Türk bilim insanları, yaklaşık beşbin yıllık tarihi olan ve literatürde ''Tamamlayıcı Tıp'' olarak bilinen ''Refleksoloji''nin uygulama metodunu geliştirerek, daha hızlı sürede tedaviden yanıt alınmasını sağladı.

Psikolojik Danışmanlık ve Refleksoloji Merkezi kurucularından (PSİKOAKADEMİ) Psikolog ve Refleksoloji Uzmanı Esat Başaran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, refleksolojinin ayaklarda, bedenin tüm bölgelerine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktalarına, el ve parmaklarla uygulanan bir baskı tekniği olarak tanımlandığını ve birçok hastalığın tedavisinde uygulandığını söyledi.

Yöntemin özellikle nörolojik sorunlara bağlı felç ve engelli hastaların tedavisinde etkili olduğunu belirten Başaran, ''Refleksoloji, en çok migren, bel-boyun fıtığı, alt ıslatma, yürüme ve motor bozukluklar, spastik bozukluk, gelişim gerilikleri, otizm, karpaltunel-el bileğindeki sinir sıkışmaları eklem ağrıları ve romatizma, depresyon-anksiyete-panik atak, felç ve travmalar, konuşma bozuklukları kabızlık ve hazımsızlık, hormon sorunları, vajinismus-erken boşalma-cinsel soğukluk ve kas rahatsızlıklarında etkilidir'' diye konuştu.

-TÜRK HEKİMLERİNDEN ÖNEMLİ ARAŞTIRMA-

Belçika'da refleksoloji eğitimi alarak Türkiye'de bu konuda çalışmalar yapan Başaran, Atatürk Üniversitesi'nden Halil Tabur ile bölgelerin belirlenmesi ile ilgili Prof. Dr. Şenol Dane danışmanlığında bir araştırma yaptıklarını ve yeni bir sav ileri attıklarını anlattı.

Refleksoloji alanına ilişkin yaptıkları araştırma sonunda her iki ayakta da aynı organların bulunduğunu, fakat farklı işlevleri olduğunu savunduklarını ifade eden Başaran, çalışma ile ilgili şu bilgileri verdi:

''Bu kuramı, vücudumuzdaki sinir sistemine dayandırdık. Vücuttaki organları kontrol eden Sempatik ve Parasempatik sinir sisteminin uzantıları ayaklarımızda, ellerimizde, kulaklarda ve gözlerimizde son buluyor. Dolayısıyla bu bölgelerdeki ilgili noktalar uyarıldığında, aynı zamanda sempatik ve parasempetik sinir sistemi devreye giriyor. Yani sağ ayaktaki bölgeler uyarıldığında beynin sol yarım küresi uyarılıyor ve sempatik sistem devreye giriyor; sol ayaktaki bölgelere bası uygulandığında beynin sağ yarım küresini uyarılıyor ve parasempatik sinir sistemi devreye giriyor.

Bu kuramdan hareketle biz dedik ki 'her iki ayakta da aynı bölgeler mevcuttur, fakat bu bölgeler sempatik ve parasempetik sisteminin uyarılmasına bağlı olarak farklı görevleri üstlenirler.

Bundan önceki refleksoloji haritalarında, kalp vücudun sol tarafında olduğu için ayaktaki kalp bölgesi de sol ayakta yer alıyor ve sağ ayakta kalp bulunmuyordu. Geliştirdiğimiz kurama göre ise iki ayakta da kalp bölgesi mevcut, fakat sağ ayaktan kalp bölgesine yapılan bir uyarı sempatik sinir sistemi vasıtası ile beynimizin sol yarım küresini uyarıyor ve kalp atışının hızlanması ve kalbin hızlı pompalanması gibi işlevlerini üstleniyor.

Sol ayaktaki kalp bölgesine yapılan bası ise parasempatik sinir sistemi vasıtası ile beynin sağını uyarıyor ve kalp atışlarının yavaşlamasına sebep oluyor. Geliştirdiğimiz bu kuramla, tüm dünyada kullanılmakta olan refleksoloji haritalarını değiştirtik.''

-TÜRK BİLİM İNSANLARININ BULUŞUNA ABD'DEN ALKIŞ-

Çalışmaları sonrasında refleksolojide dünya otoritesi olarak kabul edilen Amerikalı Dr. Kevin Kunz'un kendilerini tebrik ettiğini anlatan Başaran, bu alanda 14 kitabı bulunan ve ders kitabı olarak okutulan Kunz'un çalışmaları hakkında kendileriyle görüştüğünü söyledi.

