Ali Babacan ve Bülent Gedikli'nin 'Az harcayın' uyarısına karşılık Zafer Çağlayan ve Nihat Ergün'den 'Kimseye harcama diyemeyiz' açıklaması geldi. Vatandaşın kafası karıştı... Patronlar 'Harcama demek ekonomiyi olumsuz etkiler' diyor. Ekonomistlere göre PPK'nın kararları riskin azaldığını gösteriyor.

Dış dengenin bozulması ve cari açığın 37 milyar dolarla rekor kırmasının ardından Merkez Bankası ve BDDK'nın aldığı ekonomiyi soğutma önlemleri bir süredir gündemi meşgul ediyor.

Mayıs 2011'de 5 aylık cari açık bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 121 oranında artarak 37 milyar dolara ulaştı. Aynı ay tüketici kredisi ve kredi kartı ile borçlanma 200 milyar dolar olarak açıklandı. Öte yandan haziran ayı başında 69 milyar TL konut kredisi, 76 milyar TL ihtiyaç kredisi, 6 milyar TL taşıt kredisi olmak üzere toplam 152 milyar TL tüketici kredisi borcu var. Bu rakam geçen yılın aynı ayına göre yüzde 40'lık bir artış anlamına geliyor. Bu rakamlar alınan önlemlerin halkın harcama talebinde bir gerilemeye yol açmadığını gösteriyor. IMF'nin açıkladığı 'cari açığın yıl sonunda milli gelirin yüzde 10'unu geçeceği' tahmini, ekonomi yönetimini harekete geçirdi. İş dünyası ve bazı ekonomistler bu açıklamaların gereksiz olduğunu belirtirken bazı kesimler ise kriz bekliyor. İkilemde kalan halk ise kararsız:

Harcayalım mı harcamayalım mı?

Bütçenize göre harcayın


Ali Ağaoğlu- Ağaoğlu Şirketler Grubu Başkanı: Para ekonominin canıdır. Harcama olacak ki ekonomi dönsün. Ancak herkes bütçesine göre harcamalı. 1.000 TL geliri olan yılda üç cep telefonu değiştiriyor, gelirinin üstünde kredi alıyorsa bu sorun yaratabilir. 2008'de hükümet 'al ver ekonomi canlansın' kampanyası yapıyordu, o dönemde ekonomistler karşı çıkıyordu, şimdi hükümet harcamayın diyor, ekonomistler karşı çıkıyor. Hükümetin akıllı bir taktiği olarak görüyorum.

Bir hafta içinde 5 açıklama

- 14 Temmuz-Ali Babacan: Avrupa'daki gelişmeler bizi kaygılandırıyor. İlgili kurumlara her türlü kötü senaryoya hazır olmaları talimatı verdik.

- 19 Temmuz-Bülent Gedikli: Kötü haberi veriyorum; muhtemelen dünya ekonomisinde bir kriz olacak. Türkiye'ye olumsuz etkileri olacaktır. O yüzden tedbirli olun. Ne varsa onu tutun. Fazla harcamayın.

- 20 Temmuz-Ali Babacan: Umarız Avrupa'da doğru kararlar alınır, ABD'deki borçlanma limitiyle ilgili sorun aşılır. Sorunlar çözülmezse olumsuz senaryolara hazır olmamız gerekli.

- 21 Temmuz-Zafer Çağlayan: Ekonomi yönetimi olarak vatandaşa bir telkinimiz söz konusu değil. Vatandaş bizden daha iyi bilir ne yapacağını. Türk insanı birçok kriz gördü yaşadı. Tabii ki ayağını yorganına göre uzatacak.

- 21 Temmuz-Nihat Ergün: Bugünden bir kötümser hava oluşturmanın anlamı yok. Kimse şundan endişe etmesin; Türkiye kendi iç sorunlarından dolayı kriz yaşama dönemlerini aşmıştır. Türkiye kendi iç problemlerinden kaynaklanan bir kriz yaşamaz.

Hükümetin B planı olmalı

- Mustafa Sönmez-Ekonomist: Yıllık 75 milyar dolara koşan cari açığın, milli gelirin yüzde 8'ini aşması, IMF'ye göre yüzde 10'a koşması, iktidarı, ekonomiyi soğutmaya, bunun için de 'harcamayın' komutuna zorluyor. Harcamayın, demek yetmiyor. Kriz faturasının bir kez daha alttaki sınıfa yıkılmamasını ve faturada adil olunmasını talep etmek gerekiyor.

