90’lı yıllarda başlayan küreselleşme ile birlikte kocaman bir köy haline gelen dünyamızda sınırlamalarla ilgili çoğu ezber bozuldu ve yeni düzende ülkelerle birlikte kentler de yarışa katıldı.

Dünyada olan bu değişim kısa sürede ülkeler ve onlara yön veren siyasette de etkisini gösterdi ve siyasi aktörler pozisyonlarını değişen yeni paradigmalar doğrultusunda güncellediler.

Fakat bu değişim Aydın’da dışa açılma yerine eskiye dönme yani içe kapanma şeklinde kendini gösterdi.

Eskiden kasabada her siyasi parti toplantılarında partilerin çevresinde milletvekilinin, il veya ilçe başkanlarının iş yerlerinde çalışan tezahüratla görevli paralı adamları vardı.

Kasabaya yolu düşen ve salon olmadığı için merkezi konumdaki bir kahvede Türk Bayrağı, Atatürk büstü ile süslü bir masada konuşan milletvekili konuşurken yerli yersiz alkışlarlar, sıkılan kuru sıkıya amigoluk yaparlardı.

Aydın siyasetinde eski o amigo benzerleri gerek basında gerek sosyal medya paylaşımlarında epeydir arzı endam ediyor.

Amaçları da tartışılması gereken hizmet kalitesi ya da yapılamayanlar sürekli gözden kaçırmak incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerle başkanın gündemi geçiştirmesinin zeminini hazırlamaktır.

Bir çeşit kurşun askerlik görevi…

Bu halleriyle o eski kasabalardaki siyasetçiyi alkışlamakla görevli olanların yaptıklarından pek farkı yok.

Sanırsınız ki dünya başta söylediğim gibi bizde tersine dönüyor. Bunların görevi de alkış tutmak…

***

ESKİ NAZİLLİ KAYMAKAMI SÖZLERİYLE KİME NE MESAJ VERMEK İSTEDİ?

Mersin Vali Yardımcılığına tayin edilen eski Nazilli Kaymakamı İbrahim Küçük basından öğrendiğimize göre kendisi için düzenlenen veda çayında açmış ağzını, yummuş gözünü ve demiş ki:

“Biz rantçının, arsa spekülatörlerinin, orada burada çalışan kamu görevlilerinin görevleriyle ve pozisyonlarıyla oynamayı alet haline getiren hiç kimsenin esiri olmadık, hiç kimseye boyun eğmedik”.

Murat Gürkan’ın haberine göre Kaymakam İbrahim Küçük’ün Nazillilere giderayak bir de uyarısı olmuş.

“Nazilli’deki vatandaşlarımızın cüzdanlarına ve arsalarına sahip çıkmalarını tavsiye ediyorum.”

Tayinine bir hayli içerlemiş gözüken Kaymakam İbrahim Küçük’ün rantçılık ve arsa spekülatörlüğü ile itham ettiği bu zehir zemberek sözlerin ise adresi belli değil.

Ama iktidar çevrelerinden şikâyetçi olduğu aşikâr.

Peki,hayli ağır bu sözlerin muhatabı kim?

Nazillilere kalırsa o siyasetçi milletvekili Bekir Kuvvet Erim… Mütevatir derecesinde rivayet o yönde.

Kaymakam İbrahim Küçük’ün ithamları ne derece doğrudur ne derece yanlıştır o konuya girecek değilim.

Ancak yeri geldiği için hem kaymakam İbrahim Küçük’ün şahsında bürokratlara hem de Bekir Kuvvet Erim’in şahsında siyasetçilere tavsiye niteliğinde tecrübeye dayalı, devlet ve siyaset mekanizmalarının çalışması ile ilgili bir kaç hatırlatmada bulunmak isterim.

BİR: Kaymakamların görevi kimin belediye başkanı olacağı, kimin hangi siyasi göreve geleceğine karışmak değildir, ilçe siyasetine ayar vermek hiç değildir.

Genel kuraldır göreviniz dışında birinin nasırına basarsanız ama zamanlı ama zamansız sizinkine de basarlar.

Başka bir deyişle gereksiz yere hamama dalıyorsanız terlemeyi de göze alacaksınız, demektir.

İKİ: Bekir Kuvvet Erim’e gelince…

Devletle iktidar aynı değil farklı mekanizmalardır. Devletin temsilcisi bürokrat milleti temsilcisi siyasetçi her biri zıt yönde tahterevalli üzerindeki dengeleyici unsurlardır.

Bu denklemde siyasetçi gelecek seçimleri, bürokrat gelecek nesilleri düşünen kimsedir,diye tanımlanır.

Mekanizmada devlet tarafı ağır basarsa millet zarar görür millet tarafı yani siyaset kısmı ağır basarsa devlet zarar görür.

Başka bir açıdan bakıldığında politikacı fazla tavizkar davranırsa seçim kaybeder bürokrat hata yaparsa soluğu ağır cezada alır.

İdeali karşılıklı atılacak adımlarla iki tarafın istinat noktasında, ortada buluşmak suretiyle sorunların karşılıklı anlayışla çözüme kavuşturulmasıdır.

ÜÇ: Siyasetçi bürokrat çatışmasında haklı çıkan ya da kaybeden ne siyasetçi olur ne de bürokrat. İkisi de kaybeder.

Bürokrat başka bir yerde de görevine devam edebilecek olmasıyla en az zararla çıkan olur.

Ama siyasetçiye inatçılığı, aşırı güveni ve güç zehirlenmesine dayalı olumsuz tavrı bürokrata göre daha fazla kaybettirir.

O nedenle karşılıklı diyaloga dayalı anlaşma her iki tarafın yararınadır ve devletin kaliteli hizmet sunabilmesi için sorunsuz işlemesi bunu gerektirir..

DÖRT: Siyasetçinin bürokrat karşısında atacak mermisinin sınırlı sayıda olması olayın başka bir gerçeğidir.

Onun için siyasetçi bin kere düşünüp bir kere yapacak olandır.Çünkü telafisi millete olduğu kadar kendinse de ağıra patlar.

O nedenle çalıdan tavşan çıkıp çıkmayacağı hesabını yapmadan rastgele kurşun atan siyasetçi kısa sürede hem mermisini bitirir hem itibarını.

Sonrasında atacağı ise kuru sıkıdan ileri gitmez.

BEŞ: Her işte olduğu gibi devlette de en geçerli olan karşılıklı anlayış ve saygı çerçevesinde sorunların çözülmektir.

Karşılıklı saygı üzerine oturtulan ve o yörüngede devam eden bürokrat, siyasetçi ilişkisinden işlerine öncelik tanınacak olmasıyla her zaman en karlı çıkacak siyasetçilerdir.

ALTI: Hangi türden ister siyasi ister bürokratik olsun makamlar dost kazanma yerleridir.

Eskilere göre mahkeme kadıya mülk değildir. Her oturan günü dolduğunda kalkar fizik kuralı kadar geçerliliği olan bir ilkenin ifadesidir.

Önemli olan hizmetleriyle buralarda gönüllerde yer edinebilmektir.

Gerisi hikâyeden ibarettir…

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE! Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!