Başaran, Japonya'da icat edilen Refleksoloji MR'ı sayesinde bu kuramın ispatlandığını vurgulayarak, ''Bu buluş sayesinde refleksoloji, felçli hastalarda dünyanın en etkili tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak kayda geçti. Birçok felçli ve engelli vatandaşımız umut ışığı oldu'' diye konuştu.

Çalışmalarını engelli gruplar üzerinde yoğunlaştırdıklarını ifade eden Başaran, ''Bu güne kadar yüzlerce engelli vatandaşımız çok önemli gelişmeler gösterdi'' dedi.

Bu uygulamadan yararlanan İpek Köse isimli kişinin 5 Mart 2010 tarihinde beyin tümörü ameliyatı geçirdiğini, 57 gün hastanede yattığını ve buna bağlı olarak kaslarda zayıflama meydana geldiğini anlatan Başaran, şöyle devam etti:

''Sol gözde aşırı kayma şikayeti vardı ve emekliyordu. Hastaneden çıktığında kundaktaki bebek gibiymiş. Seanslara başladıktan sonra emeklemeye, destekli ayakta durmaya başladı. Refleksolojiyle birlikte fizik tedavi alıyor. Şu an emekliyor, destekli ayakta duruyor ve yürüme, gözdeki kayma yok denilecek kadar aza indi.''

Yaşıtlarına göre 1-1.5 yaş gelişim geriliği olan 2.5 yaşında emeklemeye başlayan, elinden tutunca 2-3 saniye kadar ayakta kalabilen Umutcan Tot'un da 8. aydan sonra tutunarak yürümeye başladığını söyledi.

-REFLEKSOLOJİ NEDİR?-

Leonardo da Vinci'ye göre, bir mühendislik harikası olan ayaklar, beden ve ruh sağlığının adeta bir aynası. Öyle ki, stresten baş ağrısına kadar pek çok şikayetler, ayaklar aracılığıyla tespit edilebiliyor. Tespit, kökeni eski Mısır'a kadar uzanan Refleksoloji ile mümkün oluyor.

Refleksoloji'nin tarihi 5 bin yıl öncesine, Mısır Firavunlarına kadar uzanıyor. Bu tarihi 12 bin yıl öncesi Güney Amerika uygarlığına kadar götüren araştırmalar da bulunuyor. Tarihte Refleksoloji'nin Hindistan'da, Japonya'da, Çin'de ve Amerika'nın yerli Kızılderili medeniyetlerinde biliniyor. Refleksoloji'yi çok sonra, 1900'lü yıllarda, Dr. William Fitzgerald yeniden keşfediyor.

Dr. Fitzgerald Refleksoloji'yi, ağrı kesme yöntemi olarak kullanıyor. Zamanla, Amerika kıtasından dünyanın dört bir köşesine yayılan Refleksoloji, ayaklardaki belli refleks noktalarının bulunduğunu savunuyor. Tıbbi sözlüklere göre ''refleks'' kelimesi dış etkilere bağlı olmak üzere istemsiz kas kasılması olarak tanımlanıyor. Ancak ''refleks'' kelimesi, bu terapinin içeriğinde, bütün organizmanın, kafanın, boynun ve gövdenin küçük bir ekran gibi görülen ayakta yansıması olarak ele alınıyor.

Refleksoloji, ayaklarda, bedenin tüm bölgelerine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktalarına, el ve parmaklarla uygulanan bir baskı teknik olarak gösteriliyor. Ayaktan transdermal yolla yapılan her hedefli uyarı, öncelikli olarak merkezi sinir sistemini oradan da beyni direkt etkiliyor. Bu sayede beyindeki ilgili organ ya da bölgeyi kontrol eden nöronlar arasındaki sinaptik bağlar zenginleşip karmaşıklaşarak görevini daha iyi yapacak seviyeye geliyor.

Bu yöntemle bedenin kendi kendini tedavi etme mekanizması harekete geçiriliyor ve bedende fizyolojik bir rahatlama sağlanıyor.

Refleksoloji, koruyucu sağlık konseptinde bir tedavi olarak görüldüğü gibi, sinirlerle ilgili birçok nörolojik probleme de destek sağlıyor.