerinin galibi DP Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes’i de güç zehirlenmesinin bir sonucu itidalini kaybetti ve iktidar hırsıyla muhalefete ve basına savaş açtı.

Millet Partisi Lideri ve Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı’na olan öfkesi nedeniyle Kırşehir’i ilçe yaptı. CHP’ye karşı Vatan Cephesi’ni ve Tahkikat Komisyonu’nu kurdu.

(Vatan Cephesi, DP İktidarı döneminde Başbakan Adnan Menderes Tarafından Ekim 1958’de kurulan ve il,ilçe teşkilatları, kadın ve gençlik kollarının birleşmesi sonucu meydana gelen siyasi oluşum.Bu oluşuma katılanların isimleri radyodan okunuyordu

Tahkikat Komisyonu ise DP tarafından 15 DPli üyenin yer aldığı Nisan 1960 tarihinde kurulan basının ve Ülke’deki bütün yıkıcı grupları çevresinde topladığı halkı,orduyu iktidara karşı ayaklanmaya kışkırttığı öne sürülen CHP’nin faaliyetlerini araştırmak üzere kurulan oluşumdu.(Vikipedia)

Adnan Menderes hatalarıyla yüzleşmede İsmet İnönü kadar şanslı değildi ve onun idamı tarihe bir kara leke olarak geçti.

İnsanların konjonktürün cazibesine kapıldıkları 27 Mayıs İhtilalınde de görüldü.. DP karşıtı bazı hukukçu profesörler 27 Mayıs İhtilalının şehvetine kapılarak DP’lilerden intikam almak için geçmiş eylemleri de kapsayacak kanun teklifine Prof.Dr.Tahit Taner’den destek vermesini isterler.

O bu teklifi “ben tarihin hükmünden korkarım” diyerek imzalamayı reddeder.

Halkın seçtiği hükümete ve parlamenter sisteme karşı askerlerin yaptığı12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren ve kuvvet komutanları yargılandı ve Cumhurbaşkanı sıfatı da olan Kenan Evren vefat edince devlet töreni yapılmadı..

Yine Refah Partisi Lideri ve Başbakan Necmettin Erbakan’a karşı askerler tarafından 28 Şubat 1997 Postmodern Darbesini yapanlar bin yıl sürecek demişlerdi, üç, beş yıl sürmedi hak ile yeksan oldu ve sorumluları yargılandı ve çoğu hapis ceza aldı..

Muhtemelen AK Parti dönemi de, halkın hafızasında yargının siyasete müdahale ettiği bir dönem olarak yer alacak ve tarihe de öyle geçecek.

Demem o ki, gerek iktidarın gerek maddi imkânların sağladığı güç insanların en büyük sınavı olmuştur. O gücü kullanırken sınırı aşanlara tarih günü geldiğinde mutlaka haddini bildirir.

{ "vars": { "account": "UA-18838004-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }