Cumhurbaşkanımız yeni dönemde teşkilatlarla ilgili bazı açıklamalarda bulunup, teşkilatlarda dinamizm sağlamak için görüşlerini açıklamaya başlayınca üzerine vazife olan olmayan insanlar:

“Cumhurbaşkanımız şunu dedi, bunu dedi.” gibi tevilata başladılar...

Teşkilatları istifaya çağıranı mı ararsın, teşkilatların rant yuvası olduğunu söyleyeni mi...

Sanırsın teşkilatlarda görev yapanlar sicilli, sabıkalı, hırsız takımı...

Biraz insaf lütfen!

“Performans düşük, yeterli gayret göstermiyorlar, aralarında menfaat umanlar var diyebilirsiniz.” anlarım.

Daha önce de yazdığım gibi;

Mesele eski, yeni, rantçı ve menfaatçi meselesi değil.

Teşkilatlarda yeterli kucaklayıcılık yok, kıskançlık ve çekememezlik var.

Ortaya dökülüp teşkilat eleştirisi yapanlar iddiamın en büyük delili.

Cumhurbaşkanımız ihale takipçilerinden bahsetti diye, nezaket sınırları aşılmış bir şekilde teşkilatlarda görev yapanlar töhmet altında..

Bu yaygaracılara kalsaydı, 17-25 kumpasına teslim olur, ülke krize sürüklenirdi.

17-25 kumpasında siyaset doğru yerde durmuş fitnecilere fırsat vermemiştir.

Hatırlayalım FETÖCÜLER ne diyorlardı o zaman. ‘Hırsız var!!!’

Şimdi hain FETÖ örgütünün ağzıyla birileri teşkilatlar ve siyaset müessesesini karalama derdine düşmüş.

Sanal âleme bakıyorum kim bunlar diye:

Partide müzmin muhalifler, kendilerini partinin sahibi görenler, “Reisçi” ilan edenler...

Bir de devlet memuru olup sürekli siyasetin kendi emirlerinde olmasını isteyenler...

Beraber koro halinde bir türkü tutturmuşlar;

“Teşkilatlar; beceriksiz, ihaleci, hırsız ve kripto FETÖCÜLER yuvası!”

Diyorlar ki;

Ak Partili iş adamı parti yöneticileri ihaleye girmesin, girenler yönetimlerde olmasın.

Böyle davranarak dürüstlük sergilensin, amenna, itiraz etmeyelim.

Kesinlikle nüfuz ticareti yapan ihaleciler varsa teşkilatlardan temizlesin.

AK Partililer devlet ihalelerine girmeyerek dürüstlüğünü ispat etsinler, parti şaibeden kurtulsun.

Peki, bürokraside görev almak isteyenler, illa bir Sendikanın üyesi olsun mu?

Görev bilinci olmadan, işine sadakat göstermeyenler, salt sendikalarından dolayı kamu kurumlarında idareci yapılsın mı? Böyle olunca hakkaniyete uygun davranılmış olur mu?

Bu tür atamalar Ak Partiyi yıpratmıyor mu?

Ne dersiniz, iktidara yakın sendika üyeleri de idareci olarak atanmasın, atamalarda sadece bir sendikaya üyelik şartı aransın mı, aranmasın mı?

Farklı sendika üyelerinin yönetici mülakatlarında elenmesinin vebalini kim üstlensin?

Bu yükü de siyasetçiye yükleyelim değil mi?

Merak ettim. Bu konuda düşüncesi olan var mı?

Bir kaç kelam eden vicdan sahibi olacak mı?

Sakın yanlış anlaşılmasın, hiçbir şahsı ve kurumu hedef almıyorum.

Kimseye husumetim yok, ön yargılı ve toptancı da değilim.

Kimsenin avukatı da değilim. Derdim hakkaniyet.

Şimdi şu sorulara birlikte cevap arayalım:

Vatandaşın siyasetçiden çocuğuna iş istemesi meşru,

Atandığı yerden memleketine gelmesi için siyasetçiden destek istemesi meşru,

Memurun terfi tayin isterken siyasetçiye gelmesi meşru,

Memur sendikalarının idareci atamalarında üyelerinin atanmasını istemesi meşru,

Siyasetçi her gün yaptığı işini yapınca, vatandaş ve devlete mal satınca ihaleci olur öyle mi?

Bu mudur yüksek adalet anlayışınız?

Memurun tayin, terfi, atama ve idareci olması için, siyasetçinin sırtına binilsin.

Vatandaşın iş talepleri için çözüm arasın, gayret etsin.

Yine de siyasetçiler, İşini gördüklerinden her türlü hakareti görsün. Öyle mi?

Cumhurbaşkanımızdan ve yasama organı meclisten talebimdir;

Artık şu memurların siyaset yapma yasağı kalksın!

Siyasete meraklı memurlar milletimize ahlak nedir öğretsin, siyaset nasıl yapılır göstersin!

Usandık vallahi(!)