AYDINPOST ÖZEL-2008 yılında Edirne Belediyesi'nin düzenlediği su ihalesinde 'organize suç örgütü kurmak', 'rüşvet almak' ve 'ihaleye fesat karıştırmak' iddiaları Türkiye gündemine bomba gibi düşmüştü.
Edirne'deki su ihalesini kazanan firmanın ortağı olan ve daha sonra Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi'nin de yargılandığı 'su davası'ndan gözaltına alınan Aydın Belediye eski Başkanı İlhami Ortekin'in danışmanlığını yapan Mustafa Selçuk'un adı bu kez de Hanefi Avcı'nın kaleme aldığı "Haliç'te yaşayan simonlar" adlı kitapta geçiyor.
İhaleyi kazanan firmayla bağlantısı olan 7 kişiye Türkiye'de eş zamanlı olarak düzenlenen baskınlar sonrasında Aydın'dan da Mustafa Selçuk'un ev ve ofislerine polis araması yapılmıştı.
Baskınlar sırasında ev ve ofisinde bulunamayan Mustafa Selçuk, hakkında arama çıkartılmışken yakın arkadaşlarıyla birlikte Aydın'a yakın illerde olan biteni izlemeye koyulmuş, aradan geçen iki günün sonrasında Aydın'daki birkaç işadamının araya girmesiyle polise teslim edilmişti.

'Su Davası'nı anlatıyor
Türkiye'de büyük yankı uyandıran Edirne Belediyesi'ndeki su ihalesi kadar bu defa Hanefi Avcı'nın "Haliç'te yaşayan Simonlar" adlı kitabında ismi geçen Mustafa Selçuk'un, ihaleyi kazanan şirket ile belediyedeki tüm ilişkilerinin ortaya aktarılması oldukça dikkat çekici.

Belediye Başkanı İstanbul'da buluşuyordu
Avcı'nın kitabında Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, sık sık İstanbul'da bazı insanlarla buluştuğu ve gizli görüşmeler yaptığına dair bilgiler alındığına yer veriyor. Avcı kitabında, "Birgün Sedefçi'nin İstanbul Atatürk Havalimanı'nda bazı kişilerle buşularak Ankara'ya gittiğini öğrenmemiz üzerine, havalimanı çevre güvenlik kameralarının belli saatlerdeki görüntülerini incelemek için savcılıktan yazılı talimat aldık. Görüntüleri inceledikten sonra yaptığımız araştırmalarda araç plakaları Termikel firmasının yöneticilerini işaret ediyordu. Ardından uçak biletlerini yolcu listesiyle birlikte inceledik ve başkan ile birlite aynı bilet satış noktasından arka arkaya üç bilet alındığını, aynı şekilde ödendiğini, aynı dakikalarda havaalanına gelip check-in yaptıklarını öğrendiğimizde başkan ile beraber giden kişilerin kimliklerinin Mustafa Selçuk ve Mehmet Altunhan olduğunu öğrenmiş olduk..." bilgilerini veriyor.

Ayda 5 milyon TL kazanacaklardı iddiası
Hanefi Avcı'nın kitabında yer alan ilginç detaylardan bir tanesi de, Mustafa Selçuk'un da işbirliği içinde olduğu su konusunda elde edeceği aylık kazanç 5 milyon TL olacak olması.

İş takipçisi firma ile çalışıyordu
Kitapta, Belediye Başkanı, Mustafa Selçuk ve Mehmet Altunhan'dan oluşan üç kişilik grup, yalnız işleri ayarlamak ve ihale sonunda alıcı firmadan komisyon almak üzere kurulmuş iş takipçisi firma ile birlikte çalıştıkları bilgisine de yer veriyor.

Veli Aksaz da ismi de kitapta..
Ayrıca Aydın Belediyesi'nde de su sayaçları konusunda danışmanlık yaptığı ve proje şartnamesi için çalıştığı iddia edilen Veli Aksaz'ın ismi de Avcı'nın anlattığı 'Su Davası' bölümünde yeralıyor. Avcı, Veli Aksaz için "Hileli yöntemlerle yapılan işlemler sonunda Veli Aksaz, belediyede danışman olarak işe başlamıştı" ifadesini kullanıyor.

İşte Hanevi Avcı'nın olay yaratan kitabında yer alan o bölüm...


