AKP"nin Anayasa Mahkemesi"nde yaptığı sözlü savunmada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı"nın gösterdiği deliller “sözde" olarak nitelendirildi ve “Bu sözde delillerle bir siyasi partinin kapatılmasının talep edilmesi, Türkiye"de demokrasiyi tek sesli ve yasakçı bir boyuta taşıyabilecek tehdit niteliğindedirö denildi. Savunmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"ın yasaklanması halinde ortaya çıkabilecek hükümet kaosu da anlatıldı. Sözlü savunmada ayrıca AKP"nin ve AKP mensuplarının açıklamalarının laikliğe aykırı olmadığı iddia edildi ve bazı delillere yönelik yapılan tekzip açıklamalarına da belge olarak yer verildi. Savunmanın son bölümünde ise “İktidar partisinin kapatılması demokratik devlet ilkesine aykırıdır" denildi.

NAZIM HİKMETLİ SAVUNMA

AKP, Anayasa Mahkemesi"ne yaptığı sözlü savunmada Nazım Hikmet örneğini vererek, “Bir zamanlar Nazım Hikmet"e kimler karşı idi, şimdi kimler şiirini okumaktadır? Doğru olan bugünküdür" dedi.
Kişilerin, ülkelerin, değer yargılarının ve düşüncelerin zaman içerisinde değişebileceğini belirten devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek yaptığı savunmada "değişim" ile ilgili şu görüşlerini dile getirdi:
“Türkiye siyasetinde bunun çok örnekleri görülmüştür. Ben kendi çevreme baktığımda 60"lı yıllarda en hararetli bir şekilde her şeyin devletleştirilmesini savunanların bugün nasıl özelleştirmeden yana olduklarını, her türlü yabancı sermayeye karşı her şeyin millileştirilmesini talep edenlerin bugün aman yabancı sermaye Türkiye ye gelsin diye nasıl yoğun bir çaba içersinde olduklarını müşahede edebiliyorum. Dolayısıyla dünün devletleştirmecileri ve benimki gibi millileştirmecileri bugün ülke sorunlarında bir noktaya gelebilmişlerdir.
Hepimiz kendi hayatımızda dün nelerin yasak olduğunu bugün ise o yasakların ne kadar anlamsız olduğunu gördük, yaşadık ve yaşıyoruz. Yine şu kısa hayatımız içerisinde çok zaman geçmeden, öyle yarım asır, bir asır veya çeyrek asır geçmeden fikirlerimizde çok köklü değişiklikler olduğunu gördük. Mesela kendi hayatımızda bir zamanlar Nazım Hikmet"e kimler karşı idi, şimdi kimler şiirini okumaktadır? Doğru olan bugünküdür. Dolayısıyla burada söylemek istediğim şey şu: Eğer bir toplumda dengeler yerli yerine oturmadıysa, toplumda sağlıklı bir sosyal yapı, bir ekonomik yapı, istikrarlı siyasi bir yapı ve süreç söz konusu değilse bu neviden dönüşümler, bir taraftan öbür tarafa kıymet hükümlerinde değişiklikler olmaktadır. Dünün yasakları ve yasak fikirleri, bugünün siyasi alternatif ve çözümleri olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bunun en kapsamlı projesi Avrupa birliğidir. Geçmişte kimler Avrupa birliğine karşı oldu? Şimdi aman Avrupa birliğine girelim diyen bunu yüksek sesle söyleyenler kimler? Şüphesiz hepimiz, hepimiz değiştik. Öyleyse, yarının muhtemel doğrularını bugün yasak ya da düşman ilan etmek, değişimin değişmez dinamiğine ters düşmektedir."

