Son birkaç yazıdır üzerinde durduğumuz konu komşuları İzmir, Denizli, Manisa ve Muğla’nın iller arası gelişmişlik sıralamasındaki yerlerini, o çapta bir değişiklik olmadan, korurken Aydın’ın 2004’deki 25. sıradan 2018’de 40. sıraya gerilemesiydi.

Hatırlanacağı üzere konunun siyaset kurumunu ilgilendiren yönüne değindiğimiz geçen yazıda iki soru sormuştuk:

1-Siyasetçilerin asli görevi seçmenlerin istekleri doğrultusunda hareket etmek midir?

2-Siyasetçilerin görevi seçim bölgelerinin kalkınmasını da kapsamakta mıdır, eğer varsa böyle bir görevi onu nasıl, kimlerle yerine getirecektir?

Sorulardan ilkini geçen yazıda(11 Ocak) yanıtlamış ikincisini bu yazıya bırakmıştık.

Ve sonunda demiştik ki:

“1990’larda başlayan küresel ölçekteki değişim ve dönüşümü doğru okuyan ve ona göre pozisyon belirleyen belediye başkanları, siyasetçiler, sivil toplum örgütleri birlikte memleketlerine çağ atlatmışlardır.

Kayseri, Eskişehir, Konya, Gaziantep gibi kentler o sayede marka şehir unvanını hak etmişlerdi.

Aydın’ın kısmetsizliği de tam bu noktada başlıyor.

Gerek yerelde belediye başkanı gerek genelde milletvekili ölçeğinde bu değişim ve dönüşüme önderlik edecek hikâyesi memleketi olan ideal hırs sahibi bir kadroyu Aydın bulamadı.”

***

Artık her bir milletvekilinin, büyükşehir ya da ilçe belediye başkanlarının “vatandaş böyle istiyor” tezine sığınarak bir ideal hırs uğruna yani millet için yapılması gereken siyaseti, istismarla bireysel hırs aracı yapma dönemi bitmiştir.

Eğer adını taşıyan otomobili kurduğu fabrika aracılığıyla dünyada yaygınlaştıran Henri Ford devrinin insanlarına kendinden ne istediklerini sorsaydı hiç şüphesiz onların yanıtları arabalarını ve yüklerini daha iyi çekecek güçte atlar olurdu.

Zira insanlar önlerine konana kadar neyin doğru olduğunu bilemezler.

Bu gerçekten hareketle sıfatı ister yerel ister genel olsun bir siyasetçinin bu devirde zamanın ruhuna uygun olarak görevi halka iş imkânı sağlamak için gerek yetiştirdiği ürünlerle gerek turizm yoluyla bir özel sektör tepe yöneticisi gibi çalışarak bölgesini bir cazibe merkezi haline getirmektir.

Bu amaçla büyükşehir başta belediye başkanlarının ilk işleri tarihi ve kültürel zenginliklerini mutfağını velhasıl öne çıkarılacak nesi varsa değerlendirmek suretiyle kentini, beldesini dış dünyaya açmaktır.

Bu söylediklerim size afakî, uygulama şansı olmayan ütopya ürünü, ham hayaller gibi gelebilir, ancak bu düşüncenin tek geçerli olduğu yer Aydın’dır.

Çünkü Aydın bazı konularda farklı uygulamaları olan bir kenttir.

Örnek açtığı ticarethaneyi yürütemeyip kepenk indirenlerin belediye başkanlığı hayali kurdukları, esnaflığı beceremeyenlerin belediye meclis üyeliğine, oda başkanlığına soyundukları memleket Aydın’dan başkası değildir.

Sadece bunlar da değil Aydın milletvekillerinin kıskançlıklarından seçimin hemen ardından birbirine düştükleri yegâne yerdir, demek de yanlış olmaz.

Bu gerçek ortadayken bir de sorarız hizmet almada eskisi kadar Ankara Bürokrasi’nde niye ağırlığımız yok, diye…

İktidarın eksiklerini dile getirmekle sorumlu muhalefet milletvekili olmak ise Aydın’da kavak gölgesinde dinlenmekten farksızdır.

Büyükşehir belediye başkanının tarımın gelişmesine yardım için yapması gereken üreticiye şirketler aracılığıyla ucuz girdi temin iken onu yapmak yerine bamya, mandalina satın almak gerçekte sorun çözmek midir, diye nasıl olsa muhalefetten de soran çıkmaz.

Devlet istediği kadar bölge halkının kalkınmasına yönelik mesela organize sanayi bölgelerine yatırım yapacaklara yüzde 100’lere varan arsa teşviki verecek olsun.

İl Tarım Müdürlükleri aracılığı ile istediği kadar gençlere kanatlı hayvan üreticiliği imkânı sağlamak istesin.

Gelişmelerine yardım etmek için devlet istediği kadar bazı ilçeleri teşvikte 3.bölge kapsamına alsın neye yarar ki, istifade eden olmadıktan sonra…

Aydınlatan olmayınca ne bilsin insanlar bu teşvikleri…

O konuda baş sorumlu iktidar milletvekilleridir.

Çünkü ne meslek odalarıyla ne belediyelerle ne de kaymakamlıklarla bir toplantı yaptıkları ne duyuldu ne de görüldü.

Ama bu söylediklerimiz bu gün bir cazibe merkezi olan 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir için geçerli değildir.

Kültürel zenginliğine katkı için Çanakkale’de, Sarıkamış’ta şehit düşen askerlerinin adlarını yaşatmak için Kurtuluş Savaşı Müzesi bu savaşın yaşanmadığı Konya için de geçerli değildir.

A protokolü diye adlandırılan siyasetçinin, daire müdürlerinin, BŞB başkanının, rektörün katılımıyla düzenlenen sorunları tespit ve çözümlerin üretildiği toplantıların yapıldığı Denizli için de geçerli değildir.

2018 yılında Suriye savaşından kaçanların 900 bin dolarlık yatırımları dışında 600 milyar dolar dış yatırımın yapıldığı Gaziantep için de geçerli değildir.(Hürriyet Vahap Munyar, 18 Mart 2018)

2014 yılındaki İnovasyon Fuarı’nda sergilenmek üzere fıstığın ve baklavanın ambalajlanmasında tasarım yarışması düzenleyen Gaziantep Ticaret Odası için de geçerli değildir.(Hürriyet, Vahap Munyar 2.06.2014)

İnsan inovasyon kavramına yabancı bizdeki oda başkanlarının kulakları çınlasın, demekten kendini alamıyor.

Onun içindir ki, Aydın’ın bir yıllık ihracatı Gaziantep’in bir aylık, aralık ayı ihracatının bile altındadır.

Şimdi siz bunlar karşısında Aydın’ın gelişmişlikte 2004’deki 25.sıradan 2018'de 40. sıraya düşmesinde siyasetçilerin hiç günahı yoktur, diyebilir misiniz?

***

Sonuç olarak:

BİR: Sorunlara kayıtsız kalanlar hesap yapar,

İKİ: Taşın kenarından dolaşanlar hile yapar,

ÜÇ: Elini taşın altına koyanlar ise katkı yapar.

DÖRT: Tarihin ödüllendirdikleri ise daima millet yararına elini taşın altına koyanlar olmuştur.