Hakkında ciltler dolusu kitap yazılacak derece kıymetli, çağları aşarak günümüze kadar ulaşan Hacı Bektaşi Veli’nin bu öğüdünü şüphesiz en fazla kulaklarına küpe etmesi gerekenler siyasetçilerdir.

Çünkü bazılarının açık denizde kulaç atmaktır, bazılarının dikenli yolda yalınayak yürümektir, bazılarının da huysuz tay üzerinde yolculuk yapmaktır diye tanımladığı siyaseti kazaya, belaya uğramadan sürdürmek her babayiğidin harcı değildir.

Eli uzun, dili sivri, uçkuru gevşek olan birinin başaracağı bir iş hiç değildir. Yalnız günümüzde değil geçmişte bile bu üç illetten birine sahip olanın da işi değildir siyaset.

Anlayacağınız siyasetçiyim diye ortaya çıkanın çamaşırı temiz, lekesiz olacak… Sonradan da olsa ortaya çıkacak yırtığı,söküğü olmayacak.

Bu yola girenlerin geçmişlerinde varsa taciz, tecavüz gibi kendilerini korkutan ve ortaya çıkmasıyla deprem etkisi yapacak bir suçları onlara yapılacak en iyi tavsiye siyasetten uzak durmalarıdır.

Çünkü bizim milletimiz kanunun da yüz kızartıcı bir suç kabul ettiği, inancımızın da kültürümüzün de vazgeçilmez değeri “ırza, namusa sataşma” konusunda son derece hassastır.

Geçmişte Çakıcı Mehmet Efe ve Kurtuluş Savaşımızın unutulmaz kahramanı Yörük Ali başta efeler vatandaşın ırz ve namusuna kötü gözle bakanları velev ki kızanları bile olsa affetmemişlerdir.

Sırf bu nedenle Çakıcı’nın on iki kızanını öldürdüğü Yörük Ali’nin aynı şekilde taciz ya da tecavüzde bulunanları cezalandırdığı rivayet edilir.

Bu milletin Kurtuluş Savaşı’nda cepheye koşmasının bir nedeni de ırz ve namusun tehlikeye girmesiydi.

Bu gün kültürel yozlaşma bu duygu ve düşünceleri her ne kadar aşındırmış gibi görünse de bu konudaki inanç henüz gücünden bir şey kaybetmiş değildir.

O iman yerini koruyor.

O nedenle eskiden beri devletli sınıfını sıkıntıya sokan, koltuktan eden konuların başında gelen kadın konusuna en fazla özen göstermesi gerekenlerin başında da gelecek beklentisi olan siyasetçiler gelir.

Herkesin malumu olduğu üzere bireylerin işlediklerinin kaydının tutulduğu bir bilgisayar hafızası bir de yazılı olmayan bir toplum hafızası vardır.

Sessiz çoğunluk insanları çok yönlü olarak izler. Gözlem altında tutulanların başında da mevcut olanlarla birlikte potansiyel siyasetçiler ve onların aile hayatları gelir.

Takibi yapılan diğer bir konu da gözlemlenenlerin dış ayaklı olup olmadıklarıdır.

Eğer şahsın bu konuda bir suçu, kusuru varsa bunlar zamanı geldiğinde ama ters düştüğü dostları ama çelme takmaya çalışanları ya da rakipleri tarafından açığa çıkarılır.

Unutulmaması gereken kural şudur; hiçbir şey gizli kalmaz. Ancak açığa çıkmak için uygun zamanı kollar.

Sonra sır tek kişiliktir. Mahrem en fazla iki kişi arasındadır. Üç kişi kalabalıktır. Kural budur.

Kral Midas’ın kulakları hikâyesini bilirsiniz. Berber Kral’ın koca kulaklarını kimseye söyleyemediği için gider dağın başına, bir kör kuyuya haykırır. Ama o ses yankılanır yeryüzüne çıkar, yayılır.

Kral’ın “eşekkulaklarını” duymayan kalmaz.

İki kişiden fazlası kalabalıktır.

Bir bilgi iki kişinin arasında kalmaktan çıkarsa halka açık hale gelebilir demektir.(Murat Yetkin, Meraklısı için Entrikalar Kitabı, say.271)

Bu gün artık enformasyon çağındayız.

İnternet, cep telefonu gibi dijital veri sağlayıcıların katkılarıyla merakların anında giderildiği, insanların bilgilenme konusunda hız sınırlarını çoktan aştığı bir dünyada yaşıyoruz.

Artık topluma yön vermek, yönetmek adına öne geçen siyasetçilerin, meşhur sanatçıların, buluşlarıyla öne çıkan bilim insanlarının ünü arttığı oranda özel hayatlarıyla ilgili alan da daralmıştır.

Hatta bazı Avrupa Ülkelerinde böyle şöhretlerin evlerinin içi bile günümüzde kamusal alanın bir parçası olarak kabul edilmektedir.

Böyle bir devirde toplum tarafından örnek alınacak konumdaki bir siyasetçinin adı karıştığı kadın olayında “özel hayatımdır, kimseyi ilgilendirmez,”deme hakkı yoktur.

Değil mi ki, ahlaki olmayan bir kaçamak…

Bu pişkinlik ileri demokrasi ile idare edilen ülkelerde tartışmasız istifa sebebidir.

Bizde bu tür uçkuru gevşeklerin zemin bulmasına neden olanlar referans olmada dikkatsiz davranan milletvekilleri, yönetici seçmede özen göstermeyen il ve ilçe başkanı ya da karar vermede etkili partinin diğer simalarıdır.

Bu tür insanlar onların sayesinde yönetim görevi üstlenmekle ya da sırtını bir yerlere dayamakla ya da harcadıkları paralarla partide “muteber adam” sıfatını kazanıyorlar.

Örnek teşkil etmesi bakımından ceza olarak partiden atılmalarını gerektiren bu parazitlere karşı takınılan“olur böyle kaçamaklar, sonuçta her koyun kendi bacağından asılır,” anlayışının ister adına adam kayırma deyin ister particilik adına adam koruma deyin cezasız kalması olayı meşrulaştırmakla kalmamış, üstüne üstlük siyaseti de kirletmiştir.

Temiz siyaset ve demokrasinin geleceği adına ne kadar üzüntü verici bir durum?

Zira asılan koyunun neden olacağı pis koku sadece asıldığı sokakla sınırlı kalmaz. Mahalleyi hatta şehrin tamamını etkisi altına alma özelliğine sahiptir.

O vakitten sonra deriyi ne kadar tuzlasan da kar etmez.

Zira o kokudan tuz da nasibini almıştır.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA