Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Washington'daki düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde (CSIS) konuşma yaptı. Burada İsrail-Filistin barış sürecine yönelik soru üzerine Davutoğlu, Ortadoğu'daki hiçbir konunun Filistin ve Kudüs'e atıf yapılamadan anlaşılayamacağını söyledi.

Davutoğlu, Arap ayaklanmalarıyla bölgede''Yeni bir Ortadoğu'nun ortaya çıktığını'' belirterek, tüm bunların çekirdeğinde Filistin sorununun bulunduğunu, dolayısıyla bu yeni dönemde sorunun çözümü için yeni bir girişim, yeni bir yaklaşım olması gerektiğini vurguladı.

Mısır ile Filistinli gruplar arasında uzlaşı sağlamak için son 5-6 aydır sıkı çalışma gösterdiklerini hatırlatan Davutoğlu, Hamas ile El Fetih arasındaki anlaşmayı anımsatarak, şimdi bu konuda olumlu gelişmeler olduğunu hatırlattı.

Filistin'de tek yönetimin olmaması halinde, taraflardan biri barış anlaşmasına varsa bile bunu uygulamanın zorluğuna dikkati çeken Davutoğlu, ''Bu (Hamas ile El Fetih arasındaki) ulusal uzlaşı sonucunu desteklemeliyiz, böyle bir uzlaşı olmadan anlamlı bir barış süreci olamaz. Bunun kritik noktası iki taraf da barışçıl direnişi kabul etti. Bu, Hamas'ın artık barışçıl politik yöntemleri benimsediğinin bir işareti, aynı zamanda da (Filistin Devlet Başkanı) Mahmut Abbas, eğer bir ülke halkı yıllardır işgal altındaysa, direnmenin onların hakkı olduğunu ama bunu barışçıl şekilde yapmaları gerektiğini anladı. Bu, Filistinliler için iyi bir haber'' dedi.

Davutoğlu, ancak İsrail'in bugüne kadar ne bölgeye ne ABD'ye ne de uluslararası topluma bu konuda olumlu mesajlar verdiğine, yeni yerleşim yerleri inşasına devam ettiğine ve Filistin konusundaki provokatif açıklamalarını sürdürdüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti: ''İki devletli çözüm, İsrail'deki hükümetin tüm üyeleri tarafından açıkça savunulmuyor. Artık karar verme zamanı. Filistin'in geleceği ne olacak? Kimse artık mevcut statükonun devamını bekleyemez. Filistinliler kendi devletlerini hak ediyor. Çok açık konuşmak istiyorum; Suriye konusunda Rusya'nın vetosu yanlıştı, Filistin'in tanınması konusunda da ABD'nin vetosu yanlıştı. Bugün nereye giderseniz gidin tüm insanlık Filistin devletinin tanınmasının arkasında. Bazı dogmatik kişiler hariç herkes Suriye halkının taleplerinin yanında. Türkiye olarak Filistin'in devlet olarak tanınmasını destekleyeceğiz. Eğer hatta mümkünse yarın, bugün mümkünse bu saatte... Çünkü bu millet kendi devletlerini kurmayı hak ediyor. Eğer bunun için bir müzakere gerekiyorsa, İsrail, yerleşim konusu gibi herhangi bir peşin hüküm sergilemeden masaya gelmeli. Artık yeter. İsrail-Filistin meselesinin uzamasının bedelini, Türkiye de dahil olmak üzere bölgemiz halkı ödüyor. İsrailliler artık ne istediklerine bir karar vermeli. Yani Filistinlilerin demografik haklarından korkuyorlar ve 'bir devlet' mi istiyorlar veya 1967 sınırlarına dayanan, Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olduğu bir 'iki devletli' çözüm mü istiyorlar. Eğer iki devletli çözüm istiyorlarsa, o zaman, Filistin bölgelerine yeni yerleşim yerleri inşa etmek yerine masaya gelmeliler. Eğer 'bir devlet olmasın' diyorlarsa da bunu açıkça söylesinler. Böylece kimin barış istediğini, kimin istemediğini biliriz.''

Bu yeni bölgesel atmosferin yeni bir umut yarattığını belirten Davutoğlu, ''Umarım herkes bu tarihin akışının yeni mantığını anlayacak ve iki devletli çözüm için buna göre davranacaktır'' dedi.
 

