"Hakka dayanmayan kuvvet zalim, Kuvvete dayanmayan hak ise acizdir."

 

Her türlü bilgiye sahip değilsin insanoğlu?

Bu sebeple adaleti sağlayacak donanıma da sahip değilsin.

Adaletle hükmetmenin birinci şartı, bilgi kanallarının sağlıklı ve güvenilir olmasından geçer.

Talep ettiğin gücün hakkını vermek için, bilgi akışının güvenilir ve sağlıklı olmadığından güven vermiyorsun.

Talip olduğun ve sana emanet edilen güçle zulme meylediyor, adaletten sapıyor ve yaptıklarına itiraz yükselince ihanetle suçluyor, tahakküm kurmak istiyorsun!

Sen, Alim değilsin.

Zira bütün bilgiye sahip değilsin

Bilgi kanalların kirli

Sana gelen bilgi eksik ve yanlış olduğu için de adil karar veremiyorsun.

Tam da bu sebeple adil değilsin.

Kudretini meşrulaştıracak donanım ve şartlara sahip olmadığın için gücün meşru değil.

Kontrol edilemeyen gücünle zulme yönelme potansiyelin çok yüksek.

Ve yaptıkların onaylanmazsa tahakküme meyletme ihtimali yüksek.

Her şeye Kadir olman doğru ve meşru değil.

Ve zaten Kadir değilsin

Durumu şöyle formüle edelim.

Haber-  Bilgi =  Alim

Adalet- Hukuk = Adil

Güç- Kuvvet    = Kadir 

***          ***

Alim-Adil-Kadir

Bunlar Allahın sıfatlarından.

Yani Tanrısal güçler.

Bu sıfatlar, adil yönetim için şart ve vazgeçilmez.

***             ***

İnsan

Bu yetkileri istiyorsa,

Bilgi kanalları temiz, 

Hukuk ve olaylar bilgisi yüksek olmalıdır ki,

Talep ederek elde ettiği güçle, zulme yönelmesin.

Eğer bu güçler, insana verilirse mutlaka denetlenmesi gerekir.

Demokrasilerde denetimin ilk durağı siyasi partilerdir.

Siyasi partilerde parti içi demokrasi olmaz ve orada halkın önüne çıkarılacaklar ön seçimle ve yarışa açık kongrelerle belirlenmezse, daha işin ilk evresinde seçmen iradesinden önemli bir hak kaçırılıyor demektir.

İkinci aşamada sandıktan meşruiyet almak gerekir.

Lider karizması ve bir takım hamasi sebepler ileri sürülerek yapılacak propagandaların, duyguların istismarına açık alan oluşturma riski hafife alınamaz.

Ön seçim ve parti içi kongrelerle bu sağlanmazsa parti içi mesele olarak üzeri örtülüp lider karizmasının olgunlaşmasına hizmet edilir. 

Bu yolla liderler parti içi karizmalarını kuvvetlendirmekte ve sorgulanamaz konuma gelmektedir.

Geriye seçmen iradesinin sandığa yansımasını beklemek kalır.

Yani denetleyici sandığa umut bağlanır..

İktidarları denetleyecek enstrüman olarak  sandığın gücü, yetkileri ve sınırları yasalarla belirlenen kurumlarla,TBMM, ayrıca kamu adına yaptığı görev gereği ayrıcalıklı durumda olan özgür basın organları kalıyor.

Basın organlarının da iktidarlar eliyle etkisiz kılındığı veya yandaş haline getirildiği düşünülürse işimiz bir hayli zor demektir.

Bu durumda millet, "Milli İrade" denilerek muhalifleri susturulmuş toplum haline gelme riskiyle karşı karşıyadır.

Demokrasi ve evrensel hukuk ve adalet gibi değerler bu riski ortadan kaldırmak için vazgeçilmezdir. 

Ülke yönetimine talip olanların, denetime rıza göstermesi önemlidir.

Denetime rızası olmayanlar, asla ülke yönetimine gelmemelidir.

Demokrasi, biraz maliyetlidir, fakat adil yönetim için önemli bir imkandır.

Demokrasi, yoluyla en az kusurla bilgi edinir ve denetime açık yönetime sahip  oluruz.

Müslümanlar, İslam ve demokrasi, yani beşeri yönetimleri belirlemek açısından düşünce ve sistem üretmek zorundadır.

İslam açısından bunu yapmak bir zorunluluktur.

Yeniden peygamber gelmeyeceğine göre, dinin değişen dinamik tarafı için dünyevi çabalar göstermek müminler için yükümlülüktür.

Yani bu konularda, Allahın muradına ulaşmak, o murada uygun fikir ve iş üretmek müslümanların sorumluluğundadır.

Bu sorumluluk, yönetici ve yönetim tarzını belirleme, ancak seçme hakkını kullanma ve irade ortaya koyarak sağlanabilir.

Elbette bu görev yapılırken, ilahi buyrukların ruhuna sadık kalmak müslümanlar için vazgeçilmez esastır.

Müslümanlık, yetki alıp hesap vermemek ve denetimden kaçarak gerçekleştirilemez.