Darius, Kraliyet Müzik Akademisi'nde eğitim görmüş, Zürih Opera Evi'nde keman virtüözü olarak çalışmış. Oshan, resmi eğitim almamış, ama ritim gitarda çok yetenekli. Ama hayatta bir yere takılı kalmayı sevmedikleri için yollara düşmüşler. İstanbul sokaklarında çaldıktan sonra şimdi Hindistan'a gidiyorlar.

İstanbul ve müzik, çağlar boyunca ayrılmaz bir ikili oldu. Farklı kültürlerin binbir müziği yüzyıllar boyunca İstanbul"da buluştu. Son dönemde birbiri ardı sıra düzenlenen festivaller, konserler dünyanın sayısız ustasını bu kente taşıdı. Son yılların herkesçe paylaşılan bir özelliği ise, İstanbul"un sokaklarında müzik yapan, çevrelerinde toplanan meraklılara hünerlerini gösteren gezgin müzisyenler.

Yedi ay kadar önce, bir başka müzisyen arkadaşım aracılığıyla İstiklal Caddesi üzerinde tanıştığım “The Turbans”, Darius Luke Thompson ve Oshan "Danger" Mahony İstanbul"u gezip, şehrin sokaklarını müzikle dolduran nadir yeteneklerden. Darius ve Oshan aslında sürekli olarak dünyayı gezip farklı kültürlerin müziklerini öğrenmeye çalışıyorlar.

Geçen yaz İstanbul"da iki ay kaldıktan sonra, Yunan adalarına gittiler, oradan Balkanlar"ı gezip, İngiltere"ye geri döndüler. Ancak bundan iki hafta önce yeniden İstanbul"a döndüler; buradan da Hindistan"a gitmeyi, orada farklı bölgeleri gezip farklı müziklerle tanışmayı tasarlıyorlar.

Darius 5 yaşında keman dersleri almaya başlamış, Royal Academy of Music"te (Kraliyet Müzik Akademisi) müzik eğitimi görmüş, yine müzik konusunda yüksek lisansını tamamlamış, öğretmen sertifikasını cebine koymuş ve ardından Zürih Opera Evi"nde keman virtüözü olarak çalışmış. Klasik müzik eğitimiyle oldukça yoğun geçen yılların ardından kendisine yapılan belli başlı iş tekliflerine rağmen “hayatta bir yere takılı kalmak” istemediğini fark etmiş, gezmeye başlamış dünyayı. “Hiçbir eğitim kurumu seyahat ederken öğrendiklerinizi öğretemez” diyor Darius.

Oshan 4 yıldır gitar çalmasına karşın ritim gitarda gerçekten çok yetenekli. 6 yaşında santur çalmayı öğrenmeye başlamış ve müzikle hep yakından ilgilenmiş. Darius klasik müzik eğitimini köklü bir eğitim kurumunda tamamlamış, tekniği üzerine çok çalışmış yetenekli bir keman virtüözü, Oshan ise belirli ölçüde bir resmi eğitim almış müzik konusunda.

Bu ikilinin en ilgi çekici yanı “İstanbul gibi olmaları”, çünkü çeşitliliğin bir araya gelmesiyle ortaya muhteşem bir ses, enerji ve doku çıkıyor. Darius"a göre Oshan çok yetenekli bir gitarist. Tünel"de oturup çay içerken, Darius, Oshan"a bakarak anlatıyor, “Hissetmeyi ve hissettiğinizi yaymayı öğrenemezsiniz, bu bir yetenektir. Önemli olan terbiye edilmemiş doğal yetenekle tekniğin birleşmesidir.”

Dünyanın dört bir yanında koşulları zor olan bir sektör olarak bilinen müzik Darius ve Oshan"a baktığımda farklı bir anlama bürünüyor, çünkü onlar için önemli olan insanların müzikle iç içe yaşamaları, onu sahiplenmeleri, sevmeleri. Peki ya, varlıklı olsalardı yine yazın yakıcı sıcağında, kışın dondurucu soğuğunda sokaklarda çalarlar mıydı? Ufak bir gülümseme yayılıyor dudaklarına: “Bu kadar çok olmasa da yine çalardık” diyorlar. Oshan ekliyor: “İnsanların hiç tanımadıkları, müziklerini dinlemedikleri öyle iyi müzisyenler var ki.” Dünyanın sunduğu müzik çeşitliliğine açık oldukları için İrlanda halk şarkılarından kantolara kadar her şey bulunuyor repertuvarlarında. Darius için en önemli esin kaynağı Johann Sebastian Bach. Oshan"ın el üstünde tuttuğu müzisyen ise Bob Dylan. Tutkuyla çalıp, tutkuyla yaşayan Darius ve Oshan bugün bir kez daha İstanbul"a veda ediyorlar. Ben bu ayrılığın çok uzun sürmeyeceğini umuyorum, çünkü sokakta müzik çalmalarına izin verilen, hünerlerine saygı duyulan her yer onların evi.


Hande Eagle - Cumhuriyet