Ortalıkta futbol delisiymiş gibi davranan kadınlar dolaşıyor. Üzgünüm ama bu duruma zerre kadar inanmıyorum.

Ekranla aramdaki mesafeyi düşünüyorum. Çoook uzaktaymış gibi geliyor ama aslında dört adımı geçmez. Fark ediyorum ki, mesafe diye tanımlamaya çalıştığım şey mesafe değil. Boyut farkı. TV"de Galatasaray-Hamburg maçı var. Oysa lise dönemimde çevre etkisiyle, büyük ihtimalle havalı göründüğü ve kendimi farklı hissettirdiği için futbol izler olmuştum. Fenerliydim (Babam gibi). Rıdvan Dilmen saçlarını zıplata zıplata koşardı, sesini duymuşluğumuz bile yoktu. Tüm kadroyu ezbere bilir, tüm haberleri okur ve derbileri seyrederdim. Diğerlerini de seyrediyormuş gibi yapardım sanırım (Seyretmiş olamam). Bu kısa dönemli zorlamayı bırakıp hayatıma futboldan anlamayan kadın olarak devam etmeyi uygun buldum ve Allahtan bazıları gibi yetişkin hayatıma bu futbol severim yalanını taşımadım. Bana sorarsanız futbol meselesi kadının doğasına uymuyor, yok öyle bir şey. (Nereden mi biliyorum; kadınım ve nasıl bir yapıya sahip olduğumuzu az çok kestirebiliyorum). Çocukken babamıza ya da abimize, büyüyünce de sevgilimize ya da ilgi duyduğumuz adamlara yakın olma çabası bizimkisi. Küçükken yapılan oldukça masum aslında, ama yetişkin kadının yaptığı basbayağı sahtekarlığa, en iyimser ihtimalle de kendini kandırmaya giriyor.

ATIP TUTMAK KOLAY
Siz trafikte takılıp maçı kaçırıyor diye karalar bağlayan ya da tüm pazar akşamını futbol yorumlarını dinleyerek geçiren kaç kadın tanıyorsunuz? Ya da ortalıkta kimseler yokken televizyonda 90 dakika maç seyreden... Ben tanımıyorum. Ben sadece “Futbol severim” yalanı yapan birtakım kadınlar tanıyorum. Kimse de gelip futbol bilgisini sıralamaya kalkmasın. Futbolu ezberlemek futbolu sevmek anlamına gelmiyor. Kusura bakmayın ama hakkında bilgi sahibi olmanın en kolay olduğu konulardan biri futbol. Bilmiyorsanız, interneti açıp kuralları öğrenirsiniz. Biraz tarih, biraz istatistik. Pazar akşamı yayınlanan programları izleyip iki de spor yazarı yorumu okudunuz mu, ortalıkta atıp tutacak malzemeyi edinirsiniz zaten. Acayip acayip laflarla Türkçe"nize basamak atlatmanız da cabası (Kanatlardan açılmak, topu kesmek, tandem oynamak!!!). Erkeğin futbol düşkünlüğünü açıklayan bilimsel teoriler var. Dediklerine göre, meselenin ucu içgüdülerimize dayanıyor. İlkel insandaki görev dağılımı erkekler avcı, kadınlar toplayıcı şeklinde belirlenmişti. Bu yüzdendir ki erkekler böylesine taktik, hız ve güç isteyen oyunlara tutkun oldular. Genlerinde var. Rekabet, skor ve zafer arıyorlar. Sosyal ve sınıfsal farkları unuttukları o arenada, avcılık içgüdülerini tatmin ediyorlar. Gayet mantıklı değil mi? Kadının kodlarında ise böyle bir şey yok. Dedim ya, daha ziyade erkeklere yakın olma, onlarla iletişimi kolaylaştırma çabası. Erkeklerle yeni yeni flört etmeye başladığınız yaşlarda gayet normal. Sonuçta konuşacak konu yaratma, ortak özellik bulma ya da farklı görünerek ilgi çekme gibi çabalar için futbol oldukça elverişli. Kendine kimlik yaratma yolunda arayışlarda olan bir genç kız için de futbola meyletmek gayet normal. Ancak koca kazık olduktan sonra insan kendini bilir hale gelir ve daha dürüst olmaz mı? Erkeklerle iletişim kurmayı, pek çok başka konuda sohbet etmeyi öğrenmiş olmaz mı? Olmuyormuş kardeşim. Aksine adam tavlama konusunda her saçmalık mübah hale gelmiş. Geçenlerde iş arasında laflıyoruz. “Heykel işi ilgimi çekiyor, kursa falan mı gitsem” gibilerinden bir cümle kurdum. Erkeklerden biri “Ne o, koca mı arıyorsun” dedi. Meğer hatunların yeni buldukları yöntem buymuş, resim-heykel vs. kursları ideal koca arayan kadınlarla dolup taşıyormuş. Amaç ne? Daha sofistike görünmek (Kurslara gidenler alınmasın ben halen bir tanesine devam etmekteyim). Gördüğünüz gibi sofistike, farklı, sıra dışı görünmek ve diğerlerinden ayrılmak gibi dertlerimiz var. Bana göre futbol seven kadın meselesi de bu niyetin başka bir yansıması. Heyecanlı derbileri, milli maçları arkadaşlarla izlemek, sevdiğiniz insanların maç izleme zevkini paylaşmak elbette büyük keyif. Ben de bayılırım bu durumlarda maç seyretmeye. Ama kimse kendini olduğundan farklı göstermesin, diline oturmayan futbol muhabbetleriyle samimiyetsiz bir kadın haline dönüşmesin.