'Nükleer uzmanı oldum'

Bir soru üzerine, İran'ın nükleer dosyasıyla ilgili mesele hakkında son yıllarda, özellikle de 2010 yılında çok yoğun bir çalışma gösterdiklerini belirten Davutoğlu,''Tüm bu müzakerelerin başarıya ulaşamamasından üzgünüm. Çünkü teknik detayları biliyorum. Tüm bu müzakereler boyunca artık bir nükleer uzmanı oldum'' dedi.

Tahran Bildirisi'nin imzalanmasından bir gün önce bile hiç durmadan 18 saat boyunca çalıştıklarını anlatan Davutoğlu, geçen yıl İstanbul'da İran ile P5 1 ülkeleri arasındaki son toplantıya ev sahipliği yaptıklarını hatırlattı.

Geçen ay da Tahran'a gittiğini ve yeni tur görüşmeler için çağrıda bulunduğunu ve İranlıların bunu kabul ettiğini söylediklerini belirten Davutoğlu, AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın da bunu kabul ettiğini ve bugünlerde yeni tur görüşmelerin zamanı ve yeri üzerinde çalıştıklarını kaydetti.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Tüm detayları bilen biri olarak size şunu söyleyebilirim; sorun teknik bir sorun değil. Nükleer meselenin teknik boyutları birkaç günde çözülebilir. İran'ın istediği, barışçıl nükleer teknoloji hakkı. Onlara, 'diğer ülkeler gibi bu hakka sahip olacaksınız ama NPT ve IEAE düzenlemelerine uyacaksanız' diyeceğiz. Bizim ve P5 1'in istediği, nükleer bir askeri teknolojinin olmaması gerektiği. Dolayısıyla iki tarafın da birbirine vermesi gereken güvenceler var. Türkiye açısından bizim pozisyonumuz net; bölgemizde ve dünyada nükleer bir askeri güç istemiyoruz. Ama aynı zamanda da barışçıl nükleer teknolojinin gelişimine hiçbir sınırlama istemiyoruz. Teknik ayrıntıların çözümü kolay. Sorun, güçlü siyasi iradenin olmaması ve karşılıklı saygı ve güvenin eksikliği.''
 

'İran'a askeri saldırı felaket olur'

İran'ın kendi içerisinde de bu konuda büyük tartışma olduğunu, dolayısıyla olası bir anlaşmanın İran iç kamuoyunu tatmin etmesi gerektiğini belirten Davutoğlu, aynı şekilde anlaşmanın P5 1 ülkelerini de tatmin etmesi gerektiğini ama bu ülkeler arasında da bazı pozisyon farklılıkları bulunabildiğini anlattı.

Davutoğlu, şunları kaydetti: ''Eğer iki müzakereci tam yetkiyle bir araya gelse bu sorun çözülür. Tahran Bildirisi yoluyla karşılıklı güven inşası oluşturmayı amaçlıyorduk ve eğer bu bildiri uygulamaya konulabilseydi, İran'ın geliştirebileceği bir askeri teknoloji olamazdı. Bu konular tartışılabilir. Eğer güçlü siyasi irade ve karşılıklı güven olursa... Müzakereler sonuç getirebilecek tek anlamlı seçenek, ama bu müzakereler samimi olmalı ve buna odaklanılmalı. Şimdi bir müzakere, 6 ay sonra tekrar gelin şeklinde değil. İki tarafa da söyledim, İstanbul'da kalın, Papa seçimi gibi, her şeyi tartışın sonra gidebilirsiniz. Öbür türlü, o 6 ay içerisinde diğer bazı bölgesel parametreler devreye giriyor, yeni gerginlikler oluyor, yeni suçlamalar ortaya çıkıyor. Tek bir oturum yapın, tam yetkiyle her şeyi ortaya dökün, size garanti veririm birkaç günde bu sorunu çözerler.''

Davutoğlu, İran'a olası askeri operasyonun ise bir ''felaket'' olacağını belirterek, ''Bu bir seçenek olmamalı, özellikle de bölgemizdeki bu tarihi dönüm noktasında yeni bir dev gerilim istemiyoruz. Çünkü bu sadece bölgesel bir gerilim olmaz. Askeri operasyon akla yatkın değil, uygulanabilir değil ve Türkiye olarak biz buna karşı olacağız ve hiçbir zaman bölgemizde yeni bir askeri gerginliği, yeni bir operasyonu onaylamayacağız'' dedi.