SÖZDE DELİLLER

Devlet Bakanı Cemil Çiçek ile AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ"ın dün Anayasa Mahkemesi"nde 7 saat süren sözlü savunmasının detayları netleşmeye başladı. ANKA"nın edindiği bilgiye göre, ekleri hariç 157 sayfalık sözlü savunmasının sonuç bölümünde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya"nın AKP"nin kapatılmasına ilişkin Yüksek Mahkemeye sunduğu deliller “sözde" olarak nitelendirildi. Sonuç bölümünde, şu ifadelere yer verildi:
“Bir bütün olarak değerlendirildiğinde iddianame, toplumsal talepleri dile getirme görevi olan siyasilerin, toplumsal ve siyasi sorunlar karşısında adeta duyarsız ve dilsiz olduğu bir partiler düzeni istemektedir. İddianamede “delilö olarak sunulan beyan veya eylemlerin özgürlükçü demokratik ve laik rejime yönelik bir tehdit oluşturduğu söylenemez. Aksine, bu sözde "delilleröle bir siyasi partinin kapatılmasının talep edilmesi, Türkiye"de demokrasiyi teksesli ve yasakçı bir boyuta taşıyabilecek bir tehdit niteliğindedir.
İlk cevabımız, esas hakkındaki cevabımız ve sözlü olarak yaptığımız ayrıntılı açıklamalar ve sunduğumuz deliller dikkate alındığı takdirde, ortada AK Parti"ye isnat edilebilecek nitelikte laikliğe aykırı hiçbir eylem yoktur. İddianamede yer alan beyanların ise hiçbiri laiklik ilkesine aykırı değildir. İddianamedeki beyanlar, Düşünce ve kanaat hürriyeti(Anayasa,m.25) ve “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetiö(Anayasa, m.26) kapsamında olup, demokratik hukuk devletinin teminat altındadır(Anayasa,m.2). Her biri tek başına laikliğe aykırılık oluşturmayan ifadeler, bir milyon defa tekrarlansa bile, bir partiyi Anayasaya aykırı eylemlerin odağı haline getirmez.
AK Parti, laikliğe aykırı fiillerin değil, kurulduğundan itibaren yaptığı çalışmalarla ülkemize ve milletimize hizmetin odağı haline gelmiştir.
Sonuç olarak, bu nedenlerle, Ak Partinin kapatılması için açılan davanın reddine karar verilmesi hususunu Anayasa Mahkemesinin takdirlerine saygıyla sunarız. 30.04.2008"

TEKZİP METİNLERİ DELİL OLDU

Savunmanın 8 sayfalık giriş bölümünden sonraki birinci bölümünde, “Siyasi partilerin yasaklanmasının evrensel standartlarıö anlatıldı. Türkiye"de siyasi partilerin yasaklanmasının genel tarihçesinin de anlatıldığı sözlü savunmada, “Bu davada sunulan delillerin ispat hukuku bakımından delil olma değeri yokturö denildi. “Aslı olmayan haberlerin delil olarak gösterildiğiönin belirtildiği birinci bölümün (a) bendinde ise toplam 21 adet belge Yüksek Mahkemeye sunuldu. Savcı"nın öne sürdüğü “bazı iddiaların soruşturulduğuö belirtilerek bu konuda da Mahkemeye 3 adet belge sunuldu. “Adli yargılama veya adli soruşturma sonucu verilmiş kararlarınö Savcı tarafından dikkate alınmadığı belirtilen sözlü savunmada, hakkında kesinleşmiş Cumhuriyet Savcılığı kararları olan 6 iddia da yeraldı. Mahkemeye ayrıca tekzip edilen 7 adet haber de belgeleriyle sunuldu.

GÜL"E İKİ, ARINÇ"A BİR SAYFA

Sözlü savunmada, parti üyesi olmayan kişilerin eylem ve beyanlarına yer verildiği isim isim açıklandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından Anayasa Mahkemesi"ne delil olarak sunulan Başbakan ve milletvekillerinin konuşmalarının “yasama dokunulmazlığıö kapsamında olduğu ifade edildi. Sözlü savunma metninde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül"e iki sayfalık yer verildi. Gül"ün eylem ve beyanlarının delil olarak gösterildiğinin anlatıldığı savunmada, dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç"a bir sayfa yer ayrıldı. Gül ve Arınç, savunma metninin 66-69 sayfalarında yeraldı.