Suni durgunluk yaratılmamalı

- Özcan Ekşib/Capacity AVM Genel Müdürü: 'AB üyesi bir ülke sallandı diğer ikisi sınırda devamı olabilir' söylemleri çok tatminkar değil. Ekonomimiz yere sağlam basıyor görüşündeyim. Global anlamda etkisi olur ama iç dinamiklerimizi etkilemez, bu kadar net söylemlerle suni bir durgunluk yaratmanın anlamı yok.

Merkez Bankası aynı fikirde değil

- Prof. Dr. Taner Berksoy: Kriz korkusu bir iktisat aracı olarak kullanılmaya başlandı. Ancak MB'nin dün yaptığı toplantının sonuçlarına bakarsak da 'harcayın' diyor. Çünkü MB, 'Önlemler sonuç vermeye başladı, son çeyrekte cari açık kontrol altına alınmış olacak' diyor. Hatta olası bir kriz durumunda gerekirse harcamaları artırırım sinyali de veriyor. Kriz olasılığı her zaman var ancak şu an olasılığı düşük ve insanları bu şekilde korkutmak doğru değil.

%20'lik küçülme bile 32 milyar $ daraltır!

- Mehmet T. Nane/AMPD Başkanı: Son günlerde ekonomiyle ilgili yapılan açıklamalar önemli ancak eksik. 60 milyar dolarlık perakende sektörü içinde alışverişi durdurmaya neden olacak talihsiz bir yaklaşım, yüzde 20 bile etkili olsa, bu etki 32 milyar dolarlık bir daralma demektir. Bu ise devlete en az 6-7 milyar dolar az vergi gelmesi anlamına gelir. 2008 ve öncesinde gözlemlenen tüketim ekonomisi yerini 'ihtiyaç ekonomisi'ne bıraktı. Dünya ekonomisinde yaşanan krizin Türkiye'ye yansıması üzerine yapılan açıklamalar ciddiye alınmalıdır. Bu dönemlerde tüketiciler açısından alışverişi ihtiyaç ölçüsünde yapmak en akıllı tedbirdir. Krize karşı en önemli dayanak olarak, ekonomi çarkının dönmeye devam etmesi için gerekli olan ihtiyaçlar ertelenmemelidir. 2011'in ilk çeyreğinde rekor seviyelere ulaşan Türkiye'nin büyüme hızını sekteye uğratabilecektir.

Moral bozmaya gerek yok, satış psikoloji işidir

- Süleyman Orakçıoğlu/Orka Group Başkanı: AKP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli'nin harcamayın, tüketmeyin şeklinde panik yaratacak türden bir açıklama yapmak istediğini tahmin etmiyorum. Özellikle bazı cümlelere takılarak değerlendirdiğinizde açıklama anlamını kaybedebiliyor. Şu bir gerçek, Türkiye'nin büyümesi perakende sektörüne bağlı. Biz sektördeki firmaları sadece 75 milyonluk pazarın oyuncuları olarak görüyoruz oysa Türkiye'nin 350 milyonluk hinterlandının en büyük oyuncusu olmaya aday firmalarımız var. Bu potansiyel ayağımıza kadar gelmişken, bunu doğru kullanmak, resme daha geniş perspektiften bakmak gerekiyor. Türk markaları yurtdışında bu kadar ilgi ve talep görüyorken, yurtiçinde moral bozmaya gerek yok. Satış, biraz da psikoloji işidir, bu tür söylemlerden uzak durmak gerekiyor.

BENİM GÖRÜŞÜM - Esin GEDİK / AKŞAM

ALİ Babacan ve Bülent Gedikli'nin uyarıları kişiler değil kurumlar üzerinde de büyük etki yarattı. Çok sayıda şirket toplantı yapıp bütçelerini gözden geçirme kararı aldı. Batı kaynaklı bazı sorunların olduğu ve Türkiye'yi de etkileyebileceği tahmin ediliyordu. Diğer yandan ülkede tasarrufun artılması zorunluluk ama geliri az olan milyonlar ortalama bir hayat için borçlanmaya mecbur. Bu sorunları çözmenin yolu 'kriz korkusu' değil, gelir dağılımını düzeltmek.