Savcılık mütalaası: TÜBİTAK’ta görevli bilirkişiler 17 No’lu CD’nin Balyoz seminerinin ilk gününden önceki gece, 11 No’lu CD’nin de seminerin ilk gününün gecesinde oluşturulduğunu, sonradan kayıt yapılmadığını tespit etti.

BALYOZ Darbe Planı davasında tartışma konusu olan darbe planlarının yer aldığı CD’lerde oynama yapıldığına yönelik iddialar 920 sayfalık savcılık mütalaasında cevap buldu. CD’lerin sahte olduğu iddialarına delillerle yanıt veren savcılar, 17 No’lu CD’nin, seminerin ilk gününden önceki gece, 11 No’lu CD’nin ise seminerin ilk gününün gecesi oluşturulduğunu belirtti. Savcılar Savaş Kırbaş ve Hüseyin Kaplan Balyoz davasında hukuka aykırı delil olmadığının altını çizdiler.

Seminerden bir gece önce

Mütalaada, savcılığa teslim edilen CD’lerin üzerinde adı yer alan kişilerin dinlendiği belirtilerek “CD’lere ilk yazım işlemi yapıldıktan sonra, ekleme yapılıp yapılmadığı yönünde araştırma yapılmış. Yapılan araştırmada TÜBİTAK’ta görevli bilirkişiler CD’lere ilk kopyadan sonra kayıt işlemi yapılmadığını saptamıştır. Ordu Komutanı’na verilmek üzere hazırlanan 11 ve 17 No’lu CD’ler karşılaştırıldığında, dar kapsamlı olan 17 No’lu CD’nin, seminerin ilk gününden önceki gece hazırlanmış olduğu tespit edilmiştir. Daha geniş kapsamlı olan 11 No’lu CD’nin ise Balyoz Harekat Planına ilişkin yapılan tüm çalışmaların seminerin ilk gününde bir araya toplanmasının ardından, ilk günün gecesi oluşturulduğu ve seminerin ikinci günü başlamadan hazır olduğu görülmektedir” denildi.

Oluşturulma tarihi 2003 ve öncesi

TÜBİTAK’ın en tarafsız kurum olduğuna vurgu yapılan savcılık mütalaasında, “TÜBİTAK teknik bilirkişilerince hazırlanan bilirkişi raporuna göre dava konusu belgelerin yer aldığı dijital verilerin tamamının 2003 yılı ve öncesine ait olduğu, belgelerin oluşturulma tarihlerinin üzerlerinde yazan tarihler olduğu ve CD’lere sonradan ekleme yapılmadığı belirlenmiş. Aynı husus Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde görevlendirilen uzman bilirkişiler tarafından da teyit edilmiştir” denildi.

CD’ler Kozmik Büro’da arşivlendi

Savcılığın mütalaasında “CD’lerde yer alan planlarda ve özelikle plan seminerinde, bilgi ve belgelerin arşivlenip CD olarak kozmik büroya kaldırılması emredilmiştir. (...) Sivil memurların beyanları da bu CD’lerin 1. Ordu Komutanlığında arşivlendiğini göstermektedir” denildi.

Belgeler TSK’ya ait bilgisayarlarda hazırlandı

BALYOZ sanıklarının “Belgeler kötü niyetli kişilerce ordu içindeki bilgisayarlarda değil dışarıda hazırlandı” iddiasını çürüten saptama ise mütalaada şöyle yer buldu: “Belgeleri oluşturan, kullanan ve son kaydeden kullanıcı isimlerinin bir çoğunun “NAZLI”, “m.Uctepe”, “79964008”, “HRKBSK”, “79561079”, “serkani”, “Suha TANYERİ”, “fserbest” olduğu görülmüştür. Alınan ifadeler ve yapılan incelemeler neticesinde; “HRKBSK” kullanıcı isminin Harekât Başkanı Süha Tanyeri’ye ait olduğu, “serkani” ve “79561079” kullanıcı isimlerinin Sevilay Erkanı Bulut’a ait olduğu, NAZLI, “79964008”, “m.Uctepe” kullanıcı isimlerinin Melek Üçtepe’ye ait olduğu, “fserbest” isminin Genelkurmay MEBS Başkanlığında görevli Fikret Serbest’e ait olduğu...

‘fserbest’ hazırladı ve dağıtıldı

Powerpoint kullanımında Genelkurmay Başkanlığı ve TSK genelinde standart şablon oluşturulması emrine istinaden bu subayın hazırladığı şablonun tüm birliklere dağıtıldığı, hazırlanan dokümanların bu şablon üzerinde değişiklik yapılması suretiyle hazırlandığı, bu sebeple birçok powerpoint belgesinde “fserbest” kullanıcısının belgeyi yazan kişi olarak görüldüğü, tüm belgelerin TSK’ya ait bilgisayarlarda hazırlandığı anlaşılmıştır. Pek çok belgede kullanıcı ismi olarak “fserbest”in yer alması, belgelerin kötü niyetli kişilerce sahte olarak üretildiği iddiasının dayanaksız olduğunu göstermektedir.”

