Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, hafta sonu sporunu yaparken tesadüfen karşılaştığı Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'e Suriye ile Türkiye arasındaki jet krizini sordu.

İsmail Küçükkaya'nın köşesinde belirttiğine göre Necdet Paşa Türk uçağının uluslararası sularda vurulduğunun radar görüntüleri ile "kesinleştiğini" ifade ederken, "ne yapacağız" sorusuna ise "savaş çıkaracak halimiz yok" şeklinde yanıt veriyor.

İşte Küçükkaya ile Necdet Paşa arasındaki sohbetin o bölümü;

HASDAL ZİYARETİ DOĞRU DEĞİL

Bilinçli olarak hassas bir konudan başladım:
- Hasdal'ı ziyaret ettiğiniz haberlerini yalanladınız...
'Evet yalanladım. Doğru değildi. Teyit etmeden yazılanları yalanlarım. İletişim kanalları açık. Gazeteci yazmadan önce sorabilir.'
Evet olmuştu. Sohbet başlamıştı. Günün gündemi hükümetin üçüncü yargı paketiydi. Tahliyeler olacağına dair beklentilerdi. Bir şey söyleme ihtimali hiç yoktu ama sormadan geçilemezdi. Sordum. Komutan sustu. 'Siyasete giren hiçbir konuda konuşmam. Doğru değil' cümlesiyle tavrını koydu.
Baktım, biraz yumuşatmam gerekiyor. Garantili bir konuya girmeyi düşündüm. 'Medyadan uzak duruyorsunuz' diyerek top attım. Değerlendirmesi
şöyle oldu:

'Basına kapalıyım. Kimseyi kabul de etmiyorum. Ziyaret talepleri oldu reddettim. Bir ara yazılı yanıt veriyordum. O da suiistimal edildi. Yanlış yerlere çekildi. Karargah basına kapalı. Ben askerim, işimi yapıyorum. Siz de gazetecisiniz, kendi işinizi yapıyorsunuz. Herkes birbirine saygı duymalı, birbirinin işine saygı duymalı.'

ULUDERE'Yİ SORUNCA...

Geldik en hassas konulara...
Önce Uludere meselesi.
Tam terörle mücadeleyi konuşurken 'Bana kalırsa her şey yolunda gidiyordu. Ancak Uludere sıkıntı yarattı. Yeterli bilgilendirme yapılmadı gibi bir algı oluştu. Ama Başbakan size sahip çıktı' dedim ve Özel'e bakmaya başladım. Komutanın Uludere'yle ilgili sözleri şunlar:

'Askeri mücadelenin içinde maalesef bunlar da var. Herkesin başına gelebiliyor. Herkes şartları da düşünsün. İster miydik? Hızla tetkik edilir, raporu yazılır, ilgili makamlara bilgi verilir. Bunlar yapıldı.'
Komutan daha fazla konuşmak istemedi. Zaten sohbetimiz boyunca en fazla tekrarladığı cümleler, 'Siyasi konularda konuşmayız' ve 'Sivil otoriteye gerekli bilgileri veririz' oldu.

VE SURİYE'YE AÇIK UYARI...

En önemli konuyu en sona bırakmıştım. Soracaktım, tek bir kelime bile yeterli olabilirdi. Şehitlerimizle başladım. 'Uçağımızın uluslararası sularda düşürüldüğü kesin mi?' diye sordum. 'Kesin' dedi. 'Elimizde radar görüntüleri var, fotoğraflar net olarak doğruluyor. Uçağımız uluslararası sularda düşürüldü.'

Sonraki tarihi diyalog şöyle cereyan etti:
- Bir uçağımız düşürüldü ve iki pilotumuz şehit edildi. Mütekabiliyet (karşılıklılık) nasıl sağlanacak?
Savaş çıkaracak halimiz yok.
(Burası çok önemliydi. Detaya ihtiyaç vardı.)
- İyi ama sessiz mi kalacağız?
Çok yakından takip ediyoruz. Her türlü imkan ve kabiliyetimiz mevcut.
- Ne yapacağız?
Büyük devletler ne yaparsa onu... Biz yapınca bütün dünyayla birlikte siz de görürsünüz. (Burada tebessüm etti.)
- Esad, askerle iletişim konularının kapalı olduğunu söylüyor.
Siyasi konulara girmem.
- Bu siyasi mi?
Siyasi konudur.