Siyasi arenada gördüğümüz hareket ve davranışlar, söylenen sözler gerçekten ürkütücü boyutlara ulaştı. Gerek kendi partileri içerisinde, gerekse rakip partilere karşı söylenen kaba sözler ve hakaretler insanlarda saygı falan bırakmadı. Kişilerin siyasi konumu ve titri ne olursa olsun rakibi veya rakip gördüğü kişilere karşı saygı çerçevesinin dışına çıkması etik dışı davranıştır.

Bu topraklarda tarih boyunca, şark kurnazlığı ile Bizans’ın saray entrikalarının benzerlerini sergileyerek bu günlere gelenler elbette olmuştur. Hatta bunlar zaman zaman çoğunluğu bile elde etmiş olabilirler. Ancak tarih naif özellikteki siyasilerden ve yöneticilerden daha fazla söz etmektedir. Tarih içinde gelişen olaylara bakarsanız bin yıl önce bile kendilerine karşı olumsuz söz söyleyenlere kibarca ders veren yönetici ve siyasetçileri görebilirsiniz. Hiçbir şey bilmiyorsanız idamın eşiğinde olduğunu bildiği halde tüm savunmalarında naif tutumunu değiştirmeyen Rahmetli Adnan Menderes’in mahkeme tutanaklarını okuyabilirsiniz.

Elbette Osmanlı döneminde de, bu bağlamda bir sürü sıkıntı yaşandı. Padişahların kimi tahttan indirildi, kimi katledildi. Cumhuriyet döneminde de, sıkıntılar yaşandı. Siyasi aktörlerin önemli bir bölümü, ülkenin ve de ülke insanının çıkarlarından çok, ülke yönetimine egemen olabilmek için her şeyi mubah sayma bencilliği içinde olabildiler.

İktidarın yaptıklarını, olumlu ya da olumsuzluğuna göre değerlendirme yerine, her yapılana doğruluğuna ya da yanlışlığına bakmadan, muhalefet olsun diyerek muhalefet yapmak neredeyse alışkanlık haline geldi. Aynı şey muhalefetin davranışlarına karşı iktidarın aldığı pozisyonlarda da görebiliyoruz. Yani içimizden geçen düşüncelerin dışında bile bile lades diyebiliyoruz. İşte bu tutarsızlıklar yüzünden siyasetçiler büyük ölçüde inandırıcılıklarını maalesef kaybettiler.

Gelelim günümüze.

Yerel seçimler yaklaştıkça, siyasi havanın çok daha gerileceği kesin. Gerek genel iktidar, gerekse yerel iktidarların başarısının önemli bir bölümü rakiplerinin başarısızlığından kazanıyor. Hem genelde, hem de yerelde çakılan çiviler yerinde durmuyor.

Aslında bu çivi yerinden çıkalı çok oldu. Adeta yalama olmuş cıvataya dönüştü. Seviye kalmadı, birbirimize karşı saygı kalmadı, sevgi kalmadı. Eğer söz sahibi siyasetçi ile aynı fikirde değilseniz kim olursanız olun artık yok hükmündesiniz. Artık bu durum siyaset fanatikliğini bile geçti. Bu duruma gelmemizde sanırım en çok sanal ortam etkili oldu. İnsanlar yüz yüze söyleyemeyecekleri sözleri karşısındaki kişilere sanal ortamda rahatlıkla söyleyebiliyorlar. Bilgisayardan veya telefondan sallayın gitsin yaptılar.

Tokat atma oyunu gibi, biri başlıyor ve karşılıklı olarak giderek tokatın dozu artıyor. Sonunda kaos ortamı oluşuyor. Bu ülkenin ve özellikle, bu ülke insanının, siyaset anlamında, günlük güneşlik bir ortamda, seviyeli bir siyasetin yapıldığına artık şahit olamıyoruz. Olması gereken bu aslında ama olmuyor işte.

Kimi partililer ve parti yöneticileri, iktidar oldukları dönemleri güllük gülistanlık olarak görüp, mutlu olduklarını iddia etseler de, gerçeğin öyle olmadığından hepimiz eminiz. Herkes bencillik hastalığına yakalanmış, kendisi dışında kimseyi görmüyor, kimseyi takmıyor. Sanki kendisi dünyaya bedel bir güç, diğer insanlar ise karınca sürüsü. Burada A partisi veya B partisi önemli değil. Siyasi sistemde bir kokuşmuşluk almış başını gidiyor.

Artık gördüğümüz ve tanık olduğumuz olaylar karşısında bırakın diyecek lafı bulamamayı, laf bulmaya çalışmanın bile saçmalık olacağına inanıyoruz. Hangisini eleştireceksiniz ki. Alın birini vurun ötekine. Hamaset iktidarıyla muhalefetiyle tavan yapmış.

Birisi siyasi anlamda dünyaya meydan okuyor. Diğeri yanındayım diyor. Öbürü de. Rakibi için ağza alınmayacak küfürler ediyor, kimse dur demiyor. Küfür ettiği insan kadınmış, erkekmiş fark etmiyor en önemlisi insanlık nedir, kimse dinlemiyor.

Sonuç olarak, siyasette çivi falan kalmamış.

İnsanlar, yani bizler bu ortamda neler yapıyoruz?

Her davulun önünde göbek atıp, alkış tutarak, kılıktan kılığa girip, gelene ağam gidene paşam demekle meşgulüz. Doğruluk, insanlık semtlerimize uğramıyor. Toplumun genel kültürünü sorarsanız cevabi gayet basit. Sosyal medyaya bir göz atın, o zaman anlarsınız, Hanya ile Konya’yı.

Herkes ulema. Herkes her şeyi biliyor. Herkes dürüst. Herkes kahraman. Konuşmalar anlamsız falan filanla dolu, rezillikler diz boyu. Yani siyasetin çivisi çıkmış, çıkmakla kalmamış kaybolmuş. Siyasi olgunluk ve seviye ortadan kalkmış, Biraz oturaklı ve ağırbaşlı olalım yeter.

Demokrasi karşındakine tahammül işidir. Söylediğimiz sözün nereye gittiğini bilmemiz gerek. Neticede siyasetçiler bu toplumun aynasıdır ve toplum olarak layık olduğumuz şekilde yönetiliriz. Genelde de yerelde de. Her şey ortada, herkes istediği sonucu çıkarıp alacağı dersi alsın, eğer düzenin değişmesini istiyorsa tabi ki.

En kötü düşmanlarımız cahil ve basit insanlar değil, okumuş ve ahlâkları bozuk olanlardır. (Graham Greene)

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA