Haberi gazeteciler.com'dan öğrenmiştiniz!
Üstadımız Mehmet Barlas gibi...
Yeridir bir sitem yollamadan geçmeyelim...
Barlas kaynak kullanmaktan çekinmeyen değerli bir büyüğümüzdü...
Haliyle bizden aldığı haber üzerine yazdığı köşesinde ismimizi anmamasına pek mana veremedik. 
Unutmuş olduğuna verelim diyoruz...
Her ne kadar "mükemmel hafızası" ile tanınsa da...

Gelelim 3 gazetecinin Esad ile yapacakları röportajı iptal etmelerine...
Gazeteciler.com'un duyurduğu bu haber üzerine Mehmet Barlas demiş ki;

"Hüsnü Mahalli'nin aracılığı sayesinde Beşar Esad ile görüşme talepleri kabul edilen meslektaşlarımız hangi nedenle bundan vazgeçtiler, tam bilemiyoruz.
Bu konudaki duyumlara göre Başbakan Erdoğan'a yakın bir isim meslektaşlarımıza Şam ile ilişkilerin böylesine gergin olduğu bir dönemde "Esad'a propaganda yapma imkânı tanımanın Türkiye yararına olmayacağı" mesajını vermiş...
Gerçekten böyle bir uyarı olduysa ve bunun üzerine gazeteciler Şam'a gitmekten ürktülerse yazık olmuş."

GERÇEKTEN ÖYLE OLDU SAYIN BARLAS!

Mehmet Barlas'a bilip de o haberde yazmadıklarımızın ışığında şunu diyelim. 
Gerçekten "propaganda uyarısı" sebebiyle bu röportaj iptal oldu. Bu kadar emin konuşmamızın sebebi de Enis Berberoğlu'nun kimi aradığı bilmemiz ve o kişiden de bu görüşmenin ve söylediklerinin teyidini almamızdır. 

Bu notu düştükten sonra Mehmet Barlas'ın yazısına dönelim!
Şöyle devam etmiş Barlas;

"(...) Suriye ile ilişkilerde gelinen noktadan sonra Esad kendini haklı göstermek için ne derse desin, bunları Türk gazete okuyucusunun "Adam haklıymış" diyerek karşılayacağından ürkmek, fazla pimpirikli olmaktan başka ne anlama gelebilir ki? Herhalde "Türk uçağını bizimkiler İsrail uçağı sanmış" tekerlemesini tekrarlayıp, daha önce Hüsnü Mahalli'nin Akşam'daki köşesinde yazdığı olayı hatırlatacaktı.

Nezaket kuralları unutulamaz

Meslektaşlarımız da nezaket kurallarını çiğnememek endişesiyle "Babadan oğla iktidar devri Suriye halkı için bir kader midir" veya "Babanız Hafız Esad da Suriye'de karşıt görüşlü olanları bombalarla susturmuştu, bu alışkanlık bir aile geleneği midir" benzeri soruları herhalde sormayacaklardı Suriye diktatörüne.


Ayrıca seçilmiş meslektaşlarımız "Sayın Esad biz de Tayyip Erdoğan'a muhalifiz, o nedenle bizimle rahat konuşun" da demeyeceklerdi herhalde.
Neticede Suriye ile Türkiye arasında bir savaş durumu bulunmadığına göre ve hâlâ diplomasi ilişkilerde silahın yerine kullanıldığına göre Türk gazetecilerin Beşar Esad ile görüşmelerinin ne sakıncası olabilirdi ki?

Hatırlayın... ABD Vietnam'da gırtlağına kadar savaşa ve belaya gömülmüşken bile Jane Fonda gidip Kuzey Vietnam'ı ziyaret etmemiş miydi?