İHH İnsani Yardım Vakfı merkezinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Adem Özköse, Suriye'de bir yılı aşkın bir süredir rejimin halkına yönelik uyguladığı ve dünyanın şahit olduğu şiddet politikasının olduğunu dile getirdi.

''Biz Hamit ile birlikte çatışmaların içinde kalan, yaşanan sıkıntıları gözlemleyen Suriyeli bir çocuğun belgeselini çekmek için Suriye'ye gitmiştik'' diyen Özköse, çekimlere başladıktan kısa bir süre sonra Esed yanlısı milisler tarafından kaçırıldıklarını söyledi.

Kaçırıldıkları an çatışmanın ortasında kaldıklarını belirten Özköse, kaçırıldıktan sonra elleri ve gözleri bağlı bir durumda farklı farklı evlerde 11 güne yakın tutulduklarını anlattı.

Kaçıranların daha sonra kendilerini Suriye yönetimine verdiklerini ve helikopter ile Şam'a götürüldüklerini kaydeden Özköse, Şam'da hücrelerde kaldıklarını ve 53 gün boyunca yerde yattıklarını ve bir süre Hamit Coşkun ile birbirlerini göremediklerini ifade etti.

Özköse, İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım geldikten sonra Hamit Coşkun ile aynı hücrede kalmaya başladıklarını dile getirdi.

-''Vicdani diplomasi''-

Hamit Coşkun'u görene kadar 11 gün yemek yemediğini belirten Özköse, ''Sürekli birbirimizi görmek istiyorduk fakat göstermiyorlardı'' diye konuştu.

Kaldıkları hücrenin 2 metre uzunluğunda 1 metre eninde olduğunu, hücrenin önünde siyah bir kapı ve kapıda da duvara açılan küçük bir pencere olduğunu anlatan Özköse, Hamit Coşkun ile kalmaya başladıktan sonra o hücrenin gözüne çok büyük bir yer gibi göründüğünü de ifade etti.

Özköse, hücrede kaldıkları süre içinde bir çok şeye şahit olduklarını ve bunları zamanla paylaşacaklarını belirtti.

Uluslararası ilişkilerde vicdani diplomasi diye yeni bir konsept oluştuğunu dile getiren Özköse, kurtarılmalarını, ''Ben kalbin, vicdanın, duanın silahlardan daha güçlü olduğuna inanıyorum. Bu süreçte de, vicdani diplomasi, kalp, dualar silahlara galip geldi'' diye nitelendirdi.

Kendileri için dua eden kurtarılmalarında katkısı bulunan herkese teşekkür eden Özköse, gazetecilere de bir meslektaş olarak kendilerine sahip çıktıkları için teşekkür etti.

Özköse, ''Suriye'de içeride 13 tane daha meslektaşımız, batılı gazeteciler var. Onların da serbest kalmasını istiyoruz. İçeride kadınlar ve çocuklar var'' dedi.

Kadınların ve çocukların içeriden çıkarılması için İHH'nın çalışmaları olduğunu kendilerinin de buna destek olacaklarını kaydeden Özköse, tutuklu kaldıkları süre içinde ne olacaklarına dair kafalarında pek çok senaryo yazdıklarını da dile getirdi.

Özköse, ''En güzel senaryoyu Allah yazıyor. Çıktığımızda bunu bir kez daha hissettik. Rabbım oralara kimseyi düşürmesin. Bizim yaşadıklarımızı, kimseye yaşatmasın. Biz özgürüz. Suriye halkının da bir an önce özgür olmasını temenni ediyoruz'' diye konuştu.

-''İşkence görmedik''-

Tutuklu kaldıkları süre içinde işkence görmediklerini belirten Özköse, gözleri bağlı bir şekilde sorgulandıklarını ve kendilerine ''Niye Türkiye sizi bu kadar çok istiyor?'' sorularını işittiklerini ifade etti.

Özköse, Suriye'de aslında kendi hayatlarının belgeselini çektiklerini kaydederek, ''2 ayda yaşananlar bir belgesel gibi. Artık, Suriye'deki insanların mutluluklarını, sevinçlerini çekmek istiyoruz. Savaşta acı çeken çocukların değil bu süreç geçtikten sonra mutluluk içindeki çocukların belgeselini çekmek için gideceğiz'' diye konuştu.

Bugünün Anneler Günü olduğunu anımsatan Özköse, ''Annem beni görünce ağladı. Sabah birlikte kahvaltı yaptık. Gerçekten şu an annem dünyanın en mutlu annesi'' dedi.

-Hamit Coşkun'un duyguları-

Hamit Coşkun da, Suriye'de 2 ay boyunca güneş görmeyen bir hücrede uyandıklarını ifade ederek, ''Özgürlük dünyanın en güzel şeyi'' dedi.

Tahran'a indiklerinde hangi günde olduklarını bile bilmediklerini dile getiren Coşkun, ''Çok şükür kurtulduk. Orada özgürlüğü bekleyen bir sürü insan var'' diye konuştu.

-Özköse ile Coşkun'un getirilme süreci-

İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım da, Özköse ile Coşkun'un kaçırıldığı günden bu yana izlerini sürdüklerini ve Mazlumder ile beraber ''insani diplomasi'' çerçevesinde bir çalışma başlattıklarını anlatarak, iki gazetecinin Suriye'de kaçırılmasının Türkiye'de büyük bir gündem yarattığını ve herkesin bu olaya sahip çıktığını kaydetti.

Yıldırım, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bu konuyu her vesile ile gündeme getirdiklerini ve Suriye rejiminden bırakılmalarını istediklerini belirterek, bütün siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının her iki gazeteciye sahip çıktığını anlattı.

Özköse ve Coşkun'un kurtarılmasında zorlu süreçlerden geçtiklerini ifade eden Yıldırım, Suriye ve İran yetkilileri ile görüştüklerini, özellikle İran'a yaptıkları yardımdan dolayı teşekkür ettiğini söyledi.

Yıldırım, İran'ın gayretleri ile Suriye yetkililerine ulaştıklarını ve 2 gazetecinin yerlerini tespit ettiklerini dile getirerek, Suriye yetkililerine de diyalog kapılarını açık tuttukları ve Özköse ile Coşkun'u mahkemeye bile çıkarmadan serbest bıraktıkları için teşekkür etti.

Bir takasın söz konusu olmadığını söyleyen Yıldırım, Suriye'de bulunan 13 yabancı gazeteci için de kendilerine başvurular geldiğini ifade ederek, ''Suriye'de bulunan 13 yabancı gazetecinin bırakılması için de devreye gireceğiz'' dedi.

Yıldırım, kendilerine bu süreçte yardımcı olan İranlı diplomatın dün akşam VIP'e alınmadığını da belirterek, o İranlı diplomattan özür dilediğini de söyledi.

Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Recep Karagöz de, her iki gazetecinin özgürlüklerine kavuştukları için kendilerine yardımcı olan herkese teşekkür etti.