AKP"NİN LAİKLİK ANLAYIŞI

Sözlü savunmanın üçüncü bölümünde ise AKP ile 1982 Anayasası"ndaki laiklik anlayışına karşılaştırmalı olarak yer verildi. Sözlü savunmada, AKP"nin laiklik anlayışının 1982 Anayasası"nın laiklik anlayışına tam uyum sayladığı ifade edildi ve “AK Parti ile modern laiklik anlayışı birbirine uyumludur. AK Parti laiklik anlayışını sadece programına yazmakla kalmamış aynı zamanda uygulamıştır. AK Parti üyelerinin ve yetkili organlarının laikliğe aykırı hiçbir eylemi yoktur" denildi.

LAİKLİĞE AYKIRI DEĞİL

Sözlü savunmada özetle laiklik konusunda AKP"nin tutumu ve politikası şu başlıklarla dile getirildi:
“Yasama yetkisinin kullanılması, laiklik ilkesine aykırı bir eylem değildir. Yürütme organının icraatları, laikliğe aykırı eylem değildir. Yerel yönetimlerin icraatları, laikliğe eylem değildir.
Ak Parti üyelerinin ve yetkili organlarının düşünce açıklamaları laikliğe aykırı eylem değildir.
Dinin birleştiriciliğine vurgu yapmak laiklik ilkesine aykırı değildir. "Dindar birinin laik devlet yapısını benimseyebileceğini veya laikliğin dindarlığın teminatı olduğunu", söylemek veya laiklik konusunda değerlendirmeler yapmak, laiklik ilkesine aykırı değildir. Başörtüsü sorunu ve çözümüne dair konuşmak ve öneriler getirmek laiklik ilkesine aykırı değildir. Üniversiteye girişteki katsayı sorununu konuşmak ve çözüm önerileri getirmek laikliğe aykırı değildir. Yürürlüğe girmiş Anayasa ve Yasa değişiklerinin uygulanması gerektiğini söylemek laiklik ilkesine aykırı değildir. Kişi, organ, kurum karar, sorun, yasa ve olayları eleştirmek laiklik ilkesine aykırı değildir."

İKTİDAR PARTİSİNİN KAPATILMASI

Laiklik konusunda 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer"in eleştirilmesinin de laikliğe aykırı bir tutum olmadığının ifade edildiği savunmada, AKP"nin yetkili organlarının laiklik ilkesinden yana tavır koyduğu belgelerle Yüce Mahkemeye sunuldu. Savunmanın son bölümünde ise, “Bu davada Anayasa"nın aradığı "yoğunluk" ve "kararlılık" içinde işlenmiş olması koşulları gerçekleşmemiştir. AK Parti demokratik düzen için tehlike değildir. AK Parti yetkili organlarınca doğrudan ve kararlılıkla işlenmiş hiçbir eylem ve beyan yoktur. AK Parti"nin tasavvur ettiği ve savunduğu toplumsal model demokratik toplumdur. AK Partinin şiddetle ilişkilendirilme gayretleri abesle iştigaldir. AK Parti"yi hoşgörüsüzlükle itham etmek gülünçtür. AK Parti hükümetlerinin dış politikası laiklik ilkesi arasında bir ilişki kurulması yanlıştır. Anayasa iktidar partisinin odak olmasına imkan vermez. İktidar partisinin kapatılması demokratik devlet ilkesine aykırıdır."

HÜKÜMET KAOSUNA DİKKAT ÇEKİLDİ

Bu arada, sözlü savunmanın bir bölümünde de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"ın yasaklanması halinde ortaya çıkacak hükümet boşluğuna dikkat çekildi. Bu bölümde ise, olası bir hükümet bunalımına üstü örtülü dikkat çekilerek, “Başbakanın yasaklanması halinde, Başbakan"ın istifa etmiş sayılacağı ve Başbakan"ın istifasıyla da hükümetin düşeceği aşikardır" ifadesine yer verildi.