Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, 12 Eylül döneminde Diyarbakır Askeri Cezaevinde gördükleri işkence sonucu öldüğü ifade edilen 15 kişi konusunda soruşturma başlattı.

Başsavcıvekilliği, soruşturma evrakını, ''müştekilerin iddia ettiği işkence ve kötü muamele ile yaşam hakkının ihlaline yönelik suçların CMK'nın 250. maddesi kapsamında olmaması'' nedeniyle, ''görevsizlik'' kararı vererek Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.

Görevsizlik kararında, Diyarbakır Askeri Cezaevinde hayatını kaybettiği belirtilen Necmettin Büyükkaya, Ramazan Yayan, Remzi Aytürk, Aziz Büyükertaş, Önder Demirok, Mehmet Emin Akpınar, Medet Özbadem, Ali Sarıbal, Celal Paydaş, Bedii Tan, Kenan Gürsoy, Seyfettin Sak, Aziz Özbay, Hayri Durmuş ve Mazlum Doğan ''maktul'' olarak yer aldı.


Müştekilerin beyanları

Toplam 165 ismin ''müşteki'' sıfatıyla gösterildiği kararda, bazı şikayetçilerin, ölüm olaylarına ilişkin beyanlarına yer verildi.

Karara göre, müşteki Adem Ender Avcıkıran, şikayetinde, cezaevinde 70-75 yaşlarında Türkçe bilmeyen Aziz Büyükertaş'ın koğuş numarasını hatırlamayarak askerleri yanlış koğuşa götürdüğü için 8-10 asker tarafından dövülerek öldürüldüğünü kaydetti.

Müşteki Emin Yiğit, Remzi Aytürk'ün; müştekiler Osman Aydın ve Sadık Kaplan, Önder Demirok'un; Müşteki Suphi Karataş da Mehmet Emin Akpınar adlı Mardinli kişinin öldürüldüğünü beyan etti.
Müşteki Memet Takar, Medet Özbadem'in; müşteki Mehmet Naim Işık da Ali Sarıbal'ın gözünün önünde öldürüldüğünü belirtti.

Müşteki Recep Şeftalidalı da şikayetinde Bedii Tan'ın havalandırma noktasında cop ve kalasla dövülerek öldürüldüğünü anlattı.

Müşteki Senai Çelik ise Kenan Gürsoy'un işkenceyle öldürüldüğünü ifade etti.

''İnsanlığa karşı suç'' değerlendirmesi

Kararda, 1982 Anayasasındaki ''darbe yapanlara yargı yolunu kapatan'' geçici 15. maddenin, 12 Eylül 2010'daki referandumla kaldırıldığı hatırlatılarak, 12 Eylül Askeri Darbesini yapanlara, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını ve TBMM'yi cebren ortadan kaldırmak suçlamasıyla kamu davası açıldığı belirtildi.

İşkence ve kötü muamele gördüğünü iddia eden kişilerle ilgili zaman aşımının, 1982 Anayasasına eklenen 15. maddeyle durduğu, referandumda bu maddenin kaldırılmasıyla zaman aşımının yeniden işlemeye başladığı kaydedilen kararda, TCK'nın 77. maddesinde, ''kasten öldürme, yaralama, işkence, eziyet veya köleleştirme, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarının bir plan doğrultusunda, sistemli olarak işlenmesinin'' insanlığa karşı suç olarak tanımlandığı, bu suçlar dolayısıyla zaman aşımının işlemeyeceğinin belirtildiği ifade edildi.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine de atıfta bulunulan kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kararlarında, yaşama hakkına müdahale eden, işkence ve kötü muamele oluşturan eylemlerin işlendiği durumlarda, etkili bir soruşturma yürüterek sorumluların tespit edilip cezalandırılması konusunda devletlerin pozitif yükümlü olduğunun altını çizdiği vurgulandı.

Kararda, AİHM'in, ''Yaşama hakkını ihlal ettiği iddia edilen, işkence ve kötü muamele iddiaları ile suçlanan kamu görevlilerinin af ve zaman aşımından yararlandırılmaması'' yönünde aldığı karara dikkat çekilerek, ''Müştekilerin iddia ettikleri işkence ve kötü muamele eylemleri ile yaşam hakkının ihlaline yönelik suçların CMK'nın 250. maddesi kapsamında sayılan suçlardan olmaması nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığımızın görevsizliğine, soruşturma evrakının görevli ve yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildi'' denildi.

Kararda, suç ''işkence ile adam öldürmek, işkence ile kötü muamele'', suç tarihi ise ''1979 ve devamı'' olarak gösterildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, 12 Eylül dönemindeki işkence ve kötü muameleye ilişkin olarak ayırdığı soruşturma dosyalarını, ''görevsizlik'' kararıyla ''suç yeri'' olarak gösterilen yerlerdeki savcılıklara göndermeye devam ediyor.