Askeri bilirkişi raporları tarafsız olarak hazırlanmadı

BALYOZ davasının duruşma savcıları Savaş Kırbaş ve Hüseyin Kaplan, askeri bilirkişi raporlarının tarafsız olmadığına dair de önemli bir tespitte bulundular. Mütalaada, 5 Ekim 2011 günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla ifadesi alınan Bülent Münger’in verdiği ifade buna delil olarak gösterildi. Askeri makamlar tarafından hazırlanan ilk bilirkişi raporunun 22 Şubat 2010 tarihli Ahmet Erdoğan imzalı rapor olduğu hatırlatıldı.

Raporu verdi sürgün edildi

Savcılık mütalaasında Albay Bülent Münger’in tanık ifadesinde “Benim yürüttüğüm bir soruşturmada tayin edilmiş genç bir bilirkişi olan Ahmet Erdoğan’ın vermiş olduğu rapor nedeniyle tayin görmüş olmasına üzülmüştüm. Raporunda söz konusu dokümanların gerçek olması halinde bir görüş belirtiyordu” dediği hatırlatıldı.

Yerine gelen ‘gerçek’ diyebilir mi

“Ahmet Erdoğan’ın raporu askeri makamlar tarafından hazırlanan ilk bilirkişi raporu olma özelliği taşımaktadır” denilen mütalaada, “Hazırladığı rapor nedeniyle çalışmakta olduğu birimden tayini çıkan bu bilirkişiden sonra atanan bilirkişilerin ne derece objektif davranabilecekleri ve önceki bilirkişinin tayininin tesiri altında kalıp tarafsız rapor verebilecekleri hususu tartışma konusudur. İlk askeri bilirkişi raporuyla sonradan düzenlenen askeri bilirkişi raporları incelendiğinde diğerlerinin içerik itibarıyla birbirine yakın fakat ilk rapordan tamamen farklı oldukları görülmüştür” denildi.

Balyoz Planı herşeyiyle 12 Eylül darbesinden kopyalandı

12 Eylül 1980 askeri darbesini gerçekleştiren Kenan Evren’in “Şartların olgunlaşmasını bekledik” sözü, Balyoz davasının 920 sayfalık mütalaasında yer aldı. Sanıkların darbe yapmak amacıyla bir araya geldikleri anlatılan mütalaada, Balyoz Darbe Planı’nın 12 Eylül darbesinden ilham aldığı her satırda vurgulandı. Savcılar Savaş Kırbaş ve Hüseyin Kaplan’ın hazırladığı mütalaada, 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren’e de atıfta bulunuldu. İşte o bölüm: “Balyoz darbe planın gereği yapılan planların tamamen önce sıkıyönetim ilanını gerektirecek olaylara yönelik olduğu, akabinde de sıkıyönetim ilan edilmesinin sağlanması ve yönetime el koymaya yönelik olduğu ortadadır. Geçmişte yapılan askeri müdahaleler de bu şekilde yapılmıştır. Planların tamamen önce sıkıyönetim ilanını gerektirecek olaylara yönelik olduğu, akabinde de sıkıyönetim ilan edilmesinin sağlanması ve yönetime el konulması kararlaştırılmıştır. Hatta 12 Eylül askeri darbesinin önemli aktörlerinden birisi de bu prosedürü doğrulayacak şekilde, bozulan asayişe rağmen neden geç müdahale edildiği yönünde sorulan bir soruya ‘şartların olgunlaşmasını bekledik’ şeklinde cevap vermiştir.”

Darbeye manşetlerle hazırlık

Darbeye zemin hazırlamak için kamuoyunun yönlendirildiği anlatılan mütalaada “27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’den önce yapılan haberlere bakıldığında; darbeye götüren süreçte aşamalı olarak haberlerin yapıldığı, gerçekleşen olaylarla ilgili yapılan haber ve yorumların darbecilerin işini kolaylaştırdığı, bu şekilde darbeye zemin hazırlandığı, ayrıca TSK mensuplarının darbeye teşvik edildiği görülmüştür” denildi. Bu kapsamda 2003-2004 arasında basında yer alan şu haberler örnek gösterildi: “Genç subaylar tedirgin”, “Generaller Erdoğan’ı kuşkuyla izliyor”, “Kuvayı Milliye Hareketi başladı”, “Ordudan AKP iktidarına Balyoz”.

‘Cebir’in varlığının delilleri

Sanıkların 5-7 Mart 2003 tarihli plan seminerinde jenerik senaryo şeklinde gerçekleştirilecek harekat planının bir nevi provasını yapacak düzeyde darbe hazırlıklarını tamamladıkları belirtilen mütalaada, cebir suçunun işlendiğine dair sıralanan fiiller dikkat çekti: “Balyoz Harekat Planının gerçekleştirilmesi aşamasında muhtemel eylem yerlerinin keşfi, tutuklanacak kişiler, okulundan atılacak öğrenciler, görevden uzaklaştırılacak, tutuklanacak, emekliye sevk edilecek, kullanılacak kamu görevlilerinin belirlenmesi, polis teşkilatının ne şekilde kullanılacağının tespiti, zararlı olarak nitelenmesi sebebiyle ilişiği kesilmesi planlanan askeri personelin belirlenmesi, basın-yayın kuruluşları ve çalışanlar hakkında yapılan planlamalar gibi suç teşkil eden fiillerin cebirle işlenebilecek fiiller olduğu açıktır, dolayısıyla sanıkların eylemlerinde kanunun aradığı cebir unsurunun varlığı şartı gerçekleşmiştir.”