(Hanefi Avcı'nın kitabından alıntıdır)
Su Davası
Belediye Sarayı ile ilgili tahkikatı yaparken, Belediye Başkanıiıın
İstanbul'da bazı insanlarla buluştuğu ve gizli görüşmeler yaptığına
dair bilgiler almıştık. Konuyu araştırmaya başladık, Başkan in tüm
şüpheli davranışlarım inceliyorduk.
Bir gün kendisinin İstanbul Atatürk Havalimanında bazı kişilerle
buluşarak Ankara'ya gittiğini öğrenmemiz üzerine, hava limanı çevre güvenlik kameralarının belli saatlerdeki görüntülerini incelemek için savcılıktan yazılı talimat aldık. Görüntüleri incelediğimizde Başkan'm üç kişi ile buluşup birlikte yola çıktığını anladık. Bu defa Ankara'ya vardıkları saatlerdeki Ankara Esenboğa Havalimanı yolcu çıkış bölgesindeki dış çevre kameralarının kayıtlarından onları Mercedes ve Ford Mondeo markalı iki aracın karşıladığını gördük. Araç. plakaları Termikel firmasının
yöneticilerini işaret ediyordu. Ardından uçak biletlerini yolcu
listesiyle birlikte inceledik ve başkan ile birlikte aynı bilet satış
noktasından arka arkaya üç bilet alındığını, aynı şekilde ödendiğini,
aynı dakikalarda havaalanına gelip check-in yaptıklarını
öğrendiğimizde başkan ile beraber giden kişilerin kimliklerinin
Mustafa Selçuk ve Mehmet Aîtunhan olduğunu öğrenmiş olduk.
Biraz internette, biraz polis bilgisayarları üzerinde yaptığımız
araştırmada bu kişiler ve firma hakkında her şeyi öğrenmiştik;
Termikel şirketi Özellikle aldıkları belediye ihaleleri ve İstanbul'da
kapağı olmadığı için annesinin yanında rögara düşerek ölen
çocuğun haberleri ile basında gündeme gelmişti, ancak bu buluşma
ve görüşmelerin sebebini bilmiyorduk.
Kapıkule Operasyonu ve devamında Bayındırlık ile Tapu
Dairelerindeki dinleme ve gizli kamera kayıtlarına dayanarak
yaptığımız operasyonlar nedeniyle Belediye Başkanı, suç teşkil
edecek hiçbir konuyu telefonla koşmuyor, hatta ara sıra odasında
cihaz araması da yaptırıyordu, bundan dolayı işimiz biraz zordu.
Yine de mahkeme kararı ile Belediye Başkanı hariç diğer kişileri
dinlemeye aldığımızda, kısa süre içerisinde bu buluşma ve
görüşmelerin belediye sarayının satışı ile ilgili olmadığını, hiç
bilmediğimiz bir sahada Belediye'nin su işlerinin imtiyaz hakkının
devriyle ilgili görüşmeler olduğunu anladık. Bizim başkan bir
yandan Belediye Sarayını satmış, bir yandan da su imtiyaz hakkını
devretmeyi planlamıştı ama daha işe başlamadan aracı firmaları
bulmuş, onlar vasıtasıyla ihaleye girecek olan firmalarla gizli gizli
görüşmeye başlamıştı. Başkanın buluştuğunu tespit ettiğimiz kişiler
suyun gelecekte önemli bir gelir kaynağı olacağını görüp tezgah
kurmuşlar ve ilk ihale yapacak olan Belediyelerle aracılar vasıtasıyla
görüşerek ihaleyi organize etmeye başlamışlardı.
Gelecekte en önemli ihtiyaç maddelerinden birinin su olacağı
biliniyordu; yeni yayınlanan mevzuata göre de tüm şehirlerde
belediyelerce su şebekelerinin yenilenmesi, genişletilmesi, su
havzalarının ıslahı, su ücretlerinin tahsilatı gibi hususlarda, ciddi
yatırım ve organizasyonlara ihtiyaç vardı. Ama. tüm bu yatırımlar!
yapacak kaynaklan yoktu ve bu sahada imtiyaz hakkının
devredilmesi suretiyle, tüm bu işlerin özel sektör eliyle yapılması çok
cazip bir plan olarak ortaya çıkmıştı.
