Kaç zamandır olanları dışarıdan seyretmek isterim.

Ama bir türlü başaramadım.

Hata bende mi? Sanırım bende.

Dışarıdan seyretmek istediğim şey, içine sürüklendiğimiz çatışmacı ve kavgacı anafor.

Yaşadıklarımıza baktığımızda sanki savaş halindeyiz.

Son seçimleri ele alalım.

İktidar. “Beka sorunu” diyor.

Üstü örtülü “Suriyelileşmek tehdidiyle” karşı karşıya olduğumuzu ima ediyor.

Yaşadıklarımızın “Varlık-yokluk” meselesinden doğduğunu ifade ediyor.

Muhalefet ise,

“Demokrasinin tehdit altında” olduğundan bahisle,

“Tek adam idaresinden” kurtulmak, demokrasi ve özgürlüklerden ve adaletten söz ediyor.

“Martın sonu bahar” veya “Her şey Güzel olacak” vaadiyle seçim kampanyası yürütmenin ötesinde muhalefeti organize ediyor.

İktidar karşıtı olanlar;

Atanamayan öğretmenler, basit bir işe girmek için bile torpil bulmak zorunda kalanlar, pazar ve marketteki yangından bizar olmuş, günlük iaşesinin derdindeki aile reisleri, mutfaktaki yangını hafifletmek için bütün marifetlerini sergileyen ev hanımları, ticaretini sürdürmek için, ay sonu kabuslarıyla baş etmeye, kepenklerini kapatmamak için çabalayan, ödemeleri için çalmadık eş dost kapısı bırakmayan, burnundan soluyan esnaf ve ticaret erbabı, hasılı “iyi olur” umuduyla bekleyen, direnen ve tutunmaya çalışan toplum kesimleri..

Emekli ve sabit gelirli için zor durumda derler ya hani, inanın onların durumu esnafın, asgari ücretle işe girmiş yeni evli insanların durumundan çok çok iyi…

FETÖ-PKK-HDP-SP-İYİ PARTİ-CHP ve Marjinal Sol gruplar hepsi bir arada bu gayri memnun kitlelere “umut olma” gayretinde.

Ellerinde ki silah toplumun birçok kesiminin içine sürüklendiği bunalım ve kaos.

Bu konuda ciddi mesafe almış durumdalar.

İktidar tarafının ise içeriden veya kenardan yapılan uyarı ve söylemlere tahammülü yok...

Muhalif olan ve destekleyen herkes art niyetli...

Hele, muhalif sesler AK Parti içinden geliyorsa ya hain yahut nankör.

Bunun dışında bir tanım yok.

Oysa, biraz sakin düşünsek, düşünebilsek hiçbir şeyin tarafların iddia ettiği gibi olmadığını göreceğiz.

Ama nerde öyle soğukkanlı düşünmek?

İktidar tarafı bir şeye inanmış ve bunun dışında doğru yok.

Söylemleri;

“Küresel güçlerce diz çöktürülmek istiyoruz”,

“Reis yalnız bırakılıyor!”

“Reissiz Türkiye planları yapılıyor!”

Bunun için;

“İçeride hainler ve nankörler baş kaldırıyor!”

“Dün makam sahibi yaptıklarımız, bugün ihanet ediyor!”

Anlayacağınız bütün kabahat dışarıda...

“Milletteki huzursuzluğun, teşkilatlardaki rahatsızlığın müsebbibi bunlar!”

Bunlar olmasa her şey güllük gülistanlık!

Muhalefet cephesine gelince;

“Bütün suç iktidarda!”

“Adaletsizliğin sebebi iktidar!”

“Dolar üzerinden ülkeye açılan küresel saldırının sebebi iktidar!”

“15 Temmuz ihanet şebekesiyle ülkede seçilmiş iktidarın darbe ile düşürülmek istenmesi tiyatro!”

“Ülkenin Güneydoğusunda, özellikle Suriye’de yaşananların suçlusu iktidar!”

“Suriye’de yaşanan iç savaşın sebep olduğu göçler ve dramın, ülkemize gelen mültecilerin baş sorumlusu hükümet!”

“Yaşanan ekonomik ve ticari daralmanın müsebbibi beceriksiz politikalar!” vs. vs

Tabloyu uzatmak mümkün.

Şimdi İstanbul seçimleri üzerinden ülke yine kaosa sürükleniyor.

Adeta seçim değil savaş yapıyoruz.

Üsluplar sertleştikçe sertleşiyor.

Sosyal medya savaş alanı.

Yalan, hakikat birbirine karışmış.

Ülkenin muhalefet lideri kürsüden fütursuz ve düşüncesizce itibar cellatlığı yapıyor.

Erdoğan ve iktidardan kurtulmak “Bahar ve güzellik”

“Martın sonu bahar’dan” sonra

Şimdi de; “Her şey güzel olacak!”

Oysa, hayaller güzel, gerçekler acı!

Savruluyoruz, merhametimiz, hoşgörümüz tükeniyor.

Bir Sezen şarkısıyla seslensek fayda verir mi bilmem, ama yine de seslenelim.

Ölümlü dünya ölümlü insan

Ha alim olsan ha zalim olsan

Hişt hişt sakin ol, sinirlerine hakim ol!

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!