TAKIM TUTMA TAKINTISI
Kadınların çoğu bu meselede kendileriyle barışık aslında. Yazıya konu olan istisnalar dışında kimse futboldan anlıyor gibi görünmeye çalışmıyor. Bir arkadaşım süper dalga geçer kendisiyle. Ne zaman erkek arkadaş değiştirse, adamların durumuna göre tuttuğu futbol takımını değiştirir. Dönek diye dalga geçeriz, umurunda bile olmaz. Düşünüyorum da o bu konudaki en dürüst örnek aslında. Futbola ilgi duymadığını konuyu ciddiye almayarak sonuna kadar kabul etmiş oluyor. Sevdiği adamın takımını tutmak da son derece tutkulu ve romantik bir eğilim aslında. Oysa pek çoğumuz tek bir oyuncusunu sayamayacağımız halde, tuttuğumuzu deklare ettiğimiz takımı değiştirmeye çekiniriz. Ne anlamı varsa? Örneğine rastlamadığım için gerçekten futbol seven kadınlar olması ihtimaline karşılık açık
kapı da bırakmak istemiyorum yazımda. O da sahtekarlık gibi geliyor. Öyle birini tanır ve ikna olursam o zaman düşünürüm. Bana sorarsanız bir sürü adamın bir top peşinde oradan oraya koştuğu ama 90 dakikada ancak birkaç golün atılabildiği, dünyanın en sıkıcı sporu olduğunu düşündüğüm futbolu çok bayılan erkeklere bırakmakta hiçbir sakınca yok. Ofsaytın ne olduğunu anlamayan iki kadın görünce kendilerini Nobelli fizik profesörü gibi hisseden adamlara fırsat vermeye gerek olmadığı gibi...

Kadınca futbol replikleri

Hangisi bizimkiler?
Atlama öyle adamların ortasına, kenardan kenardan koş! (Sakatlanan futbolcu oğluna)
Hadi onlar çuvalla para kazanıyor, sen niye yırtıyorsun kendini burada? (Televizyon karşısında bağırıp çağıran oğluna)
Maç bitsin diye bekledim, şimdi de konuşan adamları mı seyredeceğiz.
Adam ayağa kalkana kadar benim diziyi açıversek...
Biz yenersek n"olmuş oluyor?
Ööğğğ iğreeenç! Sümüğünü formasına sildi.
Sen beni sevmiyorsun artık.

H2