İmtiyaz hakkının alınması demek, bir ilin su şebekesinin bakım,
tamir ve ilavelerinin yapımı karşılığında tüm su gelirine uzun süre
sahip olmak demekti. Beş yüz bin nüfuslu bir ilde, yüz elli bin ev ve
elli bin iş yeri su abonesi varsa ve her abonenin ayda ortalama 25 TL
su kullandığı kabul edilirse (büyük sanayi tesisleri ve büyük
kurumlar hariç tutulsa bile) bu, ayda 5 milyon TL demekti. İlk
yatırım haricinde, peşin ödemeli su saatleri kullanıldığında işletme
maliyetinin azami %20 olduğu, belediyelere de yaklaşık %20
civarında ödeme yapılacağı kabul edilirse, imtiyaz sahibi asgari aylık
3 milyon Tb gelir elde edecekti. Asıl önemlisi suyun giderek değer
kazanacağı öngörüldüğünden bu gelir her yıl katlanarak artacağı
rahatlıkla, söylenebilirdi.
Su imtiyaz haklarının devralınması yeni bir sahaydı ve 2007
yılma kadar illerde ciddi bir devir yapılmamıştı, yalnızca Çorlu ve
Kars gibi şehirlerde bir iki küçük uygulama vardı, ama bu sahaya
giren ve ilk işleri alan firmaların üstünlük sağlayarak önemli illeri de
ele geçirebileceği hesabı yapıldığından bu sahada büyük bir rekabet
ve kıran kırana bir mücadelenin olacağının sinyallerini görmek
mümkündü. Böylece belediyeler büyük bir yatırım harcamasından
kurtulacak, yapamadıkları tahsilatlan özel sektör eliyle yapacak,
ayrıca kısa sürede su şebekesini yenileyecek, ilave yeni yatırımları
özel sektör eliyle yapacak ve belli oranda gelirden de pay alacaklardı.
Özel sektör açısından bakıldığında da her gün tüketim artıyordu.
Belli bir ilin, bölgenin imtiyaz hakkım almak demek, otomatik olarak her ay artacak şekilde belli bir miktar sabit gelir, sıcak para demekti. İlk yapılacak şebeke tamiratı gibi belli yatırımlar ile dağıtım ve tahsilat işi sisteme konduktan sonra yapılması gereken başka bir şey kalmıyordu.
Hem belediyelerin, hem özel sektörün kazanmasının sebebi ise
şuydu: Özel sektör açısından suyun dünya ve insan hayatındaki
öneminin artması ile gelecekte fiyatlar sürekli artacak ve ön ödemeli
su saatleri vasıtasıyla tahsilatlar artık peşin ve kısa sürede
yapılabilecekti. Belediyeler açısından ise kaynak yetersizliği, ihale
mevzuatı ve ihale yolsuzlukları nedeniyle yenilenemeyen şebekeler
özel sektör aracılığıyla kısa sürede yenilenecek, seçmeni küstürmemek adına yapılamayan tahsilatlar kısa sürede yapılabilecekti.
Belediye Başkanı, Mustafa Selçuk ve Mehmet Altunhandan
oluşan üç kişilik grup, yalnız bu işleri ayarlamak ve ihale sonunda
alıcı firmadan komisyon almak üzere kurulmuş iş takipçisi Firma ile
birlikte çalışıyordu. Bu aracı iş takipçisi, komisyoncu kişilerin
beraber hareket ettiği, ücretini ödedikleri Veli Aksaz isimli kişiyi
Edirne Bele diye sime, ihalenin şartnamesini hazırlamak üzere
danışman olarak aldırıyordu. Hileli yöntemlerle yapılan işlemler
sonunda Veli Aksaz, Belediye'de danışman olarak işe başlamıştı.
İzlemelerimize göre Veli Aksaz, dışarıda Mustafa Selçuk ve Mehmet Altunhan ile ve ardından Termikel firmasının yöneticileri ile
ihale şartnamesini hazırlıyordu. Hatta dışarıda hazırlanan tip
şartname e-posta ile Edirne'ye gönderiliyordu ve tabii elektronik
olarak bir suretini de biz alıyorduk. Görünüşe göre, dışarıda daha
önceden hazırlanmış olan örnek bir şartname Edirne Belediyesine uyarlanmaya çalışılıyordu, öyle ki şartnamede yazılan birçok kanun yürürlükten kalkmış, yerine yenileri konmuş veya değişmişti; ama bu şartname taslaklarında hâlâ eskileri yazılıydı ve aynen, yanlış şekilde ihaleye çıkıldı.
Bu arada bizimkiler sadece Edirne su imtiyazını almaya çalışmakla kalmıyor, şartname hazırlıkları devam ederken bir yandan da Balıkesir, Aydın, Denizli, Hatay gibi illerin su imtiyazlarını da belli büyük firmalara komisyon/rüşvet karşılığı pazarlamaya çalışıyorlardı. Yani bu grup asıl olarak, tüm belediyelerin işlerini rüşvet karşılığında organize edip, ihalenin önceden anlaştıkları bu firmalara verilmesi için ihale şartnamelerini firmaların isteklerine uygun şekilde tanzim ederek firmalara avantaj sağlıyor, rakiplerinin aleyhine şartlar koyarak da onlar için dezavantajlı şartlar yaratıyor {örneğin ön ödemeli sayaç üreticisi
olmak gibi şartların yazılması demek bu şartı taşımayan tüm
firmaları ve rakipleri ihaleye giremez hale getiriyorlardı) ve böylece
ihalelerin istenilen firmada kalmasına çalışıyorlardı. Böylece bu iş
için kendilerinin ve belediyede ortak çalıştıkları kişilerin maddi
menfaat elde etmesini sağlıyorlardı.
Her belediye için bu işleri yapabilecek büyük firmalarla konuşuyorlar,
hangi firmayla daha fazla komisyon anlaşması yaparlarsa
o firmanın istediği şekilde şartnamenin hazırlanması için
belediye yetkililerini etkileyerek firmanın isteğine uygun şartnameyi
hazırlatıyorlar ve Belediye Meclisi ile organlarından geçirerek adrese
teslim ihale yapılmasını sağlıyorlardı. Üstüne üstlük bu iş için
firmalarla, resmen rüşvetin belgesi sayılacak yazılı anlaşmalar bile
yapmaktaydılar.
İhalelerde önemli olan hususlardan biri, öncelikle ihaleye
girebilmek için kanunun aradığı yeterlilik şartlarını sağlamak, bir de
her idarenin kendisinin koyacağı şartları karşılamaktı. Eğer başta
kendi firmanıza uygun veya rakiplerinizi eleyecek yeterlilik şartları
yazdırabilirseniz ihaleyi kazanma ihtimaliniz yüzde yüzdü.
Edirne Belediye Başkanlığı, Veli Aksaz'ı ihale şartnamesini
hazırlamak için danışman olarak aldıktan sonra küçük bir grup
kurarak çalışmayı başlattılar ve danışman Veli Aksaz Termikel'de
hazırlanan ihale şartnamesi örneklerini Edirne Belediyesi
şartnamesi haline getirmeye çalışıyordu. Beraber çalıştığı belediye
görevlilerin bazı yeterlilik şartları koymaya veya kendisinin yazdığı
şartları değiştirmeye kalktığı ya da bazı şartlara itiraz ettiği zaman
danışman durumu dışarıdaki ortaklan Mustafa Selçuk ve Mehmet
Alt un han'a aktarıyor, onlar da belediye başkanı üzerinden
müdahale ederek istenen şartların yazılmasını sağlıyorlardı. Bazen
de belediye çalışanı olup da dışarıda başka firmalarla irtibatlı olan
kişilerin bulunduğunu söyleyip onların başka firmalar adına
şartnameye başka yeterlilik şartları koymaya kalktıklarını
ortaklarına aktardığı oluyordu. Yani ihaleyi kendi lehine yeterlilik
şartları taşıması için başka grupların da çalışma yaptığı
anlaşılıyordu.
Bir aylık bir çalışmanın sonucunda belediye adına (ama Termikel firmasının istediği şartlan taşıyan) teknik ve idari şartnameler ile belediye encümenince çıkarılması gereken su imtiyazı yönetmeliği gibi evraklar hazırlanarak Edirne Belediyesinin ihale dokümanları haline getirildi. Belediye başkanı konuyu Belediye Meclisine getirdi ama en az bir hafta incelense bile zor anlaşılacak yüzlerce sayfadan ve teknik ifadeden oluşan bu dokümanlar akşam bazı üyelere, sabah da kalanlara dağıtılıp öğleden sonra saat 14'te hiç okunup incelenmeden Başkanın uzman diye çıkardığı Veli Aksaz in tanıtımı ile Belediye Meclisinde oylandı ve oy çokluğu ile kabul edildi.
