İnsanız işte!

Şairin dediği gibi “Hangi dünyaya kulak kesilmişsek öbürüne sağır” oluyoruz.

İnsan ya mutluluğu, ya öfkesi yahut üzüntüsüyle hemhal oluyor.

Kendimize ait hissettiğimiz sosyal çevrenin kabulleriyle kimliğimizi inşa ediyor ve o kimliğin parçası olmaktan mutlu oluyoruz.

O kimlik etrafında düşünmek ve davranmak işimizi hayli kolaylaştırıyor.

Ait olmadığımız çevre tarafından yapılan en küçük hataları büyütmekte pek mahir olduğumuz gibi bir o kadarda doğrularını görmemekte de cimriyiz.

Bir deyimde söylendiği gibi, başkasının gözündeki çöpü ‘mertek’ olarak görmeyi tercih ederken davranışımızı sorgulama erdemini göstermiyoruz.

Ama o erdemli tavrı bir başkasından bekliyoruz.

Grup kimliği üzerinden taassup içinde olmayı, inandığımız değerlere sadakat olduğunu düşünüyoruz.

İsterseniz durumu bir deyimle açıklayalım.

“Kuzguna yavrusu şahin görünürmüş” derler bilirsiniz.

Buraya nereden geldik?

Malum, hukukun yaptığı tanıma göre suç örgütü lideri Sedat PEKER altı Haziran günü sabah saatlerinde 9. videosuyla ülkemiz insanına günaydın dedi.

Artık PEKER videoları, pazar klasiğine dönmüş durumda.

Suç örgütü lideri sizin de gözünüzden kaçmadığı gibi Cumhurbaşkanını ‘Tayyip abi’ diye hitap ediyor.

PEKER, Pazar videolarının dışında 'çerez' olarak servis ettiği görüntülü telefon görüşmeleriyle de Ak parti camiasıyla ‘içli dışlı’ olduğu mesajı veriyor.

Bu kişiler öyle sıradan insanlar da değil.

Ak Parti’de seçilmiş son Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’na operasyon çekecek kadar etkililer.

Ortada dolaşan iddialar üzerinden pekâlâ şöyle bir yargıda bulunabiliriz.

Ak partide seçilmişler arasında Erdoğan dışında hiç kimse ‘kayıt dışı yapılar’ kadar etkili değil.

Yani seçmenden alınan yetkiyi kullanmada seçilenlerden daha etkin durumdalar.

Ve bunlar PEKER’in iddiaları doğruysa hukuk dışı yollarla iş çeviriyorlar.

PEKER açıklamalarıyla bütün ‘kayıt dışı aktörleri’ bir bir ortaya döküyor.

Bu kişiler arasında gazeteci, akademisyen, bürokrat, iş insanı, gayrimeşru âlemin aktörleri de var.

Özellikle gazeteci ve akademisyen olanların görevi ‘Mayınlı alanlarda öne sürülmek ve o alanlarda seçilmiş Ak Partili vekil ve resmi yöneticilerinin yerine arazi temizliği’ yapmak.

Onlar adeta, ‘gazeteci, akademisyen, analizci’ değil mayınlı alanlara sürülen ‘katırların’ misyonunu ücreti mukabilinde yerine getiren ‘gönüllülerdir.’

Ak Partililer, bunların söylemleriyle partilerine, ilkelerine ‘sadakat gösterdiklerine’ şeksiz şüphesiz inanmayı sürdürüyor.

Bu şekilde manipüle edilen, yönlendirilen Partililer, bu kirli ilişkiler CHP yönetimi için iddia edilmiş olsaydı bırakın dünyayı, cehennemde bile ‘yatacak yerlerinin olmadığını’ söyler, CHP’lileri cehennemi bile çok görürlerdi.

Taassup denilen şey tam olarak budur ve insanın sağlıklı düşünmesini felç eder.

Taassup, insanın aklını dumura uğratır, melekelerini, insani yetilerini kullanmasına engel olur.

Yaşadığımız tam olarak budur.

Yıllar önce 2004 seçimlerinde Ak Parti, seçimlerde ANAP’tan belediye başkanı seçilen mevcut başkan sn İlhami ORTEKİN’i aday göstermişti.

O günlerde bende parti de il yöneticisi idim.

Bir kısım partililer Efes Pilsen bayii olduğu için ORTEKİN’in adaylığına karşı çıkmıştı.

Bira bayiliği yapan adaya karşı çıkan seçmenden gelinen yer işte burası.

Bu özelliği ORTEKİN’in tekrar aday yapılmamasında önemli olmuştur.

Ülkenin hukuki olarak meşru saydığı işe tahammül edememekten, her türlü yasa dışı ve karanlık ilişki iddialarına gösterilen büyük tolerans..

Garip değil mi?

Gelinen noktada ise, her iddiaya verilecek bir cevap mutlaka oluyor.

Ülkenin meclisi ve yargısı yokmuş gibi, bu kurumların yetkilerini kullanmasına imkân verilmiyor.

Suçlananlar, haklarındaki iddialar ne kadar büyük olursa olsun ‘Yalan, iftira’ diyerek yargıya gitmeden aklama yolunu tercih ediyorlar.

Ve ‘Ya iddialar doğruysa?’ diyenler ‘dış mihrakların işbirlikçileri’ olarak yaftalanıyorlar.

Kısacası iktidar seçmenine göre;

Dört-beş yerden maaş alındığı yalan!

Devlet ihalelerinin belli firmalara davet usulü verildiği yalan!

Ülkeler arasında itibarımızın yerle bir olduğu ‘bizi kıskanmalarından!’

2001 yılında G20’de 17. ülke durumundayken 20. sıraya gerilediğimiz yalan!

Gelir adaletinin bozulduğu, yoksulluğun arttığı yalan!

Demokrasi, özgürlükler, adalet, eşit yurttaşlık konusunda gerilediğimiz yalan!

Kamu kaynaklarının ‘har vurup harman’ savrulduğu yalan!

‘Dünya devleti olacağız!’ diye çıkılan yolda, dün bağımsızlıkları konusunda büyük destek verdiğimiz ülkelerin bir bir yanımızdan ayrıldıkları da yalan!

Eeee haklı olarak bu kadar yalanla(!) abluka altına alınan insanımız ne yapsın?

Durmak yok yola devam!

Demek ki bazı insanlarımızın grup, parti asabiye eşiği hayli yüksek.

O eşik geçilene kadar değilse bile, 2023 seçimlerine kadar beklemek zorundayız.

Tabi çok partili demokratik sistemin fiilen kaldırılarak otoriter düzene geçilmesini engel olabilirsek.