Aydın Emel Mustafa Uşaklı Anadolu Lisesi eski müdürü Mehmet Şallıoğlu'nu ziyarete giden aydınpost yazarı Servet Töz'den ilginç gözlem...

                         SİYASETİN ÇİRKİN YÜZÜ

Aydın Emel Mustafa Uşaklı Anadolu Lisesi eski müdürü Mehmet Şallıoğu"na ziyarete gittim.

Eski müdür dedim. Çünkü Şallıoğlu; “günümüz siyasetine,  topluma nizam ve ahenk aşılama sevdasıyla, yol haritası başındakilerin ruhlarının samimiyetsizliği… Bencilik, ihtiras, yalan, riya, riya; tiksindiren riya”nın kurbanı oldu.

Üç gün önce gelen “görevlendirme” yazısına karşın…

Kurucu Müdür olmasına, üç okul kurmasına, gece 24 de okulun kalorifer tesisatını bağlatmasına aldırmadan…

Peki, neydi sorun?

Milli Eğitim Müdürü Murat Taner"e sordum.

Şallıoğlu hakkında soruşturma mı var?

Yanıt: Hayır.

Peki gerekçe?

Kem küm…

Yani siyasetin çirkin yüzü “bencillik, ihtiras, yalan, riya”…

Elbette Murat Taner ne yapsın, AKP il yönetim kurulu üyesi bir hanımın talimatını yerine getirmenin rahatlığı ile “bu konuda soru sormayın” demesine hiç şaşırmadım.

Günümüzde her yönetim kadrosunda yer alan aktörler, kişisel çıkar sağlamak amacıyla toplumda var olan hukuki, dini, ahlaki, kültürel kuralları ihlal ederek toplumsal yozlaşmanın önünü açmaktadırlar.

Yozlaşmanın önünde set oluşturması gereken, yeni nesil"i yetiştirecek öğretmenlerin başındakine; Atatürk ile Milli Eğitim Bakanı arasında geçen bir anıyı anlatmak istiyorum:

Yıl 1934, o dönemde Milli Eğitim Banlığı Ulus ta"dır. Bakan ise Niğdeli Abidin Özmen"dir. Bakan makamında çalışmaktadır.

Kapı çalınır. Bakanın gür sesi:”Giriniz!”

Atatürk"ün Yaverlerinden biri yanında iki çocukla makama gelirler.

Hoşbeşten sonra Yaver Bakan Özmen"e bir zarf uzatır.

Konuklara yer gösterir ve zarfı açar.

Atatürk"ten gelen bir mektuptur bu “Bay Abidin Özmen Milli Eğitim Bakanı…”

Abidin Özmen zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur;

Yaver bey"le size, iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz bir liseye parasız yatılı olarak kaydını yaptırıp…

”Bu Atatürk"ün bir emridir. Kesinlikle yerine getirilecektir. Bakan Orta Öğretim Genel Müdürü"nü çağırır ve şu talimatı verir:

Yaver bey"in yanındaki bu iki çocuğun evraklarını alınız ve bu çocukları Haydarpaşa Lisesi"ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp her ikisi için de paralı yatılı makbuzlarının “Veli ve ödeyen hanesine Atatürk"ün ismini yazdırarak bana getiriniz.”der.

Bakan"ın emri yerine getirilmiştir. Abidin Özmen bir mektup yazarak Yaver bey"le Atatürk"e gönderir.

Mektubun içeriği şöyledir:

Muhterem Atatürk; Yaver bey"le göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak arkasında Türkiye Cumhuriyeti"nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı gibi biri bulunduğu için; bu iki çocuğu fakir ve kimsesiz kabul etmeme, hem yasalarımız hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğun da emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi"ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ekte takdim ediyorum…

“Atatürk bu mektup üzerine, devrin Başbakanı İsmet İnönü"ye telefon ederek “Bak” demiş “Senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı” diyerek olayı anlatmış, İnönü, Bakanı adına özür dilemiş.

Atatürk “yok!” demiş. “Özür dileme çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse…”

Dilerim Murat Taner ve yönetim kademesinde olanlar, bu anıdan bir ders çıkarlar.

Dilerim ki; Murat Taner"in konuyla ilgili söyleyeceği bir söz olsun.

Yeri gelmişken hemen söyleyelim, sözü olanın sözü bu köşe de yer bulacak. Hatırlatmasını yaptıktan sonra Mehmet Şallıoğlu ziyaretine geri dönelim. Şallıoğlu heyecanından bir şey kaybetmemiş. Konuyla ilgili bir açıklama yapmadı. Ama o “ruhun zenginleşmesi düşüncesinde. Diyor ki:“İçi boş elbiselerinin fermanı insanlığa yön çizemiyor… Söylemleri kulaklarımızda manasız gürültü. Kendi nefislerimize hâkim olamadığımız için, paylaşmayı ve kardeşliği unuttuk… Yeryüzündeki kıtlığın, yoksulluğun, açlığın temelinde de bu var. Maddi açlığımızın reçetesi, ruhumuzun açlığını gidermek… Önce sevgimizi ve sonra maddi varlığımızı insanca paylaşmak…”