En azında bir ay öncesinden meclis üyelerine ve ilgili birimlere
dağıtılarak görüş, eleştiri alınması gereken dokümanlar kimse
tarafından okunmadan, okunmasına fırsat verilmeden oylanarak
hukuki hale getirildi. Oysa içerisinde yanlış ifadeler, yürürlükten
kalkmış kanunlara atıflar vardı, hiçbiri okunmadan, düzeltilmeden
kesinleşti.
Bir süre sonra belediye ihaleyi ilan etti, ilk itirazlar serbest
rekabeti engelleyici yeterlilik şartlarına oldu. Firmaların itirazları
belediyeye geliyor ve bu itiraz dilekçeleri danışman Veli Ak-saz
tarafından Termikel firmasına ulaştırılıyordu. Böylece Ter-mikel
yöneticilerinin hazırladığı cevaplar, belediyeye danışman tarafından
sunuluyor, belediye de bunları cevap olarak ilgili firmaya iletiyordu.
Tüm itirazlara Belediye kulağım tıkadı. Sonunda ihale oldu ve
sadece iki firma ihale dokümanı aldı ve tek firma olarak Termikel
Holdinge bağlı Elektromed Şirketi ihaleye katıldı ve kazandı. İhale
güya açık olmuştu ama konan şartlarla başka firmalar zaten baştan
engellenmişti. Sonrasında tek firmanın katıldığı eksiltme süreci,
basma ve halka açık olarak yapıldı. Başkan benim kafamda şu
rakam var, buna inin diyerek pazarlık yapmış, işlemlere devam
etmişti. Daha sonra tahkikat safhasında Başkanın ihale komisyonu
üyeleri ile konuyu görüşüp bir rakam belirlemediği anlaşıldı.
Neticede ihale bitmiş ama ihalenin kesinleştiği ilan edilmemiş,
on beş günlük karar verme süreci başlamıştı. Başkan bu arada
Ankara'ya giderek bir yandan Termikel yöneticileri ile görüşüyor bir
yandan da onların kanalı ile hükümet çevrelerinde, belediye sarayı
arsasının yıkılması davasıyla ilgili destek arayışında bulunuyordu.
Daha önce de belirttiğim gibi Belediye Başkam dinlenme, takıp
edilme olaylarına karşı öyle tedbirli davranıyordu ki, yanına gelen
herkese telefonla konuşmaması gerektiğini söylüyor, odasında ihale
işlerini konuşurken telefonlarının pillerini dahi çıkarttırıyor, odasını
çiçeklerine kadar kontrol ettiriyor, sürekli dinlenme fobisini
yaşıyordu. Bu korku nedeniyle başkaları adına aldığı telefonları
kullanıyordu.
İhaleye karar vermek için kanuni bekleme süresinin son
günlerinde, rüşvetin kendisine ödenmediğim ima ederek beklentisini
Mustafa Selçuk ve Mehmet Al t imhan aracılığıyla iletmisti. Termikel
yetkililerinin bu konuda çok deneyimli oldukları anlaşılıyordu, öyle
ki Başkanın tavrını yadırgamışlardı. Sonunda firma yöneticileri
Edirne'ye gelerek Başkan ile önce Belediyede, sonra bir restoranda
görüşerek Termikel şirketinin hisse senetlerinden kendisine teminat
olarak vermeyi, ihalenin kesinleşmesinin ardından ödeme yapmayı
teklif etmişlerdi.
Sonuç için kanuni sürenin sonuna gelindiğinde, Başkanın
İstanbul'a gittiği bir gün CHP Genel Başkan Yardımcılarından
Mehmet Sevigen ile yaptığı telefon görüşmesinde, Belediye binasındaki
yolsuzluklar nedeniyle hakkında yürüttüğümüz tahkikattan
dolayı gözaltına alınacağını, bu bilgiyi de Emniyet Genel
Müdürlüğü'ndeki daireden öğrendiğini söylemişti.
Belediye sarayı ihalesine fesat karıştırma tahkikatı ile ilgili
İstihbarat Daire Başkanlığından, su imtiyaz hakkının devredilmesi
ihalesiyle ilgili tahkikatta ise KOM Daire Başkanlığı Vidan destek
alıyorduk.
Mehmet Sevigen'e sızan bilgi yalnızca Belediye Sarayı tahkikatı
ile ilgili olduğundan ve su tahkikatından haberdar olmadıklarından,
bilginin İstihbarat Daire Başkanlığımdan sızdığına kanaat getirdim,
ve daha önce belirttiğim gibi bunu da kendilerine alenen söyledim.