Anayasa Mahkemesi, eşinden ayrılan bir annenin itirazını haklı buldu, çocuklara babanın soyadının verilmesini şart koşan Soyadı Kanunu'nun ilgili maddesini iptal etti. Tarihi karar tüm aileleri yakından ilgilendiriyor.

Anayasa Mahkemesi, 1934 yılından bu yana uygulanan 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nda tarihi bir değişikliğe imza attı.

Bu kanun gereği, eşlerin boşanması halinde çocuk annenin velayetinde kalsa bile babasının soyadını taşımak zorundaydı. Anayasa Mahkemesi verdiği sürpriz bir kararla bu yasal zorunluluğa son verdi. Soyadı Kanunu'nun 4'üncü maddesinde yer alan "Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır" hükmünü Anayasa'ya aykırı bularak "iptal" kararı veren Anayasa Mahkemesi, yepyeni bir dönem başlattı. Kanun maddesi iptal olduğu için, annesinden boşanmış babasının soyadını istemediği halde taşımak zorunda kalan milyonlarca çocuk annesinin soyadını alabilecek.

SİİRTLİ ANNENİN ZAFERİ

Anayasa Mahkemesi'ne tarihi karar aldıran gelişme, Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi'ne yapılan başvuruyla geldi. Eşinden boşanıp çocuğunun velayet hakkını mahkeme kararıyla alan anne, babaya ait olan soyadını da değiştirip çocuğuna kendi soyadını vermek istedi. Ancak anne, bu değişikliğe Soyadı Kanunu'nun izin vermediğini öğrendi. Buna rağmen yılmayıp zorlu bir mahkeme süreci başlatan anne, Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi'nin itirazı haklı bulması ve ilgili maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu yönündeki tespitiyle umutlandı.

KARAR OY BİRLİĞİYLE

Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi'nin "Anayasaya aykırılık" ve "iptal" başvurusunu değerlendiren Anayasa Mahkemesi tarihi kararını 8 Aralık 2011 tarihinde verdi. Anayasa Mahkemesi Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren kararında, "Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır, şeklindeki cümlenin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline oybirliğiyle karar verilmiştir" dedi.

ERKEK VE KADIN AYNI HAKLARA SAHİP

Mahkeme üyeleri, iptal kararını verirken, eşlerin evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda bulundukları tespitini yaptı. Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmamasının velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğurduğunu belirleyen üyeler, "Bu nedenle itiraz konusu kural, Anayasa'nın 10. ve 41. maddelerine aykırıdır, iptali gerekir" dediler.

EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI

Üyeler, eşitlik ilkesinin, aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektireceğine işaret ederlerken, "Kişinin cinsiyeti nedeniyle karşı cinse göre ayrıcalıklı duruma getirilmesi bu ilkeye aykırı düşer. Ayrıca eşitlik, bireyler arasındaki farklılıkların göz ardı edilerek herkesin her bakımdan aynı kurallara bağlı tutulması anlamında da algılanamaz. Kimi kişilerin başka kurallara bağlı tutulmalarında haklı nedenler varsa, yasa önünde eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemez. Bu nedenle, yaradılış ve işlevsel özelliklerin zorunlu kıldığı kimi ayırımlar haklı bir nedene dayandığı ölçüde eşitliği bozmadığı halde, sadece cinsiyete dayalı ayrımlar eşitlik ilkesine açık bir aykırılık oluştururlar" değerlendirmesinde bulundular.

TARİHİ KARARI "KIZ İSMİ" GETİRDİ

Türkiye'de soyadı açısından yeni bir dönemi başlatan Anayasa Mahkemesi'nin kararı, aslında "kız ismi"ne itirazla başladı. Eşinden boşanan anne erkek çocuğunun ön isimlerinden birinin "kız ismi" olduğunu, üstelik de babasından kalan soyadının mahalle ve okul arkadaşları arasında alay konusu yapıldığı gerekçesiyle değişiklik başvurusunda bulundu. İsim ve soyadına yönelik alaycı yaklaşımların çocuğu olumsuz etkilediği, çocuğun okula gitmek istemediği şikayetiyle dava sürecini başlatan anne 78 yıldır uygulanan kanunu değiştirmeyi başardı.

İŞTE İPTAL GETİREN İKİ MADDE

Anayasa Mahkemesi verdiği iptal kararını Anayasa'nın 10. ve 41. maddelerine dayandırdı.

İşte o maddeler:

Madde 10: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür..."

Madde 41: "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır..."

HABER: ERDOĞAN SÜZER-BUGÜN GAZETESİ