Odasının önünde eski Sağlık Bakanı Yaşar Okuyan ile karşılaşıyoruz, “Sözün bittiği yerdeyiz” diyor. Kapısında bir ziyaretçi defteri açılmış, “Gayret et hocam, sana ihtiyacımız var” diye yazılmış. Almanya"dan gelen oğlu Çınar annesinin başında, bir de Ayşe Kulin"in “Umut” kitabı var elinin altında...
Ergenekon soruşturması kapsamında Arnavutköy"deki evi aranan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan ile hasta yatağında o sabahı konuşacağız. Malum, pencereye çıkarak kendisini destekleyenlere yaptığı “mola” işareti tarihe geçti. Saylan, o anı şöyle anlatıyor:
“Polisler çıkarken yuhalandılar. Ben de pencereden mola işareti yaptım. "Emir kulları onlar ama bu işin peşini bırakmayacağız" dedim.
Bunların yaşanacağı aklınıza gelir miydi?
Tahmin ediyordum. Ta ilk operasyondan beri. Hatta çok gece “Şimdi sabaha karşı gelirler, beni götürürler mi” diye düşündüm, üç beş gün bekledim, sonra unuttum. Çünkü, sağcı basın sürekli “Ne zaman alınacak bu kadın” diyordu. "Adalet mekanizması bildiğimiz gibi işler ve bir delilden suçlamaya gidilir nasıl olsa" dedim. Ama öyle olmadı, önce suçlama, sonra delil aramasına giriştiler.
Neler yaşandı o sabah?
Hemşire kan aldı, kapı çaldı. Oğlum Çağlayan gitti, açtı. Dokuz kişi birden gelmiş. Evine böyle baskın yapılması çok rahatsız edici. Arama emrini okudum, “silah araması” diyor. Biz kim, silah kim? Nöbetçi hâkim kararı alınmış. Niye nöbetçi, değil mi? Altı saat boyunca didik didik aradılar. Aynı bizim genel merkezin hali gibi oldu ev.
Neler aldılar? Var mıydı gerçekten aşk mektupları?
Espri yapmıştım ama gerçekten kurdeleyle falan süslediğim eski özel mektuplarımı buldular. Okudular da. Meraktan tabii. Terbiyeli adamlardı ama... Kitaplarıma da baktılar. 12 Eylül döneminde de gelmişlerdi bizim eve, sadece kitaplara bakmışlardı. Evde dinleniyorum diye, Oscar alan filmleri getirmişti oğlum, onları da toplayıp gittiler. Müsvedde olarak kullandığım kağıtları, aklandığım davaların dosyalarını aldılar. Bu arada kapının önü türbe gibi olmuş.

Tazminat davaları açacağız
Şimdi ne yapacaksınız?
Bundan sonrası çok önemli. Tazminat davaları açacağız. Çünkü, arama kararı, arama şekli, gözaltındaki muamele, hepsi yanlış. Gözaltına aldıklarına “Yanınıza giysi almayın” demişler, oysa kaç gündür içerideler. Diyabet hastası yemeğini getirtememiş. Çuval çuval eşya götürdüler, kopyasını bırakmadılar. Bütün cezacı avukatları harekete geçirdik, mutlaka uluslararası düzeyde mücadele vereceğiz. Mehmet Haberal"ın ameliyat olmayan hastaları adına da mücadele vereceğiz. Hukuku onlara hatırlatacağız.
Bursiyer çocukların dosyası niye alınıyor? Fişlemeden şüpheleniyor musunuz?
Şüpheleniyoruz, bunu bize açıklamaları lazım. Çocukların tüm ailevi ve eğitim durumlarını gösteren dosyaları almışlar. Şimdi de 10 çocuğun gözaltına alındığı bilgisi geliyor. Gözdağı veriyorlar, “Sakın bir daha burs talebinde bulunmayın bu derneğe” demeye getiriyorlar.
Sizden haber bekleyen binlerce burslu çocuk var, onlara ne söylemek istersiniz?
Türkiye"de bir değişim olacak ve iyiye doğru gidecek. Bak bana “Gardırop Atatürkçüsü” diyorlar, ne demek bu? Duruyor muyuz öyle ki? Başları döner bizimle çalışırlarsa. Ama ne yapacak? Karalayacak. Benim mesajım şu: Hakkâri"dekiyle İstanbul"daki çocuğum aynı olanaklara sahip oluncaya kadar çalışacağız. Özgürlük, insan hakları ve eşitlik kavramlarına dayanan bir hukuk devletini ilke edineceğiz. Bu ülke hiçbir zaman diktötürlüğe gitmeyecek.

Milliyet