Seçim haberleri, savaş naraları ve günlük telaşlarımız arasında pek de farkına varamadığımız 22 Mart “Dünya Su Günü”, tüm dünyayla birlikte ülkemizde de çeşitli konuşmalar ve etkinliklerle kutlandı. Bu sene, ülkemizde de olumsuz etkilerini fazlasıyla yaşadığımız kuraklığın gölgesinde geçen kutlamaların vurguladığı gibi, insanın var olmasının temel taşı olan suyu her geçen gün daha fazla kirletip, yok ediyoruz. Ona gereken önemi ve ilgiyi kesinlikle göstermiyoruz.

UNICEF’in yayınladığı 2013 su raporuna göre, dünya üzerinde 768 milyon insanın temiz suya erişim imkanı bulunmuyor. 3-4 milyar insanın suya ulaşımı sürekli olamıyor. 1 milyar insan ise temiz olduğundan emin olmadan kullanmak zorunda oldukları suya, günde sadece bir kaç saat veya haftada sadece bir-iki gün erişebiliyorlar. Hal böyleyken, ne ülkemizde , ne de diğer ülkelerde suyu koruma ve arttırma alanında yeterince çalışma ve tedbir alınmıyor. İklim değişikliğine bağlı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış olan kuraklıkların giderek artacağı ve önümüzdeki on yıllarda suya erişimin daha da azalacağı bir gerçek. Bu arada önümüzde bizi bekleyen sıcak bir yaz var ve yeterince yağmayan yağmur ve neredeyse hiç yağmayan kar yüzünden ormanlık alanların tabanları iyice kurudu. Eğer haberlerden takip edebildiyseniz, ülkemizde mevsiminden çok önce orman yangınları başladı. Şile,Bilecik derken, Rize’de ormanlarımız cayır cayır yandı. Ormanlarımızın kuru geçen bir kışın ardından, yaz sıcaklarında nasıl da kolay yanabileceğini düşününce içimi büyük bir korku kaplıyor. Yetkililer bu konularda ne kadar hazırlıklı ? Ya da ne gibi önlemler almayı düşünüyorlar ? gibi sorular hepimizin zihnini meşgul etmesi gereken sorular. Geçmiş senelerde yaşadığımız sayısız orman yangını, ne yeterince ekipmanımızın, ne de yeterince eğtimli iş gücümüzün olmadığını bize acı tecrübelerle gösterdi.İnternet ortamında yaptığım araştırmalarda,Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde , 2012 itibariyle,sadece 29 helikopter, 6 akrilik uçak ve 14 yangın söndürme uçağı olduğu bilgisine ulaştım. Bunun dışında 5binden fazla kara aracı ve 10binden fazla personelle yangınlarla mücadele edilmeye çalışılıyor. Buna karşılık ülkemizde 100binden fazla makam aracı var , ve bu sayıyla karşılaştırdığımızda , özellikle havadan yapılacak yangın mücadeleleri için elimizde bulunan ekipman sayısının içler acısı olduğunu söylemek gerekiyor. Ormanların yok olması demek, zaten kendini iyiden iyiye hissettiren kuraklığın daha da artması, erozyonun tetiklenmesi, yaban hayatının ciddi anlamda  tehdit altına girmesi ve şehirlerde oturduğumuz rahat evlerimizde artık, pek de rahat oturamamamıza sebep olacak gıda sıkıntıları, susuzluk gibi ciddi günlük sorunlarla karşı karşıya kalmamız anlamına geliyor.

 Buradan yetkililere seslenmek istiyorum. Geçici çözümlerle yapılacak mücadelelerin , ancak kalıcı zararları olacaktır. Bir an önce yangın uçağı ve helikopteri sayımızı ve ekipmanlarımızı arttırmak için ödenek  ayrılmalı, farklı ekipmanlar ve daha etkili yöntemler konusunda araştırma ve uygulamalar gerçekleştirilmeli , başta pilot ihtiyacı olmak üzere, her türlü eğitimli personelin arttırılması ve var olanların daha etkin şekilde mücadelelere katılabilmesinin önü açılmalıdır. Aksi taktirde , her gün ranta kurban  edilen yeşil alan ve ormanlarımızın  yangınlarla daha da hızlı bir şekilde gözümüzün önünde yok olmasına seyirci olacağız.

Sevgi ve doğayla kalın !